"Ben okula çıkıyorum." diye salona doğru seslendim. Bir-iki saniye yanıt gelmesi için bekledim. Oysa yanıt alamayacağımı biliyordum. Hole çıkan adımlarım, bunu bilmeme rağmen yanıt gelmediği için öfkeliydi. Salona doğru bir bakış attığımda Eylül ve Funda'yı koltuğa kurulmuş televizyon izlerken gördüm. Umursamaz bir tavırla kapıya döndüm. Ancak umursamaz tavrıma rağmen öfkeli soluklar bırakmadan edemedim.
Bu çifte standart hoşuma gitmiyordu.
"Ülkü banyoyu temizledin mi ki?" diye sordu Funda.
Duraksadım. Kapıya bakarken, "Temizlemedim ve temizlemeyeceğim." dedim sert bir tonda.
Omzumun üzerinden onlara döndüğüm sırada Funda da gözlerini devirerek bana döndü. "Böyle anlaşmamıştık Ülkü." dedi düz bir sesle.
Bedenimi ona çevirdim. "Evet, en başta bazı anlaşmalar yapmıştık. Mesela herkes hastalık gibi durumlar dışında kendi iş gününe uyacaktı. Mesela eve arkadaşlarımız gelmeyecekti. Siz ise sürekli arkadaşlarınızı çağırıp yiyip içip gidiyorsunuz, temizliği ben yapıyorum. Kendi temizlik gününüzde banyoyu duştan sonra pis bıraktığınız için ben temizlemek zorunda kalıyorum. Çünkü banyo pisken kullanamıyorum. Ayrıca sırf ben barbunya sevmiyorum diye iki gündür barbunya yapıyorsunuz ve ben kendime ayrı yemek yapmak zorunda kalıyorum." deyip es verdim. Yükselmeye yüz tutan sesimi kontrol etmeye çalışıyordum. Sesimin bu kadar erken yükselmesini istemiyordum fakat uzun zamandır süregelen bu duruma karşı tahammül seviyem oldukça düşüktü. "Temizlik falan yapmayacağım. Zaten benim günüm değil. Bundan sonra ben de kurallara uymuyorum." Portmantoya uzanıp ayakkabılarımı aldım.
"Ülkü sen barbunya sevmiyor olabilirsin, biz seviyoruz!" diyen Eylül ayaklandı. İki ayrı günde pişen barbunyadan sorumlu olan kendisiydi. Bu sebeple savunmaya geçmişti ve en iyi savunmanın saldırı olduğunu düşünüyor olacak ki oldukça agresif bir tutum sergiliyordu. "Her gün senin sevdiğin yemekleri yapamayız!"
Elimde ayakkabılarla salona doğru bir adım attım. Bu benim gardımı kuşanma şeklimdi. "Her gün sevdiğim yemekleri yapın mı dedim ben Eylül?! Ispanak ve barbunya sevmediğim tek yemekler! Siz nedense yemek yapmanız gerektiğinde dönüp dolaşıp aynı şeyleri yapıyorsunuz. Sen demiyorum farkındaysan, siz diyorum! Çünkü bunu aranızda konuştuğunuzu biliyorum, salak değilim! Bir de laf etmeyeyim diye araya makarna sıkıştırıyorsunuz; sorsam başka yemek de pişiyor demek için! Salak mı sanıyorsunuz beni?!"
Eylül, "Ülkü kusura bakma da bu evde ne pişse beğenmiyorsun!" diye sesini yükseltti. Üstelik el jestleri de hırçınlaşmıştı. Belli ki o da bu anlaşmazlıklar konusunda artık fazlasıyla tahammülsüzdü. Hâlâ oturduğu yerde sakince televizyon izleyen Funda ise bu tartışmayı ilk başlatan insan olmasına rağmen sessizdi. Funda'yı baştan aşağı süzüp yeniden kadrajıma aldığım Eylül bağırmaya devam ediyordu. "Makarna yapıyoruz, suç oluyor! Barbunya seviyoruz diye onu yapıyoruz suç oluyor! Ispanak yapıyoruz, suç! Börek yapıyoruz, suç! Sıktı artık ya!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Göğün Portresi
Teen FictionGökdemir ve Ülkü, lisede birbirlerine aşık olmuş ancak henüz sevgili bile olamadan yolları kötü ayrılmış iki gençtir. Yıllar sonra üniversitede yeniden karşılaşırlar. Ülkü lisans eğitimine devam ederken Gökdemir lisans üstü eğitimi için gelmiştir. ...