Bu romanın içine düşmeden önce, lisede bir erkeğin bana çıkma teklifi ettiğini hatırlıyorum. İlk şaka yaptığını düşünmüştüm ama ciddiydi. Bir erkek ile, kızlarla yaptığım şeyleri yapma fikri beni rahatsız etmişti, bu yüzden çocuğu reddetmiştim.
Ama şimdi yanağıma ve dudaklarıma değen yeni çıkmış sakalların hissi, elimi koyduğum kaslı göğüs yada öpüşürken çıkan mırıltılar... hepsi bir erkeğe aitti ve nedense hiç rahatsız etmiyordu.
Mihal baya acemiydi. Daha önce kimseyle öpüşmediği çok belliydi. Aslında buna öpüşmekte denemezdi daha çok beni yiyordu!
İyice nefessiz kaldığımda boğulmamak için Mihal'in kafasını itip nefes nefese ona baktım "Bi... biraz sakin mi olsan?" Dedim.
Mihal kaşlarını çattım. Yüzünü ellerimin arasına alıp "Beni izle." Dedim, dudaklarımı yavaşça dudaklarına bastırdım. Seks yapma konusunda acemi olsamda öpüşmekte iyiydim.
Mihal'in alt dudağını dudaklarımın arasında hafifçe emip bıraktım, yeniden dudaklarımızı birleştirip yavaşça dudaklarını dudaklarımla okşamaya devam ettim.
Dudaklarımızı ayırdığımızda Mihal çatık kaşlarıyla yüzüme bakmaya devam etti. Sinirli gibi duruyordu ama nedenini anlayamadım. Hafifçe geri çekilip "Ne oldu?" Dedim.
Mihal dudağını büküp aynı şekilde bakmaya devam etti. Bende kaşlarımı çattım "Ne? Ne oldu? İstediğin bu değil miydi?" Dedi.
Mihal bakışlarını kaçırdı bir kaç saniye sessizce durup yeniden bana döndü "Sana böyle öpüşmeyi kim öğretti?" Dedi.
Afalladım. Cidden bu çocuğun önceliklerini belirlemesi gerekiyordu. Karşısındaki kişiyi elleriyle öldürmüştü. Sorması gereken daha önemli soruları yokmuydu!?
İç geçirdim "Ne önemi var?" Dedim. Mihal morali bozulmuş şekilde kafasını çevirdi.
Çenesinden tutup yüzüne kendime çevirdim "Bunu sonra konuşuruz. Şimdi git şunları durdur." Dedim. Sokağın ortasında ortalığı birbirine katarak savaşan iki gurubu gösterdim.
Mihal sanki birbirlerini öldüren insanlar hiç büyük bir problem değilmiş gibi baktı. Sadece elini salladı. Sokağın ortasında açılan portallar saray üniforması giyen askerleri tek yek yuttu. Direnişin adamları aniden yok olan düşmanla neye uğradığını şaşırdı.
Kollarımı göğsümde birleştirip "Direnişcileri ne yapacaksın?" Dedim, Mihal kolunu belime dolayıp hemen yanımızda bir portal açtı birlikte portaldan geçerken "Umurumda değiller." Dedi.
Kaşlarımı çattım "Ne demek umurumda değiller? Seni öldürmeyi planlayan insanlar varken biraz daha dikkatli davranman gerek." Dedim.
"O geri zekalılardan hiç biri bana yaklaşacak yetenekte değil."
Portaldan çıktığımızda sarayda daha önce görmediğim odalardan birine geldik. Odanın ortasındaki mermer platformun etrafı küçük bir havuzla kaplıydı. Platformun üzerindeki taş masanın etrafında canlı renklerle parlayan orman gülleri vardı. Taş masanın üzerindeyse beyaz kıyafetlerin içinde uzanan ben vardım, daha doğrusu benim eski bedenim.
Mihal mermer köprüden geçip platforma doğru yürüdüğünde bende onu takip ettim. Eski bedenime bakarken yutgundum. Vücudumdaki kan temizlenmişti karnımın üzerinde birleştirdiğim ellerimin arasında kırmızı güller vardı. Beş yıldır cansız olmasına rağmen en ufak bir çürüme belirtisi göstermemişti.
Mihal cansız bedene bakarken "Bu odada zaman duruyor. Bu sayede odadaki her şey olduğu gibi kalıyor ama dışarıda her şey devam ediyor." Dedi.
Dudaklarımı birbirine bastırıp "Neden benim için ilk sen gelmedin?" Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderden Kaçış
FantasyTaylan, on dört ciltlik bir fantastik romanın son cildini bitirince büyük bir hayal kırıklığına uğrar ve ufak bir sinir krizinden sonra geçirdiği ufak bir kaza sonucu ölür ve gözlerini bu kalitesiz romanının aşağılık kötü karakteri Mervin olarak aça...