Olga'nın Gözünden

13 11 0
                                    

- Tek başına olmayı başaran bir alfa kurdu kimse yokluğu ile korkutmasın.

Hapishanenin kum sarısı boyalı duvarında böyle yazıyordu. Üç gündür demir parmaklıklar olmadan sadece çelikten yapılmış pırıl pırıl bir odanın içinde kalıyorum. Küçük bir klozet ve dar bir banyosu var odanın. Televizyon yok. Dolap mevcut değil. Yeme ve içme düzenli. Okumam için kitap gardiyan getirmedi. Sadece bulmaca ve bir kalem var elimde.
Üç gündür zihnimi toplayıp duvarda bulunan yazıyı hangi kurt adam temalı kitapta gördüğümü hatırlamaya çalışıyorum.

Alfa, hapiste kalan kurtlara psikolojik üstünlüğünün kendisinde olduğunu sözlü anlattı. Elimde bulunan mavi tükenmez kalem cümleyi boyamaya yetmezdi. Bulmacanın olduğunu kağıdı parçalarına ayırdım. Çünkü; canım sıkılmıştı artık. Bahçeye üç günün sonunda çıkacaktım. Saat olmayınca gece mi gündüz mü diye tahmin etmek zorlaşıyordu. Sürekli uyumamak için sabunla gözlerimi yıkayıp durmuştum. Gözlerimin beyazına bulaşan şeyler benim eserimdi. Volta atmaya yetecek alan yoktu odada.
Saksı koyulmalı kurtlara . Begonya, orkide, menekşe bakmak isterdim. Köşede daracık bir havalandırma vardı. Çiçek galiba ortama uyum sağlamayı bırakıp ölürdü.

Odamın çelik kapısı açıldığında bana bakan Jake oldu. Gülümseyip elleriyle serbest olduğumu söylüyordu.
- Hayal misin beta ?
- Değilim Olga. Alfa Alex'in, seni kapatmış olduğunu duydum. Görevi bırakıp seni çıkartmak için buradayım.
İki beta kurt mu söylemişti ona acaba?
- Hapishaneye beni getiren beta kurtlar mı haber verdi sana ?
Jake odaya adım attı. Bileğimi tuttu.
- Vera ile işbirliği yapan bir kadın sağolsun. Ona teyze dediğin için sana özel bir yemek pişirdi.
Hapishaneden çıkmıştım. Kapının önünde bana sarılan yemekhanede  tanıştığım teyze oldu.
- Yavrum benim. Kıyamam sana. Hapishaneye seni atan alfayı görmek istemiyorum. İyi ki Vera duymuş olanları yoksa çürümüş olurdun hapishanenin içinde.

Teyzenin, şefkatli kollarında onun evine doğru yürüdük. Vera kapıyı açtığında patatesli bezelye yemeğinin kokusunu aldım. Jake, kapının önünde nöbet tutmak için kalmıştı.
- Ne olur ne olmaz siz yiyin. Alfanın yokluğunda kural tanımıyoruz. Gelir ise evden çıkmayın. Ben onu götüreceğim. Vera kodu biliyorsun.
İkisinin bildiği kodu düşünmedim. Teyzenin gösterdiği sandalyeye oturdum. Vera bana koca bir tabak bezelye yemeği doldurdu.
Kaşığını alıp yemeğe götürdüm. Alfa Alex'in bağırması ile kod silindi.
- Kaçak bir dişi kurt arıyorum. Duydunuz mu ?

Zihnimiz alfanın iletişim hattında kalmıştı. Sanki beynime hoparlör sıkıştı. Vera, kapıyı açtı. Jake bana göz kırptı.
- Yemeğini al. Teyzeye teşekkür et. Gidiyoruz.
Teyze ise mutfakta bulunan buzdolabını açtı. Dolabın kapağından içeriye Vera girdi önce.
- Işıkları yakıyorum. Acele etmeyin.
Teyze bana sarıldı sıkıca.
- Yine gel yavrum. Ama şimdi gitmeniz şart.

Geçitte hem koşuyor hem ağzıma yemekten bir kaşık atıyordum. Midemin içinde yeşil yeşil bezelyeler zıplamaya başladığında tabağı geçitte bıraktım. Çünkü; salça olmuştu giysilerim. Ayrıca yediğim şeyler midemi zorluyordu. Kaçak bir insan olmadığım için şükür ettim. Vera yolun sonunda dar bir pencereyi açtı.
- Jake emin misin ?
- Hiç olmadığım kadar.
Kafama ağır bir cisim Jake indirdi. Güvendiğim dağlara kar yağdı.
- Sen niye bana vurdun ?

Daracık havalandırmadan beni ikisinin nasıl aşağıya indirip yatağa yatırdığını bilmiyorum. Gözlerimi çok zor açmıştım. Saçımda ise havlu vardı. Jake ile çıktığımız kapı ise kapalıydı.
- Kaçak. Alfa seninle konuşuyor. Cevap ver bana yaramaz kurt.
- Odamda uyuyordum. Hapishanede nereye kaçacaktım acaba ? Gel ve bak.
Zihinsel bağlantı kurmaz ise olmazdı sanki.
Alfa gelmeden önce yataktan kalkıp banyoya geçtim. Madem saçımda havlu vardı. Bornoz ile onu karşılamak daha inandırıcı olurdu. Salçalı giysilerimi çoktan çöpe attım.
Havluyu çıkartıp musluğun altında saçımı sırılsıklam yaptım.

