28042024-
"Dünyamı tepe takla ettiniz."
Okyanuslarda boğuldum, dağlar arasında sıkışıp, un ufak oldum. Toz tanelerine dönüşen varlığım rüzgarlarla yine sizin parmaklarınızın arasına sığındı. Yine sizin incecik belinizi sarmaladı ve ipeksi saç tutamlarınızda gezindi.
Bir karanlığa hapsoldum, nefes alamaz oldum. Bir ışığa hasret gözlerim, sizin keskinliklerinizde kavuştu aydınlığa. Dudaklarınız arasından üflediğiniz nefes, bir ömür oldu bana.
Dünyamı tepe takla ettiniz prens. Güçlü varlığım, sizin karşınızda görünmez kılındı. Derinliklerde sakladığım mutluluk, yeniden yeşerdi.
Huzur denen o saf duygu, sıcak gülümsemenizde gizliydi. Bir insan, bu denli güzel olabilir miydi?
Zarif saç tutamlarınız arasına bırakılan o kadim ağırlık, nasıl olduda ezemedi ruhunuzdaki özgür ruhlu mutlu çocuğu? Kalbiniz nasıl olduda yalnızca sevgi ile çarpabildi?
Dünyamı tepe takla ettiniz prens. Çünkü en nihayetinde sizde, o güzelim keskinliklerinizle gözlerimin içine bakıp, gittiniz.
O gün ruhunuzdaki çocuk kayboldu, kalbinizde sevgi ve huzur zerreleri aradım çaresizce. Güzelim yüzünüzde gülümsemeler açmaz oldu. Kelimeleriniz değişti. Sanki o zaman, nefesim sonsuza dek kesildi.
Ve yine şimdi, Dünyamı tepe takla ettiniz prens. Geri döndünüz çünkü.
"Dünyamı tepe takla ettin Juyeon."
Juyeon zorlukla yutkunabilmişti Hyunjae'nin fısıltısına karşı. Zaten yeterince zorlanıyorken yanında nefes almakta, güçlük çekmişti yüzüne bakmata.
Cevap vermemişti değerlisine. Kimin dünyası tepe takla olmuştu en çok? Hyunjae bencil olmayı seçmişti bu konuda. Ölüme en yakın kendisiyken, haklı olan olmak istemişti belkide son kez.
Ağrı ile dolup taşan başı, açmakta zorlandığı gözleri, iki bacağının taşımakta güçlük çektiği bedeniyle şimdi kıskanacağı kadar sağlıklı olan prensinin yanında oturuyordu.
Odasının uzun camları Juyeon henüz küçükken babası yıldızları daha rahat izleyebilsin diye genişçe yerleştirilmişti. Şimdi Hyunjae daha rahat nefes alabilsin diye sonuna kadar açılan camlardan yüzlerine esen rüzgara inat gecenin sunduğu yıldızları izliyorlardı birlikte.
Yine dönüp dolaşıp, birbirlerinin ruhlarında çarpışarak duruyorlardı yaşamaya çalıştıkları dünyada.
Kafasını özlemle çevirmişti Hyunjae. Burnunu kaşındırıyordu değerlisinin kokusu. Gülümseyerek izlemeye devam etmişti onu.
"Sen olmasaydın, şimdi bu kadar acı çekiyor olmazdım."
Juyeon'un canını yakıyordu kurduğu cümleler. Duymak istediği türden olmadığı aşikardı elbette.
Yinede inatla koruyordu sessizliğini."Acılarıma son verecek olan zehrin, yaşamak kadar tatlı olduğunu söyledi şifacı. Aldığın tek kolay nefeste ruhun huzura kavuşur, çektiğin her şey sonsuza dek diner dedi."
Hiçbir zaman doğmak istememişti Lee Hyunjae.
Yaşamak hiçbir zaman tatlı gelmemişti ona. Taht, taç, zenginlik... bunların hiçbiri prensin ruhundaki boşluğu doldurmak için yeterli ve kıymetli olmamıştı.Prens öyle bıkmış, öyle yorulmuştu ki yalnız kalabilmek adına güce sığınmıştı. Öyle çok çalışmıştı ki rakip tanımaz birine dönüşmüştü. Krallığına artık kimse dokunamaz, savaşa girmek için bir nedene ihtiyacı olmaz ve kimse karşısında duramazdı.
Tüm görevlerini yerine getirmişti, artık istediği özgürlüğe kavuşabilirdi. Hep bunu düşünmüş, bu uğurda yaşamıştı.
Prens Juyeon, işte bu yüzden tepe takla etmişti dünyasını.
"Hep ölmek isterdim. Hep ölmek istemiştim."
Sonunda özlediği keskinliklerle buluşmuştu gözleri. Uzun ince parmakları tereddüt etmeden bulmuştu saç tutamlarını. Juyeon'un endişeyle bakışına, hissedebildiği korkuyla çarpan kalbine karşın sakince devam etmişti Hyunjae.
"Seni tanıyana dek dünyam sakindi ve ölüme hazırdım."
Ona nasılda deliler gibi aşık olmuştu? Nasılda ruhunu titretmişti değerli sevgisi?
"Lee Juyeon, senin yüzünden bu denli yaşamak istiyorum."
Senin için.
"Senin için, sonunda huzura kavuşacağıma inanarak tutunacağım yaşama. Artık korkma. Buradayım, söz verdiğim gibi."
-
01052024
Syglr
Svglr
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ölüm nelere kadir / Jujae
FanfictionAsil Prens Lee Hyunjae, henüz nefes alıyorken tadar ölümü.