2.6

86 11 11
                                    


bu bölüm bolca kan, işkence, şiddet içermektedir.

"seni düz yatırır çapraz sikerim konuş lan"

sinirden damarları belirginleşmiş, küçük alandaki havasızlık yüzünden yüzündeki terler gömleğini ıslatmış önündeki sandalyedeki bağlı adamı konuşturmaya çalışıyordu san.
sandalyede gözü bağlı şekilde duran adamı çok yakından tanıması da olaya hızlı giriş yapmasının nedenleri arasındaydı.

oturan bedenin karşındaki iri adamı delirtmesi hoşuna gitmiş olacak ki gözlerinin kapalı olmasına rağmen sırıtıyordu. amacı buymuş gibi dalga geçiyordu ancak karisindakinin hiç şakası yoktu. öfke kusan gösteri kırmızı ile boyanmış, avını yemeye bekleyen aslan gibi zamanını bekliyordu.

"ah, choi... seninle hep tanışmak istemiştim." san'ı delirtmek için tüm kozlarını kullanıyor, ona dokunamamasından anlıyordu ne kadar delirdiğini. istese tek kurşuna sonunu getirebileceği, azraili, ile dalga geçiyordu.

"ne istedin lan ondan" hem ona zarar vermeye çalışması hem de masum bir cana fazlasıyla işkence yapışının nefretini kusuyordu. "o siktiğimin polislerinden kurtuldun ve utanmadan törene geliyorsun..."

"aramıza girmeseydin her şey mükemmeldi"

wooyoung'un törenine gitme sebebi de oydu bir nevi. çıktığını biliyordu ancak mezuniyete geleceğine tahmin etmişti sadece. beklediği gibi çıkmasaydı daha sakin olurdu ama şuanda kopyası gibi olmaya çalışan kevin'e fazlasıyla sabır göstermişti.

"samimiyetimiz fazla o yüzden ölümünü seçmene izin mi versem?" eli yanındaki masanın üzerindeki işkence aletlerine gitti.

"bana zarar vermeyeceğini adım gibi biliyorum choi."

"hangi adınla biliyorsun acaba..." parmakları tek tek aletlerin üzerinde gezerken rastgele durdurdu. "san mı yoksa kevin mi? ya da daha bilmediğim kaç adın var"

eline aldığı neşteri gözlerini kapatan siyah kumaş parçasına götürdü ve yavaş yavaş aşağıya indirdi. amacı hemen öldürmek değildi, yaptığı tüm işkenceleri görmesini istediğinden gözündekini çıkartacaktı. tabi bunu da normal şekilde değil oyuncakları ile yapıyordu.

ıslak saçlarının yüzünü gizlediği noktadan çektiği düz çizik ile siyah kumaş gözlerden kurtulup yer ile buluştu. perdenin kesilmesi için yaptığı baskı alnında çizgi olarak çıkmış, kanı da akmaya başlamıştı.

"siktir... elinden sadece bu mu geliyor?" tek amacı iri beden ile oynamaktı. o nasıl işkence aletleri ile onu korkutmaya çalışıyorsa karşılığını delirterek vermeye çalıştı.

"bu neşter çok anlamlı biliyor musun?" cevap vermesini bekledi fakat istediğini alamayınca sivri ucunu kurbanının göğüsünde şekiller çizdi. "demek bilmiyorsun anlamını..." ucunu acıtacak şekilde batırdı ve kevin'in ağzından ilk acı dolu ileyiş çıktı. "işte böyle susma ki sana acıyayım."

"neşteri bilmeyen yoktur, doktorların elinden hiç düşmez. fakat bazen bir hayata bağlayan da sonlandıran da neşterdir. bazen bir umut bazen bir ölüm... ikisini de bu elindeki belirliyor. eğer doğru yere hamle yaparsan hayatını kurtarır..." bir defa daha bastırdı bıçağı beyazlıktan eser kalmamış kırmızılar akan tene. "ha eğer yanlış bir yeri kestiğinde elindeki umudu yitirirsin. bunların hepsi de bunu -neşteri- tutan ellerde... bu da benden sana hayat edebiyatı olsun."

yağmur misali kanların yeri yıkadığı küçük oda da tekrardan ölüm sessizliği oluştu. kurbanın azrailine bakışları sessiz odayı inlercesine yıkıyordu. gözyaşları sıcak kanlarına temas ederken san onun konuşmasını bekliyordu fakat bunca kesiğe rağmen nefessiz konuşmayı tercih etmişti.

H̸O̸R̸N̸Y̸ 𝙏𝙀𝘼𝘾𝙃𝙀𝙍~ʷᵒᵒˢᵃⁿHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin