Bir yıl geçmişti. Her öğleden sonra, Yuran Malikanesinin arka bahçesinde, kılıç antrenmanı yapan çocuğun seslerini dinlemeden okumuştum her kitabı.
Malikanenin havasının bile ağırlaştığını hissediyordum. Avi benimle eskisi kadar sık konuşmuyordu. Sanırım bana karşı ne hissedeceğinden emin değildi, biraz kırgın görünüyordu.
Azelya çok gururluydu. Artık aile reisi olmamın önünde hiç bir engel olmadığını düşünüyordu. Local ile aramı düzeltmiş olmamında buna etkisi vardı.
Malikanenin bu boğucu havası yüzünden orada fazla zaman geçirmemeye çalışıyordum. Genelde başkentteydim ve normalde Local'in yapması gereken işleri yapıyordum. Resmi olarak duyurulmasada ailenin reisi olmuştum.
Bu sürede Mihal'i düşünmemeye çalışıyordum bunun yerine kraliyet kütüphanesinde Ankakuşu Yüzüğü hakkında araştırma yapıyordum.
Sınırda şimdilik bir ateşkes durumu vardı ama ipler çok gergindi. Mihal'in dönüşüne kadar savaş çıkmayacağını bildiğim için rahattım.
Bu gün prens Argus ile bir görüşmem vardı. Son bir yıldır onun anormal davranışlarını gözlemliyordum. Orjinal romandaki gibiydi ama bir farklılık vardı. Her şeyden önce bir ara Mihal'in akıl hocalığını yapan bir ejderha ile müttefik olmuştu.
Ejderha-insan kabilesinden çok az kişi kalmıştı. Bu melez yaratıklar çok güçlü ve vahşiydi, genelde insanların yada büyücülerin işlerine karışmazlardı.
Ama bu alevli saçları ve demir gibi sert gözleri olan adam Argus nereye gitse peşinden geliyordu.
Bana birini andırıyordu...
Sarayın serasında çayını tazeleyen prensi selamlayıp koltuğuma oturdum. Valkür hemem yanımda dikiliyordu. Onun karşısında da Ejderha-insan, Seth duruyordu. Saçları cidden yanıyordu, havaya doğru belli belirsiz bir duman bırakıyordu, büyük cüssesi pençe gibi uzun tırnakları vardı. Kulaklarının ucu sivriydi. Esmer teninin üzerinde yer yer siyah pullar vardı.
Argus yüzündeki gülümseyle bana döndü "Kaybınızı duydum." Dedi, bakışlarımı Seth'den çektim "Yuran ailesinin yetiştirdiği birinin kanında büyü akması çok ilginç. Krallıkta pek çok kişi Yuran ailesine olan inancını yitire bilirdi eğer siz onu öldürmeseydiniz."
Gözlerimi kırpıştırıp önümdeki sinsi surata baktım. Masadaki çayımı alırken "Bazen yaptığın şeyler sadece mecburiyettir." Dedim.
Kafasını hafifçe yana yatırarak bana baktı "Siz benim beklediğimden çok farklısınız. Hain bile olsa ölen sizin kardeşiniz. İnsanların önünde yas tutmayacak kadar gururlu musunuz?" Dedi.
Kaşlarımı çattım prensin söylediklerini umursamayıp "Valkür." Dedim "Lütfen prens ve bana biraz zaman tanır mısın."
Valkür şaşkınlıkla bana baktı. Prensi açıkça düşman olarak gördüğü için beni yalnız bırakmak istemiyordu. Bilekliğime dokunup "Seni çağıracağım." Dedim.
Valkür kafasını salladı, prense son bir bakış atıp seradan ayrıldı.
Önce prense sonrada Seth'e baktım "İzin verir misiniz?" Dedim.
Seth doğrudan prense bakıyordu, Argus bir süre tereddüt etsede sonunda kafasını salladı ve Seth'i gönderdi.
Yalnız kaldığımızda çayımdan bir yudum daha aldım "Normalde bana karşı bu kadar temkinli değilsinizdir." Dedim, hafifçe dudağımın kenarı kıvrıldı "Hatta biz sizinle çok yakın büyüdük. Kuzen bile sayılırız."
"Ne demeye getiriyorsun?"
Çayı masaya geri koyup hafifçe öne eğildim ve direkt sordum "Google asistanın sesini sende duyuyor musun!?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderden Kaçış
FantasyTaylan, on dört ciltlik bir fantastik romanın son cildini bitirince büyük bir hayal kırıklığına uğrar ve ufak bir sinir krizinden sonra geçirdiği ufak bir kaza sonucu ölür ve gözlerini bu kalitesiz romanının aşağılık kötü karakteri Mervin olarak aça...