8. bölüm

104 10 46
                                    

"Evet Akif hâlâ seni bekliyorum bir yere kaçmadım merak etme. Acele etmeden gel beklerim ben seni." gözlerim odadan içeri giren Hale'ye takıldığında ona gülümsedim. Akif trafikten dolayı biraz geç kalmıştı. Ona bir taksi tutabileceğimi söylemiştim ama Boran bir taksiye binmemi istemiyordu.

"Prenses gibisiniz Itır Hanım. Sizin yerinizde olmak vardı şimdi."

"Ee kızım senin de yaşın geliyor. Güzel kızsın bul bir koca evlen hayatını yaşa"

"O kadar basitti zaten."

Hale dışarı doğru çıktığında ona arkasından gülümsemiştim. Şu anki evliliğimi isteyerek yaptığımı sanıyordu ama ben sadece buna zorunluydum. Zaten son 8 ayımız kalmıştı boşanmamıza da.

Dışarının kapısı sert bir şekilde açıldığında Hale ile yerimizden sıçradık. Bugün Hale biraz sinirliydi ve bu da olayların tam üstüne gelmiş gibiydi. Hızla aşağı inerken ben onun Akif olacağını düşünerek peşinden inmeye karar verdim.

"Pardon bayım öküz müsünüz acaba? Yavaş açsanıza kapıyı."

"Üzgünüm bu kadar sert kapanacağını düşünmemiştim."

Hale karşısındaki düzgün kıyafet giyinmiş adama bakıyordu. Hafif kumral saçları ve yeşil gözleriyle tam kendinin istediği bir tipti.

Akif önünde sinirle ona bakan kızı gördüğünde yaptığından biraz utanmıştı. Aslında kapıyı acaba şöyle vurursam kırılır mı diye deneyecekti ama istediği pek olmamıştı. Elinde Itır Hanım'ın çiçekleri duruyordu ama Itır Hanım bunun kendisine ait olduğunu bilmediği için karşısındaki kadına uzattı.

Hale şaşkınlıkla ona bakarken çiçeği elinden itmemişti. Kendisinin sevdiği renkte sarı laleleri görünce hafifçe gülümseyip kızaran yanaklarını belli etmemeye çalıştı "Teşekkür ederim."

"Geldim ben Akif gidebiliriz. Hale sen de bizimle gel seni de evine bırakalım."

"Gerek yok aslın-" Itır onun elindeki çiçeklere dikkatle bakıp Akif'e gülücük atmıştı. O çiçeklerin kendine ait olduğunu biliyordu ama ses çıkarmamıştı. Itır, Hale'nin kolundan tuttuğu gibi onu da arabaya sürüklemeye başladı. Akif önce Itır'ın kapısını açıp bindiğinde kapıyı Hale'ye de tutuyordu. Birden Itır'ın kapıyı kapatması ile ikisi de birbirine bakmıştı. Mecburen Hale öne bindiğinde sonunda yola çıkmışlardı.

Hale ve Akif birbirini yavaş yavaş tanımaya başlıyordu. Itır ise onların sohbetlerini dinleyip arada takılıyordu. O sırada birden bire yerden bir ışık onun gözüne parlamıştı. Elini uzattığında onun bir saat olduğunu fark etti Itır. Bu saati sanki daha önce görmüştü ama neredem gördüğünü bilemedi. Birden aklına lise zamanındaki fotoğrafı gelmişti.

Hızlıca telefonunu açıp o fotoğrafa baktı. Fotoğraf yırtılmıştı ama kenarındaki elin bileğinde bu saatin aynısı olduğunu gördü. Gözleri kocaman açıldı, bence o sadece bir tesadüftü diye düşündü.

Sonunda eve geldiklerinde hızlıca odasına geçip kısa bir duş almıştı. Banyonun kilidi yoktu bu yüzden Boran içeri girer diye hızlı davranıyordu. Boran gelmeden hemen giyindiğinde ise onun odasına gitmeyi düşündü, eğer oradaysa onunla rahat konuşabilirdi.

Odasına geçtiğinde Boran orada da yoktu. Geri çıkacağı zaman ilgisini masanın üzerindeki bir fotoğraf çekti. Merakına yenik düşüp baktığında ise ağzı açık kalmıştı. Bir grup insan ölmüş ve hepsi kan içindeydi. Boran ona adam öldürmediğini söylemişti, en azından bunu sadece adamları yapıyordu ama bu fotoğrafta elinde silan olan Boran'dı.

"Odamda ne karıştırıyorsun öyle?"
Kapıya yaslanmış bir şekilde Itır'ı izliyordu Boran. Onun odasına girmek yasaktı ama Itır girmişti. Üstüne bir de eşyalarını karıştırıyordu.

"Bu ne Boran? Hani kimseyi öldürmüyordun." korkulu gözler ile ona baktın. O da sana korkunç bir şekilde bakıyordu. Sana iyice yaklaştığında bir adım geriye attın ve elindeki saati de masaya bıraktın ama sen daha kaçamadan sertçe bileğini tuttu.

"Bu odaya girmek yok dediysem girmeyecektin. Ne halt yiyordun burada? Ne olursa olsun gelmeyeceksin. Gördüklerinle de ne yapıyorsan yap. Mafyayım ben gördüğün gibi tabii ki adsm öldüreceğim. Sen bu işi voleybol oynamak mı sandın?"

Bileğini sertçe bıraktığında yaşlı gözlerin ile kaçmaya çalıştı Itır ama bu sefer de boğazını tutan ellerle olduğu yerde kaldı. Boran onu kendisi ile masanın arasına sıkıştırmıştı.

"Aklını mı kaybettin bilmiyorum ama her şeyi hatırlasan iyi edersin. Yoksa babanı mı öldürmeliyim her şeyi hatırlaman için?"

Boğazını bıraktığında öksürmeye başladım. Onu daha önce hiç bu kadar sinirli görmemiştim. Hızlıca odana gidip çantanı aldım ve evden çıkmak için kapıya doğru adımladım. Gözümdsn birkaç damla yaş akıyordu ama şimdi umurumda bile değildi.

Kapıdan çıktığımda bir kol beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Parfümünden anlamıştım Boran'dı bu. Onu kendimden itip yanağına sert bir tokat attım. Kimse beni tehdit edemezdi ama bunu o an o korkuyla yapamadım çünkü gerçekten çok korkmuştum. Boran bana hafif bir kırgınlıkla bakarken akan gözyaşlarımı tutamadım.

"Şerefsizsin, katilsin, seni istemeyen biriyle tehdit ederek evleniyorsun ve bir de benim canımı acıttın." Bileğini kaldırarak ona gösterdin.

"Boşanma evraklarını yarın avukatımla sana yollarım. Babamı o kadar da istemiyorum artık. Önceki hayatım, senden önceki hayatım, daha iyiydi ve seni hiç tanımamış gibi yapacağım."

İşaret parmağını ona doğru sallarken Boran elini tutmuş ve sıktığı bileklerini öpmüştü. Şu anda bu hareketi hiç umurunda bile değildi. Zaten odada da voleybol falan demişti ama sen hayatında hiç voleybol bile oynamamıştın. Onun neyden bahsettiğini anlamıyordun.

"Ben... ben ilaçlarımı içmediğim için öyle oldum. Sana sinirli değildim, odama istediğin gibi de kullanabilirsin. Dediğim gibi sadece... sadece ilaçlarımı içmedim."

Boran üzgün gözlerle sana bakıyordu. Ne ilacı içiyordu ki o?

"Ne ilacı o?"

"Küçüklüğümden beri kullandığım birkaç antidepresan. Onu içmediğimds deliriyorum."

"Neden o ilacı içiyorsun?"

"İşte, birkaç küçüklük sorunu. Aslında atlattım o sorunu ama içmeyince de çıldırıyorum. Özür dilerim. Beni affet lütfen. Seni kırmak istemedim. Senin tek bir teline bile zarar vermem ama o anki ben, ben değildim sanki."

Tekrar elini tutup öptüğünde ona hafifçe gülümsedin. Eğer bir psikolojik sorunu varsa ona şu an biraz tolerans gösterebilirdin ama yine de kendi evine gitmek istiyordun.

"Yine de eve gitmek istiyorum Boran. Hem birkaç eşyamı almam gerek hem de şu günü bir unutayım."

Boran bu sefer seni kırmayıp kabul ettiğinde kendi arabana doğru adımladın. Boran sakin gözlerle seni izliyordu ve yumruğunu sıkıyordu. Tabii sen elini kanattığını bilmiyordun.

Arabayla malikâneden çıkıp ilerlerken ruh halin sakindi. Etraf biraz karanlıktı ama önünü görebiliyordun. Ana yola çıkmana az bir yol kalmıştı ki birden lastiğin patladı. Itır arabadan inip lastiğe bakarken birden ağzına ve burnuna bastırılan bez ile bilincini kaybetmesi bir olmuştu...

MAFYAmmm😈😈😈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin