25

223 29 31
                                    

büyük ormanlığa doğru ilerledi. sık ağaçlar olmamasına rağmen büyük yeri kapladığı için büyük orman diyorlardı burayı. 

piknik alanında küçüğün yokluğu o kadar sıkmıştı ki canını. woo'nun gidebileceği tüm yerleri araştırdıktan sonra adımladı büyük ormana. ormanın sessizliği ile baş başa kaldığında düşünceleri ile boğulmaya başlamıştı bile. küçüğünün durduk yere böyle yapmasına aklı almıyordu. 

ayrıca telefonuma bak dediğimde neden öyle demişti? gizleyeceğim ya da wooyoung'dan gizleyeceklerim de yok hepsi açıkta niye böyle davranıyor bu çocuk bana ah. düşünceleri arasına karışmıştı. ormanın büyüklüğü ve kafasında susmak bilmeyen sesleri onu bilinmeze götürüyordu. 

piknik için evden çıktığında woo ile mükemmel zaman geçiririm diye düşünerek çıkmışken bu yaşadıkları sanki hayat onların ilişkisinin devam etmemesi gerektiğini söylüyor gibiydi. aslında küçüklüğünden beridir böyleyi san. ne zaman hevesle bir işe başlasa hep hüsrana uğruyordu. bu onunla ömür boyu gelecek bir uğursuzluk olarak görüyordu ve kaçmıyordu bu kaderden de artık. 

"ah siktir" yakınından gelen ses ile düşüncelerinden arındı. küçüğünün sesiydi fakat ormanın fazlasıyla derinine indiklerinden bitki örtüsü sıklaşmıştı. görüş açısını azaltan bitki örtüsüne içinden söverken gelen çıtırtı seslerine doğru ilerledi.

"wooyoung"

"san... hayır hayır git başımdan" 

paçasına takılan daldan kurtulduğu gibi koşmaya başladı küçük. küçüğün kaçmasıyla san'ı da kovalamacaya dahil etti küçük olan. hızlı koşmaktan anlaşılmayacak şekilde mırıldanıyordu. san küçüğünün tam arkasında onu yakalamak için uygun zamanı arıyordu. yorulduğunda elbet bu koşuşturmacanın son bulacağını bilerek takip etti wooyoung'u. 

"SAAN" diye bağırdı dengesini kaybettiğinde. tam arkasında olan san küçüğün yakasından kavradı ve kendine doğru çekti. çekmesiyle küçüğün sırtı göğsüne sertçe çarptı.

"nereye gitmeye çalışıyordun güzelim" nefes nefese konuştu göğsüne yaslanmış bedenle. 

"ş-şey" 

"açıklama yapmadan bana olan sinirinin nedenini söyleyecek misin?" 

"kız arkadaşın varmış..."

"ne... ne saçmalıyorsun sen wooyoung"

büyüğün göğsünden uzaklaştı ve göz göze gelecek şekilde döndü ona. 

"doğru duydun. o gün telefonuna bildirim geldiğinden sessize almak için açtım. sonra mesajlaşmada benim adımın geçtiğini görünce girdim baktım ve senin eve kız attığını söylüyorlardı. diyen de çok yakının... kardeşindi."

"ne... bir dakika  şimdi sen jongho'nun benim için eve kız atmış demesine mi sinir oldun" kahkaha attı ve uzaktan onu izleyen küçüğüne yaklaştı. 

burnunu küçüğün burnuna sürttü.

"gözüm senden başkasını görmüyor diyorum güzelim" 

"ama o öyle şeyler yazınca"

"şşh" işaret parmağıyla bastırdı elini küçüğünün dudaklarına. 

"sana ceza vermeliyim değil mi bebeğim?" kulağına fısıldayarak dedi, utanmaktan kızarmış kulağı ısırdı. 

"burada olmaz san" uzaklaşmaya çalıştı büyüğünden fakat etkisi altına girmişti bile. 

"şşh sana ceza vermeden bir yere gitmiyoruz güzelim" 

H̸O̸R̸N̸Y̸ 𝙏𝙀𝘼𝘾𝙃𝙀𝙍~ʷᵒᵒˢᵃⁿHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin