5. bölüm

106 9 18
                                    

Sabah gözüme vuran güneş ışığıyla gözümü sonunda açabilmiştim. Acıkan karnımın gurultularını boş verip yataktan kalktığımda koltukta uyuyakalmış Boran'a baktım. Hemen yatağın üzerindeki hafif örtüyü Boran'ın üzerine bırakıp lavaboya geçtim. Elimi yüzümü düzgünce yıkayıp dişlerimi de fırçalamıştım. Döndüğümde Boran hâlâ uyuyordu. Resepsiyonu arayıp odamız için iki kişilik kahvaltılık söyleyip odanın içindeki buzdolabını karıştırdım. Kahvaltı gelene kadar karnımı doyurmak için bir çikolata alıp yemeye koyulmuştum. Telefonumla oynarken birden üzerime atılan örtü ile yerimde korkudan sıçramıştım. Ters ters Boran'a bakarken elimdeki boş çikolata ambalajını onun yüzüne attım.

"Üşüme diye seni düşündüm, ne diye korkutuyorsun beni?" yalancıktan kaşlarımı çatarak ona baktım. O ise gayet normal bir ifade ile bana bakıyordu.

"Üzerimi ört diyen mi oldu? Romantiklik yapma bana."

Dediklerini gözlerimi devirip telefonuma geri döndüm. Bana mesaj atan Hale'nin mesajına gülerken birden elimden çekilen telefonla kaşlarımı çattım.

"Kimin mesajına gülüyorsun böyle? Erkek arkadaşın mı var?"

Elimden aldığı telefonu geri almak için uğraşırken yakasından tutup onu kendime çekmiştim. Boyu çok uzundu ve kendisi de çok güçlüydü. Mesajlarımı daha fazla okumasın diye onu yatırdığım yerde bir de üzerine çıkıp nefessiz bırakmıştım. Sonunda telefonu aldığımda rahat bir nefes aldım.

"Hayır, sevgilim falan yok. Ayrıca seninle evliyken bir sevgili de yapamam."

Elime telefonu alıp mesajlaşmaya devam ederken birden yatağımın ne kadae rahat olduğunu düşündüm, dün gece bu kadar rahat değildi. Oturduğum yere baktığımda buranın yatak değil Boran'ın kucağı olduğunu görmüştüm. Aniden kızaran yanaklarımla üzerinden hızla kalkıp birkaç adım geriledim.

"Ben fark etmedim ya.. özür dilerim. Sen de hiç söylemiyorsun."

"Ne zaman fark edeceksin diye bekledim. Hoşuna gitti gibi galiba, yanağın kızarmış."

Ne kadar rezil olduğumu daha kelimelerce anlatabilirdim ama çalan kapı beni kurtarmıştı. Boran bana anlamaz gözlerle bakarken kahvaltımızı getiren çalışanın verdikleriyle içeriye girdim.

"Seni bilmem ama ben çok acıktım. Sen de acıkmışsındır diye sana da kahvaltı söyledim."

Kahvaltılıkları masaya dizip kendi tarafıma oturmuştum. Ne sevdiğini bilmediğim için ikimize de peynirli omlet söylemiştim. O da karşıma oturup yemeğe başladığında sessizce yemeğime devam ettim.

"Peynirli omlet sevdiğimi nereden biliyorsun?" gözlerinde gördüğüm küçük bir parıltı ile bana bakıyordu.

"Bilmem, içimden geldi."

Aslında ne yiyeceğini bilmiyordum ama kendime ne söylediysem ona da almıştım. Hazır sabah sabah bu kadar mutluyken ona bazı sorularımı şimdi sorabilirdim.

"Neden benimle evlendin? Ya da daha doğrusu neden evlendin? Tanımadığın biriyle evlenecek kadar düştüysen acil bir işin olmalı."

Bakışlarını tabağından çekip bana döndüğünde yutkundum. Bakışları sert değildi ama beni sorgulama der gibi bakıyordu.

"Yer altı dünyasında evlenmeyen kişiye çomar gözüyle bakarlar. Benim de acil evlenmem gerekiyordu çünkü yakında beraber bir baloya katılacağız ve orada da kendimin çomar olmadığını göstereceğim."

"Peki neden ben?"

"Çünkü tanıdığım tek kadın- yani benimle evlenebilecek tek kişi sendin. Başka kimse benimle bir  ay içinde evlenmezdi."

"Nereden biliyorsun? Bunun için uğraştın mı?"

"Hayır, ama uğraşmak da istemedim. Sana dedim ve kabul ettin çünkü buna bir nevi zorunluydun. Babanı alınca benden gideceksin."

Dedikleriyle birkaç saniye birbirimize bakmıştık. Gözlerinin içine bakıyordum çünkü bu sert bedeninin altında ne yatıyor bunu bilmek istiyordum. Dudakları bana 'git' demişti ama gözlerini benden kaçırıyordu. Dediklerini daha fazla umursamayıp omuz silktim.

"Geri dönünce çalışmaya devam edeceğim. Evde kalmak beni çok sıkıyor."

"Sen nasıl istersen öyle olur ama ben benim yanımda çalışmanı istiyorum. Adamlarımı sürekli sürekli hastaneye götüremem. Özellikle bundan sonra hiç."

"Ben senin bulaştığın yasadışı işlerin ortağı olmak istemiyorum. Çalışamam."

"O zaman hiçbir yerde çalışamazsın. Benimle evlenerek bir ortak oldun zaten birkaç adama mı pansuman yapamayacaksın?"

Dedikleriyle tabağımdaki zeytin ile oynamaya devam ettim.

"Tamam ama asistanım Hale'de benimle çalışacak."

Başıyla beni onayladığında daha fazla konuşmadık. Evde kalmaktansa bir amaçla da olsa çalışmayı yeğlerdim.

                 ****************

"Hadi hızlı ol biraz Itır, sabaha kadar seni mi bekleyeceğiz? Altı üstü bir mayo giyeceksin."

"Bekle! Geliyorum şimdi." Bu valizlerimizi kim hazırlıyordu acaba? İçine sadece bikini koymuş ve ben bunları giymek için fazla utangaç bir kızdım. Mecburen üzerime siyah renkli bikinimi giyip onun da üzerine beyaz, ince elbisemi giymiştim. Güneş gözlüğümü de başımın üstüne takıp banyodan çıktım. Boran'ın dikkati telefonda olduğu için üzeirme pek dikkat etmemişti. Plaj çantamı da omzuma taktığımda odadan sonunda beraber çıkabilmiştik. Onun üzerinde beyaz bir gömlek ve şort vardı. Çamtamı omzundan çekip kendi omzuna attığında ses etmeden peşinden ilerlemeye başladım.

Plaja geldiğimizde iki şezlong bulup oturduğumuzda üstümü çıkarmak konusunda karasızdım. O kendi gömleğini çıkarmış ve kendine güneş kremini sürüyordu. Ondan cesaret alıp bende üzerimi çıkarmış ve ulaşabildiğim her yere güneş kremini sürmeye başlamıştım. Beni izlediğini görebiliyordum ama ona bakmamıştım çünkü bakarsam kızarmış yanaklarımı görebilirdi.
Sırtıma güneş kremi sürmeye çalışırken süremediğimi fark edince elimden alıp beni koluyla biraz itmişti. Onun beni zorlanmadan sırt üstü yatırışı komipime gitse de trpki vermedim. Soğuk olan elleri sırtıma değdiğinde ürpermiştim. Elleri kremi sırtımda gezdirirken güneş gözlüğümden onun yüzünü izliyordum. Yeni çıkmaya başlamış sakalları, pür dikkat sırtımı izleyen gözleri ve hafif çatılmkş kaşlarıyla mükemmel duruyordu. İşi sonunda  bittiğinde ikimizde yerimizden kalktık. Beraber yanyana denize girdiğimizde soğuktan titreye başlamıştım. Hastalığı daha yeni geçirdiğim hemencecik üşümüştüm.

"Sen yeni iyileştin, istersin git otur üşütme tekrardan."

Dediklerini başımla onaylayıp yerime geri oturdum. Güneş gözlüğümü tekrardan takmış ve güneşlenmeyi seçmiştim. Gözümi kapatıp güneşin keyfini çıkarırken önüme gelen karanlık ile gözlerimi açmıştım. Karşımda benim yaşlarımda duran bir adam elinde iki kokteyl bardağı ile karşımda duruyordu. Ona baktığımı görünce gülümseyip birini bana uzattı.

"Merhaba, ben Emre."

Adamın elindei bardağı alıp gülümsedim. "Itır" sadece bu cevabı verip ona bakmaya devam ettim. Sanırsam evli olduğumu anlamamıştı ve Boran onu görürse kızabilirdi. Bena adama bir şey demeye kalmadan adamın omzunu bir el kavramış ve kendine döndürmüştü.

"Parmağındaki yüzüğü göremeyecek kadar kör müsün? İkile buradan."

Adam daha bir şey demeye kalmadan onu geriye doğru itmişti. Adam bir şey demeden gittiğinde beyaz elbisemi bana geri giydirmiş ve eşyalarımızı toplamaya başlamıştı.

"Daha yeni gelmiştik ama.."

"Seni bu bikinin ile daha fazla görürsem ne ben ne de başkaları dayanabilecek gibi. Odaya çıkıyoruz. Çok üstüyorsan jakuziye girersin."

Çantayı alıp büyük adımlarla peşinden yürümeye çalışmıştım ama ona yetişemiyordum. Birden elimi tutup beni kendine çekmiş ve adımlarını benimle uyumlu atmaya başlamıştı. Bu hareketine içimden gülsem de ona bir şey çaktırmamıştım. En azından ben öyle sanıyordum...

MAFYAmmm😈😈😈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin