XXIX

820 94 10
                                    

"Bundan sonra yanımdan ayrılmayacaksın." Mihal zırhsız elini kaldırıp havada bir portal açtı "Gidelim." Kolumdan tutup arkasından sürükleyecektiki yanan bir ok zırhlı koluna çarpıp geri sekti.

Mihal yerdeki etkisiz oka baktı sonra kafasını kaldırıp üzerimize doğru gelen Baruh ve yanındaki askerlere baktı. Hepsinin silahları doğrudan Mihal'e bakıyordu ve en ufak bir yanlış hareketinde onu vurmaya hazır görünüyorlardı.

Olvis, Baruh'un arkasından çıkıp kafasını eğip bana baktı "İkinci kez kardeşinizin tuzağına yakalanmış görünüyorsunuz Efendi Yuran." Dedi.

Kaşlarımı çattım. Mihal, hepsine etrafında uçuşan sinir bozucu böceklermiş gibi bakıyordu. Bir elini kaldırdığında avcunda mavi bir enerji toğu oluşmaya başladı, açıkça tehditkar bir şekilde "Yoluma çıkmayın." Dedi.

Askerlerde Mihal'e karşı hareketlendiğinde ellerimi kaldırıp "Sakın." Dedim, Mihal'e dönüp kaldırdığı kolunu tuttum "Onlara zarar verme." Yeniden askerlere döndüm "Kimse kimseye saldırmıyor!" Dedim.

Horus hızla yere inip "Neden?!" Dedi "Bu herif sana yeterince zarar verdi! Neden hala onu koruyorsun ki?"

Baruh "Horus haklı Efendi Yuran. Mihal siyah listede aranan bir suçlu. Lütfen kenara çekilin." Dedi.

Tam ağzımı açıp karşı çıkacakken Olvis "Bir suçluyumu savunacaksınız Efendi Yuran? Bu durumda hem adalete engel oluyor hemde bir suçluya yardım ve yataklık yapıyorsunuz." Dedi.

Dişlerimi sıktım, Olvis'in üzerine atlayıp onu parçalamak istiyordum ancak Mihal arkamda her an saldırmaya hazır şekilde duruyordu. Benim fevri bir hareketim onuda kışkırtırdı.

"Kimseye yardım ettiğim yok. Daha fazla kan dökülmesini istemiyorum o kadar." Dedim "Az önce Mihal sayesinde savaşdan kesin bir başarı elde ettik. Şimdi onu vuramayız."

Baruh öne çıkıp "Kazanmak için ona ihtiyacımız yoktu!"

"Gerçekten bu kadar az hasarla kazanacağımızı düşünüyor musun general?"

Baruh dişlerini sıktı ve sessiz kaldı. Horus araya girip "Ee, ne olmuş yani? Bize yardım etti diye seni öylece götürmesine izin mi verelim?" Dedi.

Mihal bir kalonu belime dolayıp diğer elini kaldırdı "Başka şansı olduğunumu düşünüyorsun?" parmaklarını büktüğünde bütün organlarım isyan etti. Acıyla inleyip iki büklüm oldum hatta Mihal koluyla beni desteklemese dizlerimin üzerine çökecektim. Mihal herkese meydan okur bir şekilde "O artık bana ait." Dedi.

Horus'un yüzündeki korku ve endişeyi gayet net görebiliyordum. Çok uzun bir süre benimle aynı durumda kalmıştı ve bu acının ne kadar şiddetli olabileceğini biliyordu.

Yüzünde bir kaç saniye dolaşan hüzünlü ifade yerini saf bir öfkeye bıraktı. Nefretle Mihal'in üzerine uçup "Aşağlık herif!" Dedi.

Horus'u üzerinden atmaya çalışan Mihal'in elinden kurtulup kenara çekildim ancak vücudumdaki yakıcı acı yüzünden ayakta duramadım. Yere düşecekken Baruh beni kolumdan yakalayıp kendine çekti.

Acıdan titreyen sesimle "Horus'u durdur..." dedim, Baruh inanamaz bir şekilde yüzüme baktı. Mihal için endişeleniyormuş gibi göründüğüme eminim ama öyle değildi. Horus, Mihal'e düzgün bir çizik bile atamazdı. Endişelendiğim kişi Horus'tu!

Korktuğum gibi Mihal, Horus'u çöp parçası gibi yere fırlattı. Yerden kalkmaya çalışan Horus'un sırtına vurup eliyle kanadını acımasızca tutup kırdı.

Horus acı dolu çığlıklar atarken Baruh hemen "Öldürün şu melezi" diye bağırdı. Aynı anda yüzlerce arbalet ve büyülğ silah ateşlendi. Hepsi Mihal'e hedef alıyordu.

Kaderden KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin