İyi okumalar🤍
Gözlerimi pamuk gibi yatağımda değilde rahatsız bi koltukta araladığında anlıyordu insan bazı şeyleri. Şuan yerimde bir kadında olabilirdi. Belki biraz daha büyüseydi yerimde yarenim de olabilirdi.. Ben şanslıydım. Çünkü o erkekti ve bende 'erkek' tim. Benim gücüm ona yeter ama Yaren'in ki yetmezdi mesela..
Sırtım deli gibi ağrıyordu, ben muhtemelen tutulmuştur diye düşünürken yerde bacağımı mıncıklayan şeyle yere baktım. "Aa velet" kaşlarını çatıp kızgın kızgın bakmaya çalıştığında gülmemek için kendimi zor tuttum. "Menim adım eyen" muhtemelen 4-4,5 yaşlarında olan çocuk sabah sabah moralimi yerine getirmişti. "Şenin adın ney?" Kocaman gülümsedim "Benim adım Mert" Eren şirin şirin sırıtırken ben gülümsemekle meşguldüm.
"Şende hiç meyt tipi yok" kaşlarım havalandı. "Ne tipi varmış bende? Taş gibi adamım işte." Bacağıma tırmanıp kulağıma yaklaştı "şende abduyrejjak (Abdürrezzak) tipi vay" dediğinde kaşlarımı çattım ve biraz ağlamaklı moda geçtim "o kadar çirkin miyim?" Üzüldüğümü anlayıp ellerini boynuma doladı. "Men şaka yapıyoydum aylama, şenin işmin çok güjey"
Dediğinde bu sefer kahkaha attım. Bu gelen çok tatlıydı."Sen gülmeyi biliyor musun?" Kafamı kapı tarafına çevirdiğimde bana bakan adamla gülüşüm soldu. Erende benden kalkıp ona doğru koştu. "Dayıı" ona doğru gelen çocuğu kucağına alıp yanağını öptükten sonra "annen seni bekliyor bebeğim sonra gelirsin olur mu?" Demişti.
"Hadi hazırlan bırakayım senide?" Bunu emreder değilde sorar şekilde söylemişti. Kafamla onaylayıp dola girdim. Ben üstümü ğiydiğimde Boran'da altında havluyla banyodan çıkmıştı. Ona bakmadan banyoya girip saçlarımı düzelttim.
"Nereye?" Bana sorduğu soruyla ona döndüm. "Atölyeye geçeceğim." Onaylar anlamda mırıltılar çıkarttı. "Kahvaltıya inelim, ben bırakırım seni." Kafamı tamam anlamında salladığımda aşağı indik.
Kahvaltıya indiğimde masadaki tüm gözler beni buldu. Aynur hanım beni baştan aşağı süzüp "nereye böyle?" Diye sordu. "Atölyeye geçeceğim bu gün dersim var" kaşları çatılırken anlamaz gözlerle baktı bana "bu kıyafetlemi?" Ne var canım kıyafetimde. "Anlamadım ne varmış kıyafetimde?!" Bi anda elimin tutulmasıyla irkilirken yandaki bendene bir bakış attım. "Anlamadım ne varmış üstünde, bence gayet yakışmış" yanımdaki otoriter sesin sahibine döndürdüğümde bana bir bakış attı ve ev halkına döndü. "Eğer birdahaki bu evde benim eşime laf gelirse bazı kararlar vermek zorunda kalabilirim." Ne alaka şimdi. "Hadi çıkalım." Dediği şeyi onaylar anlamda kafamı salladım, tuttuğu elimi bırakmadan kapıya kadar ilerledik. Çenesiyle ayakkabılarımı gösterdiğinde bir sımsıkı tuttuğu elime baktım birde ona baktım, ne demek istediğimi anlamış olucak ki elimi bıraktı, kızarmıştı biraz.
Arabaya binerbinmez kemerimi taktım. "Elin kızarmış, buz tut oraya geçince." Sadece kafamı salladım. Yola çıktığımızda kemerinin takılı olmadığını fark ettiğim adama "kemerini takar mısın?" diye sordum çekingen bir tavırla. Dediğim şeyle oyalanmadan kemerini taktı.
"Teşekkür ederim bıraktığın için." Yüzüne minik bir tebessüm yerleştirip ardından "kaç gibi çıkarsın?" diye sordu. "Tek gelebilirim zaten saatim belli değil." Birşey demeden arabayı çalıştırıp "çıkınca ararsın gelir alırım." dedi itiraz istemeyen bir tonda, ardından gaza bastı ve yanımdan ayrıldı.
İçeriye girdiğimde gördüğüm yüzle yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşti. "Aşkımmm!" Resmen çığlık atarak bana sarılan bedene kocaman sarıldım. "Ne işin var burada?" Şaşkınlıkla sorduğum soruya kocaman sırıtı. "En sevdiğim kankamı görmek suç mu oldu şimdi." dedi sahte bir kızgınlıkla. "Yok değilde ben düğünden sonra gittiniz sandım, ee Ege'm nerede?"