Hapishanenin kapısı açıldığında alfanın göğsünü gördüm. Gömleğinin üç düğmesi açıktı. Saçları dağınık duruyordu.
- Jake ile olmak zorunda mısın ?
- Jake göreve gitmişti.
Alfa elini kemerine götürdü.
- Jake'nin kokusunu alıyorum senden. Bana yalan konuşma Olga.
Çılgınca şeyler yapmayı sevmezdim. Saçımdan havluyu çıkartıp ona attım. Alfa havluyu yakaladı.
- İyi bir alfa isen dişi kurtların güvenliğini sağlardın. Beta kurt elini sallayarak kapıdan ben uyurken içeriye girdi belki. Gardiyanı sorgula beni değil.

Pantolonu saran kemeri çıkarttı Alex Monday.
- Gardiyanı öldürdüm. Yasak dediğim dişiye yaklaşan beta onunla ölümü birazdan paylaşmaya gideceksin.
Kemerini sertçe köşeye vurdu.
- Şimdi kemer köşeyi kırdı mı ? Sınırlarını bilmiyorum. Fakat benim aşkım olacak herif değilsin.
Duvara bakan alfa gülümsedi. Gamzelerini gördüm.
- Herif mi ? Sen bana böyle mi hitap edeceksin ?
Şair kitabında sevdiği adama herif diye hitap etmişti. Trabzon'da böyle sevilen erkeğe hitap etme şekli vardı. Alfaya şairin erkeğe olan sevdasını anlatmak mı ? Asla.
- Az kitap okuyorsun. Herif, özeldir. Her harfinde eşin, kocasına duyduğu aşk yatar.

Kemerini bıraktı zemine. Aramızda olan tüm mesafe kapandı. Hoş şeyler düşer gönlüne sandım.
- Senin herif Jake mi ? Seni banyoda mı sevdi ? Yoksa odasına mı götürdü ? Olga, saklama benden. Anlatmaz isen onun zihnini okurum. Ölmeden önce daha fazla acı çeker.
Kar tanesi yüzeye yakındı. Kurdum yerinden fırlayıp pençe darbesiyle alfayı yere serdi. Bayıldığı için insan formuna döndüm.
Nefesini kontrol ettim. Hapishaneden yarı çıplak çıktım. Vera, Jake veya teyzenin yanına gider isem alfa onlara işkence ederdi.
Beta kurtların arasından geçtim. Garip olan şey Pastel topraklarından çıkıyordum. Beta kurtlar sadece gözlerini yere sabitledi. Alfaya zarar vermiştim.
Pastel sürüsünden birine benzetti bemi beta kurtlar diye düşündüm.

Ormanın içinde yönümü bulmak konusunda burnuma güveniyordum. Benzin ve mazot kokusu sağ taraftan geliyordu. Koştum ve asfalt zemine çıktım. Araba gelmedi en az on dakika. Kurt formunda kaldım. Evime midesi aç kalan kurt olarak dönmek çok zor olurdu. Eve doğru koşmak yerine yolun aşağısında bulunan mısır tarlasına girdim. Geceyi burada geçirmek iyi fikirdi. Alfa hem kokumu bulamazdı. Mısır tarlasının kenarında biberiye tohumları vardı.
Biberiye kokusu yoğun olunca kendi kokumu ben zor alıyordum.
Onların beni bulması artık iyi bir iz süren kurt ile mümkündü.

İnsan formuna döndüm. Mısır tarlasında konuklamak zordu. Dört kez çığlık attım. Mısırları yemek için fareler gruplar halinde tarlaya geliyordu. Orta boy farelerin çoğu siyahtı. Kedi yavrusu kadar olan sekiz fare gördüm. Minicik olan üç fare ise ayağımın üstünden geçti. Gözlerim kapanıp beş dakika geçmeden açılıyordu. Uyuma Olga burada dedim ama kendime engel olmak mümkün değildi. Yerimden kalkıp yürümeye yetecek azim kalmamıştı artık vücutta.
Bir ara mısırın kenarından püskül aldım. Püskülü sıkıp bıraktım. Havaya atıp tutmaya çalıştım. Gökyüzü bazen açık bir lambaya benzer. Gece öyle beni aydınlık kılıyordu ama uykum bana rest çekti.
- Kar tanesi.
Kurdum cevap vermedi.
- Kar tanesi ne yapıyorsun ?
- Mayıştım. Uyumuş olabilirim.
- Bana alfa hakkında ne düşündüğünü anlat.
Kar tanesi kızgındı ona.
- Jake seni seviyor bence. Alfa ise kıskanıyor seni diğer erkeklerden. Aşık olduğunu düşünüyorum sana. Tüm öfkesi seninle uyanmak. Kötü cümleleri ise aşkını itiraf etmediği için çaresiz kalan egosuna. Jake ile yattığını düşünmesi senin lehine oldu.
Kar tanesinden farklı düşünüyordum.
- Babam için bana katlanmak zorunda. Yoksa beni sevmiyor kar tanesi.
Kurdum uyumuştu. Sohbetimiz bitmişti böylece. Duvarda bulunan yazının hangi kitaba ait olduğunu ise rüyamda gördüm. Kilya adlı kitaptan alıntıydı.

OlgaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin