Önceki bölümü atlamayın
İyi okumalarrrr🤍
"Bayram geldi hoş geldiiii" Ege kapıdan içeri girerken söylediği şeyle kocaman gülümsedim. Ahu ailesinin yanına dönmüştü. Ege ise biraz daha kalacağını söylemişti. ona odada beklemesini söyledikten sonra hızlıca giyinme odasına gidip üstümü değiştirdim. Boran çoktan hazır olduğundan beraber aşağı indik. Açıkçası dünden sonra Boran ile biraz daha yakın olmuştuk.
Kahvaltı masası çoktan hazırdı.
"Günaydın." Dediğim şey ile herkez günaydın dediğinde yerime oturdum. Boran tabağımı doldururken ona bunu kendin yapabileceğimi söylüyordum ki Nazgül yenge atıldı. "Boşver Mert yapıyor işte bazıları gibi hödük değil en azından." Kocasına ters bi bakış atarken kocası derin bi nefes verdi. "Bak oda kocasına kendisinin yapabileceğini söylüyor." Bu dediklerine hafif kıkırdasam da hemen toparladım. Boranın kulağına yaklaştım " yeter artık doldurdun tabağımı, hepsini yiyemem zaten." Onaylar anlamda salladı kafasını tabağımı önüme koyduğunda yemeye başladım dün gece birşeyler yememiştim ve açtım.
Kahvaltımızı yaptıktan sonra Boran'ın peşinden gittim. "Nereye gideceğiz." Ayakkabılarımı giyerken söylediğim şey ile gözleri yerdeki bana döndü. "Önce kurbanlıkların oraya oradanda akraba ziyareti sonra seninle biraz vakit geçiririz, hım olur mu?" Ayakkabılarımı giyip yüzüne baktım. "Tamam öyle yapalım, ama Ege?" Yüzüne bi sırıtış ekledi ve ardından "onu Doğan ile gönderdim." Bu dediğine hafif sırıttım. Doğan ile Ege çok iyi anlaşmışlardı Boranın dediğine göre. Birkaç kez daha dışarı çıkarken görmüştüm onları ama Ege hiçbirşey dememişti. Yakında çıkardı kokusu.
Kurban kesilecek yere geldiğimizde sözlerim faltaşı gibi açılmıştı kaç tane hayvan vardı burada "oha." Sekiz inek oniki koyun vardı burada. Dediğim çok komikmiş gibi kahakaha atıp elini belime sardı. "Dört inek ve altı koyun bizim gerisi fakire fukaraya dağıtılacak." Tamam bende aşirette büyüdüm ama bu çok değil mi?
Evet işte doğup büyüdüğüm ama sevilmediğim sadece yaşadığım eve geldim. Bir yanım özlemle yanım kavrulurken bir yanım nefret kusuyordu. Elimin üstüne hissettiğim el ile bakışlarım o tarafa dönerken elimi tutan adamın yüzünde sıcak ve güven verici bir gülüş yayıldı elimi daha sıkı kavradığında bende gülümsedim. Güven duygusu iyi hissettirmişti. Tekrar önüme döndüm. Beraber içeri girdiğimiz anda annem geldi.
"Hoşgeldin Boran oğlum hangi rüzgar attı sizi buraya." Dedi ve ardından sımdıkı sarıldı hatta bi ara Boranın nefes alamadığını düşünmüştüm. Sonunda sarılmaları bittiğinde annemin gözleri bana döndü bu sefer "sende hoşgeldin." Gayet kısa ve net kurduğu cümleyle dudaklarıma bi gülümseme yerleştirdim kısa bi sarılma faslından sonra -gerçekten kısa- içeri girdik. "Ayşe annem nerde?" Cevap Gelmeyince tekli koltukta gördüğüm babama ilerledim Boran'a olan sıkı sarılmaları ve bana olan sarılmalarına baktığımda kendimi damatmış gibi hissetsemde belli etmemeye çalıştım. "Abimle Elif abla nerede?" Annemin Boran ile olan konuşmasını böldüğümden dolayı sert bakışları yüzümde dolaştı "gelirler birazdan." Amına koyayım ben bu kadının oğlu değilmiyim. Yerinden kalktığımda Boran'ın beni bulan kahveleri "nereye?" Diye sorduğunda "tuvalete gideceğim." Diyerek çıktım odadan, yukarı kata çıkıp odama girdiğimde gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Tüm eşyaların değiştirilmişti.
"Anne, odama baktım da eşyalarım nerede?"
Merdivenlerden inerken bağırarak söylediğim cümlenin bitişiyle oturma odasına indim. "Senin odan abinin odasına göre büyüktü e artık bu evin oğluda değilsin şimi onlar iki kişi, e yakında çocukta gelir. Bende odalarınızı değiştirdim." Gözlerim dolanmadı için kendimi sıkarken "peki eşyalarımı ne yaptın." İfadesiz gözleri yüzümü turlarken "o çöpleri attım." Çöp mü dedi o "Çöp mü?! Eşyalarımı çöp gibi mi görüyordun gerçekten?" O aptal evden hızlıca çıkarken arkamdan gelen bedeni umursamadım. "Mert!" Daha hızlı yürümeye başladım. "Mert!" Beni bileğimden tutup kendine çektiğinde yanağım sert göğüslerine çarptı. Ağladığımı biliyorum ve deli gibi ağlamak istiyordum kollarımı yapılı bedenine sardığımda ağlamam dahada şiddetlendi. Bir eli sırtımı sıvazlarken diğer eli ile saçlarımı okşuyordu. "Geçti güzelim, bu kadar ağlamana gerek varmı, değerimi bu kadar ağlamana, hı?" Elleriyle gözyaşlarımı sidikten sonra sağ elini sağ koluma koyarak beni kendine çekti. Arabaya doğru ilerlerken gördüğüm yüzlerle moralim biraz düzeldikten sonra kızla Boran'a döndüm."Ağladığım çok belli oluyor mu?" Hızla yüzümü taradıktan sonra "kızarıp şişmiş dudakların kızarmış gözlerin ve burnunu saymazsak, hayır belli olmuyor." Ağzımın içinden "aptal." diye gevelerken oda küçük bir kahkaha atmıştı. Giderken yolda Ayşe annemi görünce kocaman gülümsedim. "Durabilir misin?" Durduğunda hızla inip Ayşe annemin yanına gittim. "Annem!" Beni gördüğünde gözlerinin içi parladı. "Oğlum, nerden böyle?"
"Annem sizin evden dönüyoruz. Seni göremeyince üzülmüştüm."
"Oy kuzum benim! Anamların yanına gitdiydim."
"Ay annem senin ananda bi türlü ölemedi." Dediğime gülerken koluma vurmuştu. "Deme öyle oğlum yerin kulağı var!" Dediğine ikimizde gülmüştük. "Neyse ana ben arabaya geçeyim. Boran bekliyor." Kafasını salladı. Kısa bi görüşürüz faslından sonra arabaya bindim.Eve geldiğimizde abim ve elif abla bize gelmişti. Selamlaştıktan sonra Abim beni kısaca süzdü. kaşları çatıldı "seninle bi konuşalım mı iki dakika!" Onu başımla onaylayıp boran ve Elif abladan biraz uzaklaştığımızda beni tekrar süzdü. "Kontrole gitmemişsin!" Upss "şey ben onu unutmuşum." Kaşları olabilecekmiş gibi daha çatılırken "Mert işin ucunda hayatın var neden anlamıyorsun bunu, yaşamak zorundasın Mert, enazından kendin için, daha yaşayacaklarını yaşayamamışken, sen her ne kadar sevmesende orada seni seven bir adam var en azından onun için git lütfen yalvarırım sana git şu hastaneye."
"Abicim bazı sorunlar oldu gidemedim bundan sonra aksatmayacağım söz."
"Söz mü."
"Söz, kardeş sözü.""Mert gidelim mi ardık. Eh malum kurbanın bi bacağını biz tutacağız." Dediği bu şeyle ağzımdan küçük bir kahkaha çıktı abim ve Elif ablaya veda ettim.
"Ciddimisin sen? Boran birlikte vakit geçireceğiz dediğinde cidden kurban bacağı tutacağımızı düşünmemiştim! Yüzünde oyunbaz bir sırıtış yerleştirdi ve "ne gibi bir yer düşünmüştün?" Diye sordu. "ne bileyim sadece ikimizin olduğu bir yer... ÇOK PİSLİKSİN!"
***
sadece bir koyun tutmama rağmen çok yorulmuştum. Gece saat iki buçuk, üç civarları balkonda oturmuş sigara ve alkol içiyordum. Bu gün annemlerle yaşadığım olay yine aklıma geldiğinde gözlerim bu sefer akmaya meyilli bir şekilde yandı ama herhangi bir ifadede göstermedi. Alkolün vediği cesaret ile yatakta yatan adama baktım. Çok tatlı uyuyordu. Oturduğum sandalyeden kalkıp yatağa doğru adımlamaya başladım. Attığım her adımda hızlanan kalbimi görmezden gelerek yere diz çöktüm ve öylece onu izledim. Çok güzel uyuyordu ve yine alkolün verdiği cesarete sığınarak yanı boş olan yatağa baktım masumca uyuyan adamın boş yanına geçip kolları arasına girdim ve sıkıca sarıldım kendimi 162 ayısına sarılan küçük bebek gibi hissediyordum. Ve fark ettiğim bir şey söyleyeyim mi burası yattığım bir çok yerden daha huzur doluydu... Huzurluydum.
Yazım hatalarımı görmeyin (lütfen)