-5-
❝Ilya❞
Hayatta kendimi en çok eleştirdiğim anlardan biri, en acımasız yanlarıyla yüz yüze gelmeme rağmen hâlâ pembe rüyalara, beyaz atlı prensli masallara inanmaktan vazgeçemememdir herhâlde. Yaşadığım tüm kötü şeylere rağmen bir yerlerde beni bekleyen o prensin olduğunu düşünmek. Ne büyük aptallık değil mi? Sanırım kendimde en sevmediğim özelliklerimden biriydi bu. Aptallığım.
Bir prensim vardı ve beni kuleden kurtarmasa da kendi kulesinde beni koruyacaktı. O gece de buna inanmıştım. Ivan'ın beni çağırdığı gece.
Her şeyin başladığı o geceye dönecek olursak, olacaklardan habersiz bir biçimde localardaki işim bittiğinde odamı toplamak için gelmiştim. Yulia bugün loca dışında, cam kaplı izleme mekânlarından birinde özel olarak görevlendirilmişti. Miloradov tarafından reddedildiği için morali yeterince bozuktu. Odayı toplama işini ben üstlendim.
Aceleci bir biçimde sertçe odanın kapısı çalındığında nefesimi tuttum. Kalbim hızla atmaya başladı. Beni bulmuş olabilir miydi? Ya buradaysa, kapının önündeyse ve beni alıp götürürse. Bu düşünceler saniyeler içinde mideme kramplar girmesine sebep olmuştu. "Kimsiniz?" diye sordum titreyen sesimle.
"Sence?"
Ivan'ın dişleri arasından konuşan sinirli sesini duyunca rahatladım. Saniyeler içinde içeri girişiyle yeniden gergin bir atmosferin içinde hissettim kendimi. Elimdeki bezle komodinin tozunu alacakken kaşları çatılan adam garipser gibi bana baktı. "Ne yapıyorsun sen orada öyle?"
"Odayı toparlıyordum. Toz al-"
"Tamam, bırak şimdi o saçmalıkları. Gel benimle." Aceleci bir hâli vardı. Çenesini kaşırken kendi kendine konuşuyordu ve düşünceliydi. "O gece bu gece olabilir."
Neden bahsettiğine dair en ufak bir fikrim yoktu ama söylediğini yapıp elimdeki bezi komodine bıraktım. Beklenti içinde bana vereceği emirleri dinlemeye hazırlandım. O ise kendi kendine konuşuyordu.
"Lâl'in burada kalmasını lehimize çevirebiliriz. Belki de Lâl'den sonsuza dek uzaklaştırabilirim onu." Hiçbir şey anlamayan bakışlarla onu seyrederken beni yeni fark etmiş gibi baktı. Bu kez dikkatle süzüyordu beni. Sanki incelenmesi gereken bir şeymişim gibi baştan aşağı baktıktan sonra "Hazırlanıyorsun." dedi. Gözleriyle komodinin üzerinde Yulia'nın renkli paketini işaret etti. Başta ne dediğini anlamayan bakışlarla bir renkli pakete bir de ona baktığımda "Onu da al ve benimle gel." diyerek bakışlarını açıklamak zorunda kaldı. Bir yere yetişmeye çalışır gibi aceleciydi adımları. "Çabuk ol."
"Bir şeyleri açıklamaktan nefret ediyorum." Söylenerek odadan çıkarken telaşlı hâlleri dikkatimi çekse de sorgulamadım.
Ben buraya gelmiştim. Ben. Kendi isteğimle. Club Hydra'da. Aklı başında kimsenin gelmeye cesaret edemeyeceği bu yere. Aklımın başımda olduğunu kim söylüyordu ki zaten? Şimdiyse kendi rızamla buradaydım. Kimse zorlamamıştı. Ivan beni nereye götürürse gidecektim. Şimdi sorgulamaya hakkım yoktu.
Merdivenleri çıktığımızda peşindeydim. Beni sessiz bir kenara çekti. "Şimdi neler olacağını biliyor musun? Saf saf başımı iki yana salladım. Bilmiyordum. Beni neden buraya getirdiğini ve elimdeki bu garip renkli paketle bu katta ne aradığımı bilmiyordum. Sorgulamak için çok geçti. Sorgulamayı düşünmüyordu bile. Tamamen kendimi bu sistemin içine bırakmıştım. Aklımı ve mantığımı kapının dışında bırakarak.
"Ne olacak?"
"Gizlilik ve rıza sözleşmesi imzaladın."
"Evet, imzaladıklarımın arkasındayım." Korkuyla nefes alıp verirken ekledim. "Kimseye bir şey söylemedim ben!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NİKOLAİ MİLORADOV: Milyon Dolarlık Proje
Художественная проза❝ Club Hydra'nın prensi, Nikolai Miloradov. Ona kim hayır diyebilirdi ki?❞ ✥ Nikolai Miloradov, sonsuza dek sahip olamayacağı bir kadına âşıktı: Lâl Alsancak. Düşmanının karısı ve çok yakında onun çocuğunun annesi olacak olan kadına. Club Hydra'nın...