Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
seni bekliyorumm
san heh gelmek üzereyim veli geldi de beklettim seni kusura bakma
wooyoung sorun değil ya hava aldım bende işte ne güzel
san offf benim yüzümden ama hemen geliyorum
~~~
arabasına atladığı gibi küçüğünün yanına gitti. siyah arabasıyla tüm dikkatleri üzerine çekiyordu. fazla lüks bir araba olmamasına rağmen bu bölgedeki insanların kullandığı araçlardan daha lükstü arabası. üstüne olan gözleri umursamadan ilerledi.
wooyoung san'ın arabası olduğuna dair söylentiler duymuştu fakat kendi gözüyle görmemişti. iki duruma da hazır vaziyette bekliyordu san'ı.
hocasının dediklerinin şakadan ibaret olduğunu tahmin ediyordu ama içinden bir ses gerçek olmasını istiyor, arsız kişiliğini meydana çıkarıyordu. büyüğünün onun üstünde kurduğu etki bu kişiliğin yok olmasına neden olsa da mesajlaşırken meydana çıkıyordu hep. arsız düşüncelerine yenik düşerek ısırdı dudağını. çalan korna ile ısırdığı dudağını daha da sert ısırmasına neden oldu.
"ne bekliyorsun orada hadi atla bakalım"
***
yol boyunca hiç konuşmadan ilerlediler. wooyoung camdan dışarı evleri seyrederken san'da küçüğünü izliyordu. bu kadar yakından görmeye alışık olmadığı küçüğünün görmediği her şeyi şuanda net bir şekilde görmüştü. genellikle bol kıyafetlerle takıldığından kilosunun fazla olduğunu bile düşünmüştü fakat gömleğinin açıklığıdan kemiklerinin belli olduğunu fark edip üzülmüştü küçüğe.
ortamın sessizliğini bozan da camdan bakıyor gibi duran, aslında camın yansımasından san'ı izleyen wooyoung oldu. "daha ne kadar süzeceksin beni, yedin bitirdin resmen. sesimi çıkartmıyorum diye fark etmedim sanma"
"galiba tutuldum ben"
"neye tutuldun?"
"wooyoung sen, sen çok güzelsin. usta bir sanatçının elinden çıkmış muazzam bir eser gibisin ya da çok nadir hatta neredeyse hiç bulunmayan bir taştan farkın yok. güzelliğin beni sarhoşa çeviriyor. sana baktıkça bakasım geliyor, huzuru buluyorum sana baktıkça. ölünce cennet var derler inmam ben fakat birkaç gündür inanıyorum fakat benim inandığım cennet yaşarken varoldu. ve ben bu cenneti sonsuza kadar kaybetmek istemiyorum."
"s-san sen ne demek istiyorsun"
küçük olan san'ın dedikleri ile şaşırmıştı, beklemiyordu böyle şeyler duyacağına. san'ın konuşması kalbini deli gibi hızlandırmıştı. şuanda yaşadığı şeyin farkında bile değildi. rüyada gibi hissediyordu. bir zamanlar hocası olan sonra da arkadaş olduğu adam ona böyle hoş cümleler söyleyerek neyi kastediyordu? sormaya da korktu yanlış anlaşılırım diye, büyüğün konuşmasını dinlemeye devam etti.
"dediklerim seni de şaşırtmış olabilir şuanda bende çok şaşkınım. ne diyeceğimi bilmiyorum fakat bunları senin de bilmen gerek. taşağına azgın piç gibi davranıyorum. seni rahatsız ediyor mu onu bile bilmiyorum fakat ben seninle daha fazla vakit geçirmek istiyorum. sadece +18 muhabbetler değil her konuda seninle konuşmak istiyorum. seni tanımak istiyorum ben wooyoung"
"eğer beni tanımak istiyorsan müdürden bilgilerimi alabilirdin neden böyle bir konuşmaya giriyorsun?"
"wooyoung... ben seni o kağıt parçası ile tanımak istemiyorum. seni senden tanımak, öğrenmek istiyorum."
"san bu dediklerin ne demek oluyor, biz arkadaşız..."
"işte en büyük sorun bu wooyoung. ben seninle arkadaş olmak istemiyorum. kalbim senin için atarken seninle arkadaş kalamam. sana söylediğim her söz taşağına değil kalbimden gelerek söylüyorum. bu sözlerimi taşağına diye bilmeni istemiyorum.
benim olmanı istiyorum. gülüşünün benim için olmasını, anılarımı seninle doldurmak istiyorum. evet ben seni kıskanıyorum. üzüldüğünü görmek istemiyorum, eğer birisi yüzünden o güzel gözlerinden yaş gelsin bu dünyayı cehenneme çeviririm. sen yeter ki gül, o yüzün hiç solmasın. neşeli her şeyi dalgayı vuran hallerin benim kalbimi nasıl hızlandırıyor biliyor musun? ders anlatırken sana bakmamak için nasıl bir savaş veriyorum içimden. üzgün halini fark edebiliyorum derslerde fakat sana yaklaşamıyorum. sen bir adım atsan senin etrafında dolanır sana bir şey olmaması için her şeyi yaparım.
