Bir hüzün şehri ayırdı bizi

31 3 2
                                    

Bölüm şarkısı: maNga- Her aşk ölümü tadacak

Flashback

(Savaşın ağzından)

"İnan elimde olsaydı yine yapardım,tereddüt etmeden hemde" sesim kendimden emin çıksa da yüzüm sirke satıyordu.

Öyle ki o da anlamıştı halimden, bir eliyle omzumu kavrarken yanımda olduğunu belli edercesine sıkmıştı. Başımı kaldırıp hüzün dolu bir tebessüm yerleştirmiştim dudaklarıma,ağzını açsa da söylecek cümlesi olmadığı aşikârdı. Konuşmasını beklemedim zaten, yanımda olduğunu hissettirmesi bile yeterdi.

"Olan olmuş, aklından ne geçiyor peki şuan?"

Hiçbir şey geçmiyordu aklımdan, dağılan bir vazonun neresinden tutsan yapıştıramazdın. Bir kere kırılan o vazo ne yapıştırılırdı ne de yenisi alınabilirdi, topladıkça eline batardı sadece çünkü dağılmıştı, un ufak olmuştu. Bende öyleydim; neremden tutsam elimde kalıyor, ne düşünsem aklımı kanatıyordu olumsuzlukla, toplayamadığım o vazo öylece kalakalmıştı evimin ortasında kırık halde, tıpkı kalbim gibi

Yanımdaki bedene çevirdiğim bakışlarım donuktu, cevap aramıyor ve cevap beklemiyordum. Bunu karşımdaki bedende biliyordu, o yüzden susmuştuk ikimizde. Yanımıza üçüncü şahısda dahil olmuştu, o zamanda susmuştuk. Acım onlarında acısı olmuştu, o vazo onlarında evinde kırılmıştı şimdi; onlarda dokunamıyordu, ellerine batarda yüreklerini kanatır diye korkuyorlardı. Susmamızın sebebi tamamem bu idi, vazoyla bakıştık; dakikalarca,aylarca ve günlerce.

Flashback end.

13 haziran 1992

Tabak çanak sesleri eklemlerinin ağrısına rağmen Savaş'ı uyandırmıştı. Gözlerini açtığı gibi mutfak kısmına baktığında Kurtuluş'u gördü, doğruya bugün sıra ondaydı şimdi kafasına dank etmişti. Acayip bir rüya görmüştü onun kesitleri hala kafasında dönerken ayılması zor olmuştu esmer gencin. Tavla seslerinin geldiği yöne baktı Tahsin ve Polat oynuyordu tavlayı, yatağın üzerinde. Masa ne güne duruyor diye düşünmüştü Savaş ama masanında dolu olduğunu kısık gözlerini çevirince anlamıştı. Tek bir tabak ve boş bir çay bardağı duruyordu,kendisi için hazırlandığını görünce sırıtmıştı kumral sevdiği onu kendisi uyurken bile düşünüyordu. Kalkmaya çalışsa da kalçasının ağrısından gerisin geri başını atmıştı yastığa. Gözleriyle çevresine baksa da sadece kendisini izleyen Uğur'u görmüştü. Ne ara çıkmıştı bu piç hücreden? Kalçasının ağrısına rağmen sinirleri de başına vurmuştu anlık olarak, suratsız piç birde kendisini izliyordu. Hangi hakla! Hadi dört duvar olsa bile bakamazdı, ağzına sıçmıştı onun hala hangi gözle bakıyordu orospu çocuğu! Savaş içinden bir çok küfür etse de dışından diyememişti çünkü ağzını açıp tek kelime diyecek dermanı yoktu o yüzden üstünden attığı pikeyi hafifçe beline kadar örtmüştü. Yaz gelmişti artık, bu dört duvar arasında olmasa don atlet yatardı bir güzel ama burda adı çıktığı için ve çevreden rahatsızlık duyduğu için yapamamıştı bu düşüncesini, kendisine bakan dört çift göze baktı yattığı yerdende olsa; Orhan amca,Tahsin,Polat ve Kurtuluş dördü de lohusadan yeni çıkmış kadın gibi Savaş'ın başındalardı, büsbütün rahatsız olmuştu ama gıkını çıkartmadı. Sorsalar ne diyecekti onu düşünüyordu kendisine bakan gözleri incelerken, hadi Kurtuluş bir bahane uydururdu üçlü daltonlara ama inanmaları ayrı bir haldi zaten.

KURTULUŞ İÇİN SAVAŞLAR | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin