Aylardır gri olan koğuş artık gözüne daha bir renkli geliyordu, boğucu kalabalık, insafsız gardiyanlar bile vız gelir tırıs giderdi şuan ki durumda savaş için. Herkes çoktan telaş içinde uyanmışken savaş hala yatıyordu. Öyle ki görüş olacağı için gardiyanlarda görünmüyordu sabahtan beri, yoğun bir olacak gibiydi bugün. Kamil abi ile Tarığın kavgasını izliyordu şimdi. Sen benim kazağımımı aldın? Çorabımı neden giydin kavgası vardı ikili arasında, altlı üstlü yatan ve farklı ideolojik görüşlere sahip olan iki adamın kıyafet tartışması bile birbirine zıttı. Tahsin kolunun altında tavla ile bir oraya bir buraya koşturuyordu büyük ihtimal saklayacak bir yer arıyordu ufacık koğuşta. Polat ise bileğinde tesbih ve gür sesi ile sarışını dizginlemeye çalışıyor ama pek işe yaramıyordu çırpınışları. Yüzünde tebessümle izlediği manzara aklına hababam sınıfı hatırlatıyordu esmere, yeşilçamdan konu açmışken içinden... Sahi Feriti neredeydi? Kendisini tavlayıp kaçamazdı diye düşündü ki zaten çoktan tav olmuştu esmer kumralına. Uzamış saçları, çıkmış bıyıklarını ve sakallarını bile özlemişti şimdiden. Topu topu 5-6 saat geçmişti geceden, içindeki özlem ateşleri kendini bile korkutuyordu gerçekten. Çevreyi kolaçan etmeye gerek kalmadan, ayak ucunun önüne atlayıp her zamanki gibi merdiven kullanmayı reddeten kumralın sırtını görüyordu şimdi. Kurtuluş izlendiğini anlamış olacak ki hemen dönmüştü arkasına, muzip bir şekilde sırıtan esmerine baktı. Kendinden emin olmadığı zamanda olsaydı eğer pişman olurdu öptüğü için ama şuan hiç pişman değildi Kurtuluş aksine daha da öpesi geliyordu karşısında uzanan esmeri. Koğuş umrunda olmayacak ki hemen girivermişti esmerin yatağının yanına, tam olarak girecek kadar ve yatacak kadar olmasa da oturup esmerini izleyecek kadar yakınlaşabiliyordu. Bu ona yeterdi ama öpse de fena olmazdı şuan. İkili yaşadıkları bu romantik anlardan batıp batıp çıksalarda çektikleri yeşilçam senaryosu kısa sürmüş, koşarak gelen Tahsin sayesinde reklam arasına girmişlerdi. Polat ikiliye el kol yapsa da nafile kalmış kucağındaki tavlayla savaşın yatağına oturup güvenli bir yer için göz gezdirdi çevresine.
"Gece azrail tavlanı mı çalıyordu Tahin pekmez ne bu göt korkusu?"
"Senin tabi değer verdiğin kişi kanlı canlı, bu benim hayatım ya! Bu olmazsa yaşayamam ben bu dört duvarda"
"Polat var ya" Savaş bir eliyle polatı gösterirden,dirseğini koyan ve kendisine ağırlık yapan Tahsini kendinden uzaklaştırmaya çalışmış ama yapamamıştı. Polat hala bir koluna girip onu o yataktan kaldırmaya çalışıyor ve saklayacak yer bulduklarına dair-doğrusu bulamadıklarına dair-sözler veriyordu. Elinden başka bir şeyde gelemezdi bıyıklı gencin. İnadım inat diyen sarışın ise Polatın illa ki sözünü dinliyor, ikili birbirine uyum sağlıyordu bir şekilde.
"Nereye gidiyorsunuz beyefendi?" Kolundan tutulan kumral genç tekrar yatağa oturtulmuştu. Karşı gelmezdi zaten aksine hoşuna gidiyordu esmerin bu halleri.
"Kahvaltıyı ben kuracağım bugün"
"Bırak kahvaltıyı baksana herkesin tek derdi görüş gününde" Kaş göz edip ordan oraya koşuşturan koğuşun içini işaret etti, ciddende panik dinmemiş aksine daha da artmış lavabodan bile bağırışlar geliyordu. İnşallah bu kadar gürültüye gardiyan veya asker gelmezdi,gelirse eğer hapı yutarlardı. Özellikle Tahsin, hala deli dana gibi yer arıyordu. Polat sakinleştirememiş Orhan amca işi devralmıştı ama o da derdine derman olamamıştı sarışının, Kamil tavla sevmese bile şuan ona yardım etmeyi tercih etmiş ayağındaki çorabın bir tekini çoktan Tarığa vermişti, ikiliye göre öküz ölmüş dava bitmişti çorabın verilmesiyle. Sevdaya tutuşan ve görüşü umursayan iki genç ise koğuşun halini neşeli bir sırıtışla izliyordu.
"İddasına var mısın?" Serçe parmağını Kumrala uzatırken hala dert yanan ve tavlasına sarılan Tahsini izliyordu ikisi de.
Kurtuluş kendisine dönüp uzatılan serçe parmağa ve gönlünde daha yeni kavak yelleri yaratan esmere bakıyordu. İçini bir yandan huzurla doldururken bir yandan kendisini heyecanlandırmayı nasıl başarıyordu bu çocuk? Sanırım cidden ona tutuluyordu; öyle ki kendisine uzatılan serçe parmağı bile görmemiş,yüzüne konuşan esmerini daha yeni anlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTULUŞ İÇİN SAVAŞLAR | BXB
General FictionSana batan çakıl taşları, benim yüreğimi kanatan canının kırıkları.