"Boran kızma ama galiba seni yanlış yola soktum..."
Elimde telefonla korkarak Boran'a bakıyordum. Navigasyonu anlamayıp onu yanlış yola sokmuş ve üstüne üstlük de şarjım sadece %4 kalmıştı.
"Doktorlar gerçekten coğrafya dersi görmeye devam etmeli ya... kızım yolları nasıl anlamıyorsun."
Birden telefonu elimden çekmiş ve kendisi navigasyona bakmaya başlamıştı. Bugün ikimizinde evde olduğunu fırsat bilerek beraber bir pikniğe gidelim demiştik ama daha şimdiden aksilikler başlamıştı.
Birkaç dakika sonra Boran derin bir nefes verdiğinde bakışlarımı ona çevirdim. Bana bakarak sinirle soluyordu. Sanırsam şarjım bitmişti. Ona en masum gülücüklerimi göndererek kendimin suçsuz oldupuna inandırmaya çalışıyordum ama nafile gibiydi.
Sonunda navigasyonu kendi telefonundan açıp bir yola girmiştik. Buralar anayol değildi ve küçük küçük evler bulunuyordu. Aslında buralar kesinlikle daha güzeldi.
"Bence senin o kocaman evinden çıkıp buralardan şöyle iki üç katlı daha küçük bir ev alalım. Daha huzurlu en azından. Hem sen o pis işlerinden kurtulursun hem de o Can denilen adam peşimizi bırakmış olur."
"Onun zaten bir daha yanımıza uğrayacağını düşünmüyorum. Aptalın adını duyursam milletin yüzüne bakacak yüz kalmaz. Doğrusu şu haliyle de yüzsüzün teki de..."
"Niye öyle diyorsun canım? Aşık olmak kötü bir şey mi?"
Kıkırdıyarak ona döndüğümde o da bıyıkaltından gülümsüyordu. Sürekli bunun şakasını yaptığımdan artık alışmış olmalıydı.
"İnsan en yakın arkadaşına da aşık olmaz ya.. ayrıca sanki önümüzde de büyük bir engel var aşk için."
"Demek ki onun için en yakın arkadaş değilmişsin."
Frene basarak aniden durduğumda yerimde zıplamıştım. Acıyla omzuna yumruğumu geçirmiş ve kaşlarımı çatmıştım.
"Bir öküzle evli olduğumu hiç unutturmuyorsun."
"Sen de şu şakalarına devam edersen daha da hiç unutturmam."
Son dediğine göz devirip güneş gözlüğümü başımın üstüne koydum. O benim için kapımı açtığında ona bir şey demeden arabadan indim ve önümdeki araziye baktım. Boş bir çayırdı ama bir yerde yığılmış çiçekler ve önümüzdeki ormanlık manzara güzel duruyordu.
"Prenses sen böyle trip mi atacaksın ya?"
Ona cevap bile vermediğimde bana dik dik bakmıştı. Aslında küs değildim sadece vereceği tepkiyi merak ediyordum. Birden ayaklarımın yerden kesildiğini hissettiğimde küçük bir çığlık attım. Boran beni omzuna almış ve ilerlemeye başlamıştı. (Aslında bu bir wattpad kitabı olduğu kızın çığlık atması gerekiyor ama ben omu 'klasik' kızlardan yapmayacağım.)
Şu an ayakta olduğumdan daha rahat bir pozisyonda olduğum için ses çıkarmamıştım. Omuzları geniş olduğu için rahattım ve dünyayı bir de bu kadar yüksekten izlemek kesinlikle daha güzeldi.
Beni sonunda manzaranın çok güzel olduğu bir yerde indirdiğinde yanağına bir öpücük kondurmuştum, bir nevi barıştık demekti bu.
Beraber piknik örtümüzü serip sere serpe yere uzanmıştık. Boran yüzüme uzun uzun bakarken birden karnımı gıdıklamaya başlamıştı. Her ne kadar ona dirensem bile koca gövdesinin altından kalkmak zor işti. Kahkahalarımızı telefon sesi durduğunda üzerimden kalkmasını beklemiştim ama o durmayıp beni gıdıklmaaya devam etti. Telefon ikinci kez çalmaya başladığında bu sefer onu tüm gücümle ittirip telefonunun ekranına baktım. Kaydedilmeyen bir numaraydı ve önemli bir şey olmuş olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAFYAmmm😈😈😈
FanfictionBen küçük, zararsız bir kızdım. Ta ki hayatımı değiştiren o adam ile tanışana kadar...