Ayak baş parmaklarımı birbirine sürttüm. Oturduğum yerde, kıpırdayacak halim olmadığından ancak böyle bastırıyordum içimden yükselen paniği.
Koltuğun kenarında, tünediğim yerde, olabildiğince az yer kaplamaya çalışıyordum. Bu yüzden de koltuğun içine sindikçe sinmiştim.
Ama belli ki başarılı olamıyordum.
Çünkü hala abimin delici bakışlarını üzerimde hissediyordum. Ben koltuğun kenarına doğru iyice kayarken Mete de dakikalardır yaptığı gibi, koltuk ile önündeki sehpanın arasındaki dar alanda bir ileri bir geri yürümeye devam ediyordu.
Abim ileri geri volta atarken arada bir de bize bakıyordu. Aslında yan yana oturmamıza rağmen ikimizi tek karede görmeyecek şekilde bakışlarını ayarladığından emindim. Çünkü Kaya'ya bakıp sinirle burnundan solurken bakışları beni bulduğunda kafasını iki yana sallayıp onaylamaz sesler çıkarıyordu.
Irmak da arada kalmıştı. Dolayısıyla ondan medet umacak durumum yoktu. Çünkü kızcağız zaten elinden gelen her şeyi yapmıştı. Ama benim mermer kafalı abim nişanlısını bile dinlememişti. O yüzden Irmak da şu an koltuğun diğer ucuna tünemiş, aynı bizim gibi Mete'nin sinirinin inmesini bekliyordu. Mete, canından çok sevdiği nişanlısını bile korkuyla sindirmişti.
Abimin öfke nöbeti bir an için bile hız kesmeden devam ederken yanımda oturan adamın ruh hali de pek iç açıcı bir noktada değildi. Kaya'dan yayılan gerginlikten birazdan salonun ortasında kıvılcımlar belirecekti.
Mete ortalığı birbirine kattığı için içeri gidip de üzerine bir şey giyme imkanı olmamıştı. Üstü çıplak vaziyette yanımda, sessizce oturuyordu. Ama gerginliği her halinden anlaşılıyordu.
Muhtemelen Mete'nin yanlış anlaşılmaya bile müsait olmayan bir durumu yanlış anlayarak yarattığı saçma krizi derinleştirmek istemiyordu.
Yine de rahatsız olduğu açıktı. Çenesi kilitli, dizine yasladığı elleri ise yumruk halinde sıkılıydı. Bakmaya cesaret edebilsem, gözlerine de öfkenin perde olduğunu görecektim muhtemelen.
Bu sessiz ve tepkisiz hali beni rahatsız etmişti. Mete'ye açıklama yapmaya çalıştığımda bana arka çıkmamış, sadece öfkeli ve bıkkın bir tavırla sessizliğini korumuştu.
Hala da sessizce oturuyordu yanımda.
Teninden yükselen sıcaklıkla bunaldığım yetmiyormuş gibi bir de gerginliği yüzünden saçlarımın elektriklendiğini hissediyordum.
Üstüne bir de omuzundaki yara izine kayan dikkatim yüzünden zor anlar yaşıyordum. Bu nasıl olabildi diye uzun uzun kafa patlatmaya ihtiyacım vardı.
Kendimi teskin etmeye çalışsam da gözlerime mukayyet olamıyordum. Bakışlarım sık sık Kaya'nın sırtına kayıyordu. Başımı çevirmek için son bir kez kendimi zorladıktan sonra bakışlarımı ellerime sabitledim. Öncelikli olarak Mete meselesini çözmem gerekiyordu.
Ben, bambaşka şeylerin peşindeyken algı yollarında taş, idrak kabiliyetinde kalibresizlik bulunan canım abiciğim öfkeli bir boğa gibi dar alanda versatil hareketlerle volta atmayı sürdürüyordu.
İlk anda sözlerimi bir bir ağzıma tıktığı için bir açıklama yapamamıştım. Bu yüzden, belki biraz sakinleşir diye ben de yanımdaki adam gibi sessizce beklemeye koyulmuştum.
Sakinleşmemişti.
Halbuki yürüdükçe siniri geçer diyordum.
Geçmemişti.
Beynine biraz oksijen gitse, konuyu boylu boyunca yanlış anladığını fark eder diyordum.
Fark etmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7. Evde Yangın Var
RomanceMüge, annesini karşısına alarak İstanbul'dan çocukluğunun şehri Ankara'ya taşınır ve ilk geceden sokakta kalır. Son parasıyla tuttuğu kıymetli evi, daha içinde bir gün bile geçiremeden, yangında kül olmuştur. Bunun üzerine Müge, geçici bir süre için...