"Babamı mı?" duyduklarımla olduğum yerde kalmıştım. Babam beni 7 yaşındayken terk etmişti. Doğrusu ondan önce de pek kendisini görmüyordum zaten. Annem o gittikten 3 yıl sonra kanserden vefat etmiş ve dayımla büyümüştüm. Hayat benim için gerçekten zordu ama büyümüştüm işte bu yaşa kadar. Karşımdaki adam donuk bakışlarıyla bana bakarken birden elini masaya koyup,daha doğrusu vurup, tekrar konuşmaya başladı.
"Seninle bir anlaşma yapalım Doktor Itır. O raporu tutma ve ben de seni babana götüreyim."
Hâlâ olduğum yerde adama dik dik bakıyordum. Yorgundum ve uykusuzdum. Yanımdaki koltuğa bayılacak gibi oturduğumda annemden bana kalan kolyeyi elimle tuttum. Yıllardır babamı öldü biliyordum ve babamın hasretinden annemi kaybetmiştim. Şimdi birden karşıma çıkaracağını söylüyordu. Bekle! bu adam babamı nereden tamıyordu?
"B-babamı nereden tanıyorsun? SANA NEDEN İNANAYIM?" son sözümle karşımdaki adama biraz yükselmiştim. O donuk bakışları birden bana karşı öfkeyle doldu. Yavaş adımlarla yanıma geldi ve birden yakama yapışıp beni kendine doğru çekti. Yüzü yüzüme çok yakındı ama dolu gözlerimden onun yüzünü pek algılayamıyordum.
"Çünkü doktor ailenden kimse hayatta değil ve sen işin ucunda ölümün varken bu raporu doldurmayıp babamı görmek isteyeceksin. O adam baban olmasa bile!"
Sertçe beni koltuğa geri bıraktığında yanağımdan akan göz yaşını o büyük parmaklarıyla sildi. Parmakları babamı andırıyordu, büyük ve soğuk ama babamın teni bana değince sıcaklardı, sevgiyle dolardı.
Kusmak istiyordum şu an, hatta uyuyup bayılmak ama yapamazdım durumum buna uygun değildi. Adamın yanağımdaki elini bir çöpmüş gibi elimle itip bir hışımla ayağa kalktım ve önümdeki koca gövdeyi ittim. Zor olmuştu ama bir adım geri gitmeyi başarmıştı.
"Tamam doldurmayacağım ama beni hemen şimdi babama götüreceksin." ona doğru ters bir bakış attığımda yüzündeki o küçük sırıtmayı gördüm.
" Tabii ki doktor hanım, ama bunun için yarını bekleyeceksin. Babacığın şu an uyuyor olabilir."
Odadan kapısını sertçe çarpıp çıktığında odamın penceresinden boğazı izlemeye durdum. Çıkış kapısındaki hareketlilikle birlikte gözlerimi aşağı indirdiğimde bir çift kahverengi gözle kesiştim. Bana dik dik baktığında inatla bakışlarımı kaçırmamıştım. En son bir adamının ona seslenmesiyle gittiğinde rahat bir nefes verdim.
****************
Annemin mezarına geldiğimde yanağıma bir yağmur damlası düşmüştü. Gökyüzü bile annemin haline ağlıyordu. Annemin isminin yazılı olduğu mezara ezbere bir şekilde etrafa bakmadan yürüyordum. Annem mor karanfilleri çok severdi ve evde de saksı da yetiştirirdi. Annemin mezarında solmuş karanfillerin bazılarını yırtıp yere attım ve yeni aldıklarımı diktim. Annemin mezar başını iyice hafızama kazarken üzerimde oluşan gölge ile başımı kaldırdım. Dün bana ters ters bakan gözler şu an daha donuk ama yumuşak bakıyordu. Ayağa kalktığımda üzerimdeki ceketten akan damlalar ellerimi ıslatıyordu. Burada olduğumu nereden biliyordu bilmiyorum ama ona bunu da sormadım.
"Araba geçelim baban seni bekliyor."
Dediğine başımı sallayıp sessizce onu takip ettim. Şu yaşıma kadar yetim ve öksüz büyüdüğüm için kim ne derse onu yapardım zaten, hiç itiraz etmezdim. Önümdeki adamın adın dahi bilmediğimden birden omzuna dokundum ve bana döndüğünde ise ona adını sordum.
"Boran, Boran Kara."
Yüz ifademi görmek için bana baktığını görmüştüm. İsmi sanki daha önce duymuştum ama şu an çıkaramamıştım. O beni daha çok incelerken omuz silktim. O ise bu hareketimle üstümdeki ceketi bir çırpıda çıkarıp daha bir şey dememe izin vermeden kendi ceketini vermişti.
"Islak kıyafeti sevmem."
Kendini açıkladığında o bakmadığı bir sırada göz devirdim. Hah! Bir de takıntılıydı deli ruh hastası. Sessiz arka kapıyı bana açtığında bindim ama o da yanıma binince şaşırmıştım. Adamlarından biri de ön koltuğa oturup arabayı sürmeye başlayınca sessizce yolları izledim. Klasik İstanbul'du işte ama bu yollar hiç bilmediğim yerlere çıkıyordu.
Yarım saat süren yolculuğun ardından bir depo gibi bir yerde durduk. Önce kendi inmişti ardından ben ama ben daha etrafı inceleyemeden o beni arkamdan itiştirince derin bir nefes aldım. Etraf karanlık ve tozluydu, sanki uzun yıllardır açılmamış gibi. Birden birkaç ufak spot ışık yandığında etrafa göz gezdirdim ama en büyük ışık yandığında ağzım şaşkınlıkla açılmıştı. Babam, babam karşımdaydı. Elleri tavandan bir demir zincirle bağlı. Göğüs kısmı çıplak ve altında sadece şort vardı. Yüzü gözü darmadağındı ama gözleri benimkiyle aynı olduğundan onun babam Polat olduğunu hemen anlamıştım. Gözüm birden yaşlarla dolmuştu, babam yıllardır böyle esir miydi? Koşarak babama adımlayacakken arkamdan biri elimi tuttu ve beni hareketsiz bıraktı. Arkamı döndüğümfe Boran ifadesiz bir şekilde bana bakıyordu ve ağzından çıkan sözlerle beni şaşkına uğratmıştı.
"Babanın özgür kalmasını istiyorsan benimle anlaşmalı evlilik yapacaksın Doktor. Ben şirketimi düşmanlarımın elinden aldığımda sen de babanı benim elimden alabilirsin. Ancak bu şekilde babanın kolundaki o demirler serbest kalacak."
Duyduklarım ile babama bakış attığımda o bana 'hayır' anlamında başını sallıyordu. O sırada Boran'ın yanındaki adamlardan biri silahını çekmiş ve namluyu babama doğrulmuştu. Ben babama yaşlı gözler ile bakarken bakarken birden ağzımdan o cümleler dökülüverdi.
"Peki, seninle evleneceğim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAFYAmmm😈😈😈
FanficBen küçük, zararsız bir kızdım. Ta ki hayatımı değiştiren o adam ile tanışana kadar...