1. BÖLÜM

2.8K 105 26
                                    

Bu kurguda ki hiç bir olay Türkiye hükümeti ve yönetmeliği ile ilgili değildir tamamen kurmacadır.

Bazen insan hayatında bir çok kötü şeylere rastlar. Ya da her zaman kötü yaşar.
Henüz 10 yaşındayken ailem tarafından reddedildim . Yetiştirme yurdunda hayatıma devam ettim. Hergün şiddet içerisinde büyüdüm.
Yetimhanede daha iyi bir yaşantım olur diye düşündüm ancak olmadı herkes tarafından dışlandım.

Tek bir çarem vardı her ne olursa olsun okuyup mesleğimi elime alacaktım.
Benim en büyük hayalim kara harp okuya bilmekti. İlk denememde başarısız oldum. İkinci denememde başarısız oldum. Son hakkımı denedim ve üçüncü girişimde başardım. Zorlu eğitimler aldım sınavları birincilik ile bitirdim.

Zorlu bir 5 sene içinde okulumu bitirdim.
Ama birde bana sorun nasıl bir 5 sene olduğunu hergün ağladım zorlandım kaç kere okumayı bırakmayı düşündüm.
Ancak kendime böyle bir şey yakıştıramadım.
Yıllardır çektim ve sefasını sürmek için mecburdum.

En sonunda da bitirdim başarılı bir oldum .
Yemin gününde herkesin ailesi yanındayken ben yine yanlızdım her zaman ki gibi, kimsem yoktu.

Görevimin başına geçtim. 5 sene boyunca durmadan şansım oldukça yükselme sınavına girdim. Üsteğmen oldum.

5 yılın sonundan görev yaptığım yerden başka bir yere atandım atandım tamamen doğu isteyen bendim benim bir bekleyenim yoktu sevenim yoktu o yüzden kendimi korumamın bir anlamıda yoktur.

Eşyalarımı hemen toplayıp bir nakliye şirketine verdim bende hemen toparlanıp tüm anılarımı evimde bırakıp gittim.

Askeri lojmanı ilk defa bu kadar güzel olan bir yer görmüştüm. Yeniye benziyordu. Hemen kendim yerleştim. Eşyalar gelene kadar evi biraz temizledim.

Bende geldikten 2 yada 3 saat sonra eşyalar geldi. Ev zaten temiz olduğu için çok iş çıkmamıştı, bu benim için gerçekten büyük bir avantaj olmuştu.

Eşyaları bir güzel yerleştirdim.

Ve çok yorulduğum için yattım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ve çok yorulduğum için yattım.
Sabah erkenden kaldım. Ben buraya gelmeden evimin herşeyi ayarlanmış.
Hemen bir çay yaptım. Güzel bir kahvaltı sofrası kurdum. Güzelce yemeğimi yedim. Evi son kez bir toparladım.

Muhteşem şanlı üniformamı giydim. ve karargaha doğru ilerlemeye başladım açıkçası içimde güzel bir his vardı.
Her attığım adımda içime huzur doluyordu.

Karargâha girdiğim anda herkes birden ayaklandı. Hepsi selamlarını sırası ile verdi. Bu karşılaşma benim aşırı derecede hoşuma gitmişti. Ben diğer askerler gibi rütbecilik yapmayı sevmem ancak en küçük hata karşında hiç beklenmeyen bir insana dönüştüğüm bir kesindi.

Herkesle güzel bir tanışma ardından öne doğru bir asker atıldı. Hemen selam verdi ve bana ait olan odaya beni götürdü. Tekrardan bir baş selamı verdi ve odadan çıktı.

Bende hemen odayı incelemeye başladım açıkçası çok güzeldi tam istediğim gibiydi.
Güzelce eşyaları inceledim, yerleştirdim.
Bir kaç evrak ile ilgili imzalar vardı onları da hallettikten sonra odamdan çıktım.
Beni gören insanların bana saygı göstermesi gerçekten hoşuma gidiyordu yalan yok.

Dışarı çıktım bir bardak çay içtim ilk günüm gayet huzurlu geçiyorduki aniden telsizden bir ses yükseldi.

Turan albay ani bir görevin çıktığını ve 10 dakika içinde hazırlanıp toplanma alanında toplanılacağını söyledi. Duyar duymaz elimdeki karton bardağı çöpe attım. Hemen hazırlanıp iki dakika kala toplanma alanına geçtik.
Herkesi kontrol ettikten sonra Turan albayın geldiğini görünce hepimiz hazır ola geçtik.
"Üsteğmenim"
"Melis Öztürk
Trabzon emredin Albayım !"
"Üsteğmenim zorlu bir görev sizi bekliyor askerlerimizi sıkıştırmışlar, mühimmatları bitmek üzere sizden temiz bir iş bekliyorum."
"Emredersiniz "
Turan albay arkasına bakmadan gitti. Bizde gelen helikoptere bindik.
Olay yerine 1 km uzakta indik koşarak olay yerine gittik. Her taraf kanlar içindeydi.
"Attığınız her bir kurşun işe yarasın eğer bir kurşunu ziyan edin gittiğimizde benden çekeceğiniz var anlaşıldımı?"

Yüksek bir sesle"EMREDERSİNİZ KOMUTANIM"
Hepimiz yerimizi aldık.
Kafamızın dibinden geçen her bir mermi bizi daha çok hırslandırıyordu.

Kafamdaki intikam duygusu asla azalmıyordu attığım her bir mermi intikam duygumu artırıyordu.
Her yer kan içinde.
Kan kokusu barut kokusu tamamı ile birbirine karıştı.
Etrafımızı tamamen temizledik.
Ama her yerde bağırışlar kopuyordu.
Bir taraftan bir anne çıkıyor bozuk bir dille "evladım gitti evladımı öldürüldüler"
Başka bir yerden bir çocuk çıkıyor "annem yok, babam yok, kardeşim yok nerdeler?"
Kulaklarım bu seslerle yankılanıyordu...

Hepsine yardım etmek için yanlarına doğru ilerledik. Yanıma koşarak bir asker geldi. Baş selamı verdikten sonra"komutanım, üsteğmen Meriç yaralandı acil yardım gerek ilk müdahaleyi yaptım ancak yarası çok derin içinde kurşun yok."
"Tamam şimdi helikopter geliyor. Nerde? Beni yanına götür."
"Emredersiniz komutanım.?"
Asker önden gitti benden onun arkasında ilerledim.
Bulunduğumuz yere çok yakındaydı.
Yanına gittikten sonra sağ omzunu tutan aşırı yapılı, hafif kumral bir adamdı.
Yanına eğilerek "üsteğmenim ben yeni üsteğmen Melis Öztürk. Helikopteri çağırdık geliyor biraz daha dayanın."
Kafasını onaylar anlamda iki yana salladı.

Yaklaşık 10 dakika sonra helikopter geldi önce yaralıları bindirdik. Gelen diğer helikopter ile de bizde karargâha döndük.

Hepimiz eşyalarımızı bıraktıktan sonra Turan Albayın yanına gittim.
Bir baş selamı ardından konuşmaya girdim "Albayım istediğiniz gibi temizledik yaralıları hastaneye kaldırıldık. Askerlerimizden üsteğmen Meriç kurt sağ omzundan yaralandı onu da hastane kaldırdık."
"Üsteğmenim çok güzel bir iş çıkardınız. Açık konuşmak gerekirse bunu sizden beklemiyordum. Buraya gelen kadın askerlerimiz bu görev sonrası genellikle istifa ediyorlar sizi tekrardan tebrik ediyorum."
"Sağolun Albayım"
Küçük bir baş selamından sonra odamdan çıktım.

Sonrasında yaralı olan üsteğmenin yanına gitmek için hastaneye geçtim.
Oda numarasını öğrendikten sonra odaya doğru ilerlemeye başladım.
Her tarafta koşuşturan insanlar vardı.
Ben ise sakin adımlarla hedefime ulaştım.
Kapıyı iki kere tıklattım .

İçeriden bir ses yükseldi "GEL"
Yavaş bir şekilde kapıyı açtım ve içeri doğru ilerledim.
Girdiğimde ayakta bir şekilde camdan dışarı bakan birisi vardı.
Üstünde siyah bir atlet atında siyah bir eşofman vardı.
Yanına doğru ilerleyince bana baktı.
"Merhaba. Tanışmamız pek iyi olmadı ama kader üsteğmenim .Ben Melis Öztürk bugün burda ilk günüm sizi ve diğer yaralıları ziyaret için geldim."
"Merhaba bende Meriç ben yıllardır burdayım. Sizde hoşgeldiniz dediğiniz gibi güzel bir tanışma olmadı."

Karşımda duran şey sanki bir manken gibiydi.
Gözümü ondan amaçsız bir şekilde nedense alamıyordum.
Uzun boyu, yapılı bir vücudu, hafif kumral ve yemyeşil gözleri vardı.
Onunla koşarken kelimeler birbirine giriyordu sanki. Kelimeler bitiyormuş gibiydi.
"Neyse üsteğmenim ben gidip diğer yaralılara bakayım. Size de tekrardan geçmiş olsun."
"Sağolun. Teşekkür ederim " dedi bende ardından öne odadan çıktım. Diğer yaralılara baktıktan sonra arabaya binip lojmana geçtim. İlk defa bu kadar yorulmuştum . Evi taşırken zaten çok yorulduğum için o yorgunluğu atamadan başka bir yorgunluk üstlenince gerçekten çok yorulmuştum. Arabayı park ettikten sonra zorlu adımlarla eve doğru çıktım.
Sıcak bir duş aldıktan sonra birşeyler atıştırdım ve yattım. Kafamı yastığa koyar koymaz uyudum...
Bugünün gerçekten bu kadar yoğun geçecek olduğunu kesinlikle inanmazdım.

hayatın gerçeği Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin