33

101 15 12
                                    

+08***
wooyoung çabuk orayı terk et

wooyoung
kim olduğunu söylemiyorsun ama bana yardım etmeye mi çalışıyorsun
inandım ben he he he

+08***
dinle bir beni
wooyoung
bilmediğin şeyler var
akşama kadar terk etmelisin olduğun yeri

wooyoung
hayır
seni niye dinleyeyim

~~~

telefonumu cebime koyup yardıma gittim bende. san ağrı eşyaları götürürken bende hafifleri götürdüm. her karşılaştığımızda bana gülüp göz kırpıyordu fakat aklımda o yabancı numaranın söyledikleri vardı. ben sevgilimi nasıl tanıyamam? o san işte... choi san... benim sevgilim olsan san. 

benim bilmeyip de onun bildiği ne olabilirdi ki? ne saçmalıyordu bu? 

yoksa san'ın eski sevgilisi miydi o? ilişkimizi bitirmek için yapabilirdi ama san hiç bana öyle şeylerden bahsetmedi. sanki ilk sevgilisi benmişim gibi. bir de arkadaş çevresini hala tanımıyor olmam ne kadar normaldi? o da benim arkadaşlarımı tanımak için bir şey demedi. kısa süreli takılmalık ilişkideymiş gibi davranıyor aynı zamanda da sonsuza kadar bırakmayacak, benimle evlenecek gibi... ah, çok karışık bu ilişki işleri. böyleleri de şansıma bana mı denk geliyor?

ama şöyle bir şey de vardı. öğretmenlik hayatını bitirmemek için beni saklıyor olabilir ya da beni korumak için. mezun olmamı bekliyordu belki de. of, neden ben böyle şeyler düşünmek zorundayım ya. san...

eşyaları yükleme bittikten sonra asıl eğlence başladı. üstümüzü kapan büyük örtüler kalkmış, gökyüzü görünüyordu. iki balkon aracılığı ile çeşitli renkleri olan ışıklar yerleştirmişlerdi. büyük beyaz ışığın yanında onlarda yerde küçük noktalar halinde hareket ediyordu.

büyük hoparlörden çalan şarkıyla insanlar romantik şekilde dans ediyordu. öncelerin aksine san da benim dans eşim olmuştu. kadın erkek karışık dans edenlerin arasında tek gay çift bizdik galiba. san tüm bakışlarıyla beni süzüyordu arada kulağıma bir şeyler söyleyip beni güldürüyordu. 

şarkının üzerimizde etkisi o kadar yoğunlaştı ki sanki biz deniz de dalgaydık, çalan şarkı da rüzgar. rüzgar bizi nasıl savurursa öyle hareket ediyorduk. birbirimize olan mükemmel uyumumuz ile dansımıza devam etti.

dansın bitmesinin ardından hareketli şarkılar çalmaya başladı. öğlen ki yaptıklarımızdan bedenim yorgundu. san'a söyleyip boş bulduğum yere oturdum. bu sırada san kendini öyle bir kaptırmış ki ceketini çıkarmış, nereden bulmadığım kravatı başına bağlamış rastgele şekilde dans ediyordu. dans eden grubun birbirleri ile uyumları yoktu fakat bir bütün olarak bakınca samimi bir ortamı oluşturuyorlardı. 

ben sandalyemde gürültüyü aldırmadan uyuklama başladığımda san yanıma geldi. zar zor açabildiğim gözlerim ile baktığımda koşuşturmaktan göğsü hızla inip kalkıyordu. gömleğinin düğmeleri neredeyse karnına kadar açılmış ter içinde bana bir şeyler söylüyordu.

"bebeğim artık gidelim mi geç oldu?" o yabancı numaranın dediği şey... eğer dedikleri doğruysa birazdan burada büyük bir olay olacak. onun dediğine göre benim bu görüntüyü görmemem gerekiyor. neyse göreceğiz o zamana kadar san'ı burada tutmam gerek.

"hayır ya san, çok eğlenceli geçiyor hem birazdan pasta vereceklermiş"

"ama çok yorgun görünüyorsun, eve gidelim dinlen biraz hem baban paniklemesin" 

"babamın haberi var, duralım daha ben pasta yemek istiyorum"

dediklerimin üzerine bir şey daha diyecekti ki ayaklanıp onu göğsünden itekleyinceye kadar. dans ettiği yere geri gitmesi için itekledim o da bana bir şey demeden geri gitti.

insanlar yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı. pastayı ve çerezleri yiyen ayılıyordu sokaktan. sokağın başını kapatan araçlardan çoğu gitmişti. gitmesiyle sokak hava almaya başlamış gibiydi. az önceki boğucu havaya nazaran havadar olmuştu. 

bir süre san'ın dans edişlerini izledim. hiç tanımadığı insanlarla öyle samimi olmuştu ki gören 40 yıllık dost sanar. adamla yakınlığına kıskanmış olsam da bir art niyet olmadığından sesimi çıkartmadım. diğer insanlara da baktığımda her şeyin normal geçtiğine emin olduktan sonra gözlerimi kapattım.

gözlerimi kapatmamla göz kapaklarıma mavi kırmızı ışıklar doluştu. umursamadım, uykumu bölmek istemiyordum. sandalyeye daha da yayılıp kendimi düşüncelerime dalayım derken siren sesi yükseldi. evet... evet bu polis sireniydi ve bu ışıklar da polis aracının ışıklarıydı. 

etrafın sessizleşmesi ile dikleştirdim kendimi. insanlar merakla polis aracına bakıyorlardı. ıslık çalıp alkışlayanlar durmuş, yerden para toplayan davulcu ayaklanmıştı. büyük hoparlörden çalan şarkının da sesi kısılmıştı. başlarda yüksek sesi yüzünden rahatsız eden ses şimdi kısılmasından rahatsız ediyordu.

gelinle damat hemen polisin yanına gittiler yanlış anlaşılma olmuştur diye. lena da yanlarından gidecekti ki kolundan tutup onun burada durmasını sağladım. hassas bünyesinin kaldıramayacağına emindim o yüzden onu eve gönderdim. gelinle damadın polis ile konuşmalarını duymaya çalıştım ama nafile. ne dudaklarını okuyabildim ne de duyabildim. 

benim korktuğumu anlayan san yanıma gelip bana sarılmıştı. ilk defa sıcaklığını hissedemiyordum. esen rüzgar o kadar soğuk geliyordu ki bedenim titremeye başlamıştı. bu titremeler belli olmasa da içten içe titriyordum. soğuk terlerde titrememi daha da arttırıp irkilmeme neden oldu.

polis ile konuşmalarının ardından polisler yanımıza geliyordu. içimden bizim yanımıza gelmemesi için dua ediyordum. o yabancı numaranın dediklerinin yalan olması için dua ediyordum. o kısa mesafe o kadar uzak gelmişti ki polis adımlarını yavaş yavaş atıyor gibiydi. oysa hızlı adımlarla yanımıza gelmişti. 

san bir bana bir polise baktı. yüzümdeki endişe ve paniği gördüğünde alnıma bir öpücük bıraktı ve sarılı kolları bedenimden düştü. polis tam önümüze geldiğinde artık dualarımın boşa olduğunu anlamıştım. üniformalı adam tüm dikkatiyle san'a bakıyordu. bakışlarındaki nefret ateşini bende bile görüyordum.

san'ın bakışları polisin aksine rahat ve umursamazdı. bu rahatlığı beni rahatsız ederken aralarında sessiz bakışarak bir konuşma geçiyordu. ikisi de bakışarak büyük bir konuşma yapmıştı. fırtına öncesi sessizlik tam olarak buydu işte. üniformalı adam suskunluğa daha fazla dayanamadan bütün ciddiyetiyle konuşmaya başladı.

"san... choi san ya da gerçek adınla kevin bizimle karakola geliyorsun"

•••

finale son 1 bölüm 🫣

böyle bir şey beklemiyordunuz dimi KFKGKDKFKF çünkü ben bile şokladım bende beklemiyordum böyle olacağını

valla her şey o yabancı numara yüzünden niye bir anda girip mahvediyorsun her şeyi dimi

neyse iyi okumalar 🫶🏽

H̸O̸R̸N̸Y̸ 𝙏𝙀𝘼𝘾𝙃𝙀𝙍~ʷᵒᵒˢᵃⁿHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin