XXXVI

751 88 5
                                    

Evin kapısını açtığımda ormanın ortasında bir açıklıkla buldum kendimi. Bir yerlerden akan derenin sesi ve kuşların cıvıltısını duyabiliyordum. Huzurlu bir ilk bahar günüydü.

Arkamdan gelen Ulyess yanımda durup asasına yaslandı "Zayıf büyüsü olan biri insan diyarında takılmamalı. Burada kalmak istediğine emin misin?" Dedi.

Benden bir kaç santim kısa olan yaşlı adama döndüm "Burada halletmem gereken işler var. Yinede endişeniz için teşekkür ederim." Dedim.

Ulyess kaşlarını çattı ve omuz silkti. Hiç umurunda değilmiş gibi arkasını dönüp aksayarak eve girdi. Onun eve girmesiyle Tulu'nun dışarı çıkması bir oldu. Elindeki bez çantayı ve pelerini uzatıp "Çantana yedek kıyafet, yemek ve su koydum." Biraz yaklaşıp fısıldayarak "Biraz karıştırırsan çantanın derinlerinde parada bulabilirsin. Dedem senin için koydu. Sakın bildiğini belli etme." Dedi ve kıkırdadı.

Gülüp çantayı ve pelerini takıp, pelerinin kapüşonunu giydikten sonra Tulu'ya veda edip ormanın içinde ilerlemeye başladım. Ulyess başkente fazla yaklaşmak istemediğinden beni bu ormanın içine bırakmışlardı. Aslında esas yaklaşmak istediği şeyin Mihal olduğunu düşünüyordum.

Dün gece beş yıldır olanlar hakkında Ulyess ile konuşmaya çalıştım ama Mihal'le ilgili konulardan özellikle kaçıyordu. Sanırım öğretmenle öğrencinin arası açılmıştı.

İç geçirdim. Onların anlaşmazlığı yüzünden başkente kadar yürümek zorundaydım. Şans eseri karşıma bir at arabası falan çıksa çok iyi olurdu ama nerde...

[Verilerin yüklenmesi başarıyla tamamlandı!]

[Yendien holgeldin kullanıcı.]

Burnumun dibinde beliren holografik ekrana ters bir bakış attım "Merhaba asistan. Seni o kadar özlememişim ki." Dedim "Ayrıca bu verilerin yüklenmesi neden bu kadar uzun sürdü!?"

[Asistan size en uygun hizmeti sunmak için çalışıyor.]

"'En iyi' yerine 'En uygun' diyerek senin hak ettiğin bu kadar demeye çalıştığını fark etmedim sanma! Uyuz asistan."

[Hizmetten memnun kalmadıysanız "Görevden Vazgeçiyorum" diyerek her şeye son verebilirsiniz.]

"Senin görevlerini kabul etmemenin sonucunun 'Geri dönüşü olmayan ölüm' olduğunu biliyom. Git geber mi diyorsun sen bana!?"

Duyduğum at nallarının sesiyle asistana olan ilgimi kaybettim. Arkamdan gelen üç atlı adam bir an için umutlanmama sebep olsada kılıçlarını çektiklerini görünce histerik şekilde güldüp "Başka türlü olsa komik olurdu." Dedim.

Atlı adamlar etrafımda dönerken bir tanesi atından inip arkadan yaklaşırken sırıttı "Küçük hanım bizim bölgemizden geçerken ödeme yapmanız gerektiğini bilmiyor musunuz?" Dedi, arkadaşları kıkırdayarak onu onayladı.

Kafamı çevirip adamın indiği ata baktım "Bu atı çaldın mı yoksa senin mi?" Dedim, konuşunca üçüde afalladı. Atın üstündekilerden biri "Aah! Erkekmiş." Dedi.

Gözlerimi devirdim "Çok fark etmez gerçi." Diye mırıldanıp yanımdaki adamın yakasından yakaladım boştaki elimi kaldırdığımda elimde parlayan yıldırımlarla sırıtarak adama baktım. Adam korkuyla inleyip "B-Büyücü bu!" Dedi.

Gülümseyerek "Atınızı bu küçük hanıma verir misiniz?" Dedim.

****

"...17,18,19,20. Tam yirmi gümüş para. İyi hasılat yapmışlar." Dedim, atın heybesinden çıkan kesedeki paraları saymam bitince eski yerine attım.

Kaderden KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin