2.14

68 13 24
                                    

tatlı tedirginlikler... hayatın olmaz olmazı lakin hep başımıza gelmez, günlük hayatın aksiyonlarından genelde hep gergin oluruz. ama bazıları bu dünya ile bağlantıyı kesmiş olup tek derdi eğlence olmuş oluyor ya da eğlence diye acı gerçeklerini saklıyor bir hapishane de...

wooyoung'da bu şanssız kişilerdendi ama san'ın onunla ilgilenişi vaktinin hızlı geçmesine yardımcı oluyordu. evden dışarı çıktığı yoktu ama koca evde gez gez bitmeyen yerleri vardı.
aklında öyle düşünceler vardı ki gününü evin her noktasına gezmeye adasa 1 hafta belki de 1 ay sürerdi. bu kadar büyük bir yapıda yaşamak asla hapis gibi gelmemişti onun için. uzun süredir yaşanan acıların ardından mutluluğun yeriydi burası. ne kadar arada delirip olay çıkarsa da mutlu olduğu yer burasıydı.

şimdi de en sevdiği şey olan film izleme için birkaç parça atıştırmalık hazırlıyordu. kendini filme bırakmak için de rahat giyinmişti.
altında kalçasının biraz altında biten şortu üstünde bedeninden büyük, kol kısımları dirseğinde biten aynı zamanda şortunu kapatan tişörtü ile yemek hazırlığı yapıyordu.

yemek hazırlığına açtığı müzik eşliğinde devam etti. hareketli müziğin ritmi ile kalçasını sallıyordu. ritmin rüzgarını bedenini tamamen kaptırırken şarkıya da eşlik etmeye başladı bebeksi sesi ile.

ritimler birbirine eşlik ederken kapıyı açıp 'hoşgeldiniz san bey' sözünü duymasıyla ciddi haline büründü. san'ın yanında asla gardını düşüremezdi. bu yüzden ciddiyetini daha da arttırmak için müziği kapatmaya yeltendiği sırada arkasında adım sesleri duydu ama umursamadı ve telefonuna uzandı.

"neden kapatıyorsun?" kolunda hissettiği el ile başını çevirdi. san tüm dikkati ile woo'yu izliyordu. suratından yorgunluk akıyordu ama gözleri öyle bir ışıltıyla bakıyordu gözlerine. tüm galaksinin bilinmeyen o mükemmellikleri gözünden yansıyordu. 

"dinlemiyorum zaten boşuna açık kalmasın" bu adam ona ne kadar iyi gelse de güvenemiyordu. aklında hala o herifin yaptıkları ile doluydu. onun yaptığı eser ile zincirlemişti kendi, dünya ona karşı düşmandı.

san küçüğün tripli halini yumuşatmakla uğraşmadan, karşıdan nasıl tepki geleceğini düşünmeden minik bedenin kulağına yaklaştı. "az önce dans ederken hiç de öyle görünmüyordu" kulağına erkeksi sesiyle fısıldayarak söylemişti bunu. arada sıcak nefesini kulağının arkasına üfledi. 

wooyoung bu sırada utancından yerinden hareket edemiyordu. bir şey onu yerine çivilemişti. hareket etmeye çalışsa da bir adım bile atamadı. küçüğün ilerlememesini dokunuşlarını alevlendirecek raddeye getirdi. 

küçüğün kısa şortu ile etrafta dolanması, kalçasını sallayarak dans etmesi... evet, tüm bunları telefonundan izlemişti. woo'nun şuanlık haberi olmasa da san patlamaya hazır bir yanardağdan farkı yoktu. 

sertleşmiş aletini küçüğün kalçasını dayadı. hafif temasın ardından yanıt gelmeyince daha da kaptırdı kendini ve hissetmesi için biraz daha baskı uyguladı. 

wooyoung sertliği ve sıcaklığını hissetmesiyle inlememek için elini dişlediği dudaklarını kapattı. o tepki vermedikçe alet daha da yakıyordu ikisini fakat san da pes etmemeye niyetliydi. sert aletini sürtmeye başladığı an küçük beden inmemek için kasılması ile eğilmesi bir oldu. 

"ahh" ani eğilişi ile san'ın penisine sert bir darbe inmiş ve bu sefer inleyen taraf wooyoung değil acılar içindeki san olmuştu. 

"s-san i-iyi misin?"

"ahh önemli bişey yok... ben odama çıkıyorum" 

"dur, ben yardım edeyim.. özür dilerim ben çok özür dilerim"

"sorun yok wooyoung, olur öyle şeyler insanlık hali"

"ama-"

"sorun değil dedim. sen işlerine bak ben bir süre dinleneceğim"

elleri ile ağrıyan penisine koyarak odasına doğru ilerledi. gidişini izleyip kalan woo o gittikten sonra etrafa bakmaya başladı. 

"nerdeydi bu ya?" tüm işini bırakıp ağrı kesici aramaya başladı, evin altını üstüne getirdi.

en sonunda aradığını buldu ve hızlı adımlarla san'ın odasına ilerledi. kapıyı çaldı ve cevap gelmesini beklemeden içeri girdi.

"evet biliyorum benim sakarlığım yüzünden oldu bu bende öylece seni bırakamazdım"

gözleri boşluğa takılı kaldı.

"san? nerdesin?"

"ahhh" beyaz yorganın altında büyük bir kabarıklık görmesi ile ilerledi ve yorganı üzerinden attı.

"sik- wooyoung?"

"hadi kalk"

"noldu?"

"krem getirdim onu sür ağrın azalacak sonra"

"ne kremi?"

"ağrı kesici krem... san çok sorgulama da al şunu sür" kremi büyüğüne doğru uzattı ama beklenmedik çekiştirme ile büyüğünün üstüne düştü. 

"sen sürsene..." ağzında büyük bir sırıtış ile üstten ona bakan küçüğüne söyledi. 

"ama..."

büyük ellerini woo'nun eline attı ve kemerine yerleştirdi. 

"madem özür dilemek istiyorsun o zaman kremi sen sür"


...

birkaç haftadır yoktum veee bu bölümden sonra yeniden yok olmaya gidiyorum HKSŞLKHSŞLHSKHS 

neyseee

iyi okumalar sonraki bölümde görüşürüz (biraz tansiyonları yükselttim hadi baqimm)


H̸O̸R̸N̸Y̸ 𝙏𝙀𝘼𝘾𝙃𝙀𝙍~ʷᵒᵒˢᵃⁿHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin