"Borannn" cilveli cilveli çıkardığım sesimle bana döndü. "Söyle yavrum?" Şirince gülümsedim. "Nereye gideceğiz?" Yine ayni cilveli ses tohumla sormuştum bu soruyu. "Süpriz."
Ya be neden bilmiyorum gideceğim yeri?
"Balayı mekanını bilmek benimde hakkım bi' kere!" Huysuzca homurdanıp kafamı cama yasladım. Arabayi sağa çekip bana döndü. "Pişt? Çok özledim seni" dedi.Yanağımdan makas aldı. Huysuz bakışlarımı ona çevirdim. "Arkaya geçip uyuyalım mı?" uykusu vardı fark etmiştim. Kafamı salladım huysuz tavrımı bozmadan.
Arabayi sağa çekip arkaya serdiğimiz yatak tarzı şeye yattık. İnadına uzağa doğru yattım. Burnundan bir nefes verdi. "Yatma şöyle uzağa, gel azıcık seveyim seni çok özledim vallahi." Bende özlemiştim. Kollarının arasında olmak güzeldi. Tavrımı bozmadan azıcık ona yaklaştım. Kıkırdadı. "Kedi gibisin."
Biraz daha yaklaştırdı kendine. İlk durağı boynum oldu. Oraya kokulu öpücüklerini bırakırken boğuk bir şekilde "Fernweh" dediğini duydum. Ne demekti ki? Bir ara araştırmayı aklıma not ettim. "Sana birşey soracağım ama cevap vermek için 3 saniyen var Tamam mı?" Kaşları çatıldı. "Tamam, sor."
Derin bir nefes aldım. "Şimdi aşkım, kafam at kafası. Bedenim orangutan bedeni, ayaklarım kırk ayak gibi olsa yine beni sever miydin?" O dediğimi hayal etmeye çalışırken üç saniye dolduğunda yüzündeki ifade ile gülmemi bastırmadan kahkaha atmaya başladım. Salak ya! Ne yapmaya çalıştığımı anlamış olacak ki o da gülmeye başlamıştı. "Sen büyüdün de kocana şaka mı yapiyorsun He?" Aramızdaki yaş farkına yaptığı göndermeye gözlerimi devirdim.
"Ben büyüğüm zaten. Sen yaşlısın!" Dediğim çok komikmiş gibi kahkaha attığında gözlerim gülüşüne takıldı. Yerimde yükselip kucağına yerleştim. Gülümsemesi hala yüzündeyken iki eli belimi buldu. Gülüşünden öptüm onu. Kafamı boynuna gömdüm. Boynunu küçük küçük öperken "sev beni" diye mırıldandım.
Ellerini sırtıma sıkıca doladı önce, sanki içine sokmak istermiş gibiydi. Saçlarımın arasına kokulu bir öpücük kondurdu. "Seni çok seviyorum" diye fısıldadı. Göğsünden kalkarak ellerimi boynuna doladım. Hafif incelttiğim sesimle cilveli bir biçimde"Bende seni çok seviyorum" dedim.
Önce dudaklarıma sert bir öpücük bıraktı. "Bal dudaklarına," ardından yanağıma "al yanaklarına" burnuma, "fındık gibi burnuna" en son gözlerime öpücük kondurdu. "Uğruna canımı vereceğim şu yemyeşil gözlerine öyle bir aşığım ki..." öyle meftun bakıyordu ki gözlerime. Daha söylemek istediği ama nasıl diyeceğini bilmediği tüm iltifatları Mert gözlerinde görmüştü Boran'ın.
"Ahu gözlüm, inan sana seni nasıl sevdiğimi anlatamıyorum, sakındığımdan değil ha, nasıl diyeceğimi bilmiyorum.. Anlıyorsun değil mi seni nasıl sevdiğimi.." gözlerim dolmuştu amına koyayım. Kafamı salladım hafifçe. Avcunu yüzüme yerleştirdi. Baş parmağı ile gözümden aktığını fark etmediğim yaşı sildi. "Ağlama ceylan gözlüm, sen ağlayınca benim canım acıyor." Latife etmiyordu. Gözlerinden belliydi bir kere.
"Ağlamıyorum, gözüne sen kaçtı sadece" hafifi kıkırdadı. "Öpeyim mi seni? Çok öpesim geldi?" Kıpırdadım. Çok tatlı duruyordu şu an. Onay verircesine başımı salladım. Dudakları dudaklarımla buluştu. Yavaşça kareler ettirdi dudaklarını. Hırs, tutku, şehvet yoktu; merhamet, saygı ve sonsuz sevgi vardı.
***
Sabah erkenden kalkıp tekrar yola koyulduk. Ormanlık sayılabilecek bir alanda şu aralar çok 'moda' olan bungalov evlere gelmiştik. Evlerin arasi çok büyük ve tatil köyü deniliyordu buraya.
Açık konuşayım evlerin arasının çok olması beni mutlu etmişti birkaç şey vardı yapmak istediğim. Eh, balayı geneldi biz 'zorunlu' evlenenler için duvarları kırma, tanışma yeri idi. Tamam, belki biz duvarlarımızı kırmıştık ama hala bir bütün değildik. Ben bütün olmak istiyordum!
Koskocaman "BUNGALOV TATİL KÖYÜ" yazısını geçtikten sonra anahtarları alacağımız asıl eve gelmiştik. Kimliğimi birdaha istememesi adına cüzdanımdan çıkarıp Boran'a verdim. Daha ileri gitmeyip camdan dışarı baktım. O rezervasyon, kayıt, cart curt işlemlerle uğraşırken ben ayakta dikilmiş onu bekliyordum. Ben camdan dışarıdaki manzarayı izlerken aradan birkaç dakika daha geçmiş, ama boran hâlâ gelmemişti. Arkamı dönüp resepsiyon kısmına baktım.
Boran, resepsiyondaki kadın ile gülüşerek konuşuyordu. Sadece konuşsalar neyse Boran hafifçe elini tutup sıktı. Ama tokalaşma gibi değildi. kadın bildiğin cilve yapıyordu. Oturduğu yerden platin sarısı saçlarını kulağının arkasına atıyor, alttan Boran'a hafif çekingen gülüşler sunuyordu. Sinir katsayım yükseldiğini hissediyordum. Fazla mi hızlıydık acaba? Sonuçta hala bir erkek ile evli olma fikrine alışamamış olabilirdi. Bu düşünce ister istemez moralimi bozunca hem varlığımı hatırlatmak hemde burada bekleyip sinirlerimi bozmamak için yanina ilerledim.
"Anahtarı verir misin? Bavulları çıkaracağım." Sesim biraz tavırlı çıkınca ben bile kendime şaşırdım. Oda sesimdeki soğukluğu sezmiş olacak ki hafif kaşlarını çatıp "anahtarları alayım beraber çıkarız." Derin bir nefes aldım.
"Boran başım ağrıdı ver hadi, sen gelirsin anahtarları alınca." Kaşlarını dahada çattı. "Beraber alırız dedim!" Kendime hakim olamayarak "Boran arabanın anahtarlarını ver! Bavulları çıkaracağım!" Diye bağırdım.Kolumdan sertçe çekip peşinden sürükleyerek arabanın olduğu tarafa doğru bildiğin fırlattığında kaşlarımı çattım "Ne derdin var dök içini rahatla" dişlerinin arasından bildiğin tısladığında kaşlarımı dahada çattım. "Asıl senin derdin ne! Ne diye insanların içinde bana bağırıp sonrada yakapaça arabaya fırlatıyorsun! Senden insan gibi araba anahtarı istedim!" Derin bi nefes alıp kendini sakinleştirmeye çalıştı. "Ulan beraber alırız dedim neyi uzatıyorsun! Derdin ne şöyle bileyim!?"
Yüzüme acayip itici bir gülüş yerleştirdim. "Ne ki acaba benim derdim! Bir anahtar almak 15 dakika sürmez! Taş patlasa 5 dakika sürer! Bi baktım bizimki onbeş dakikadır ortalıkta yok dur dedim bi bakayım birde ne göreyim bizimki hala anahtar almamış kadının biri ile gülüşüyor! Merak ediyorum her seferinde birşeyleri içimde bırakmayı nasil başarıyorsun? Nasıl her seferinde tüm hevesimi kursağımda bırakıyorsun!"
Sinirle ağzından bir 'Hah?!' Nidası yükseldi. "Ne istedin de yapmadım be ben senin!"
"Ulan kaza yapmıştın hatırlıyor musun ödüm bokuma karışmıştı seni görünce. Ulan kaza yaptin çok korktum eyvallah. Oğlum ben o kadar hazırladım lan. O gün sadece o balkon mu vardı sanıyorsun o kadar özendim. İlk adımı atayım dedim. Sonuç hüsran! Az önce buraya gelirken ki tüm hayallerimide yıktın. Dedim ki tekrar ilk adımı ben atayım, belki çekiniyordur, yapamıyordur, belki zor geliyordur dedim. Ama sonuç? Resepsiyondaki kadın ile gülüşerek konuşup tüm hayallerimi yıkan bir Boran. Dedim belki hızlı ilerliyoruz bu saçma fikir için çok erken ya da belki hala bir 'erkek' ile evli olma konusuna alışamadı. Gidiyorum yanından insan gibi anahtar istiyorum. Kendime daha fazla saygısızlık yapamam diyorum ve ne mi oluyor? Hah! Kocam beni yakapaça arabaya fırlatıyor! Sen yakında beni kemerle dövmeye başlarsın ha söyleyeyim!"
Sustu. Bencede susman gerekiyordu... derin bir nefes aldım. "Arabayı aç. Telefonum içeride." Uyuşuk bir şekilde elini cebine attığında sinirlenmeye başlıyordum. Cebinden çıkarttığı elindeki anahtarı hızlıca alıp kapıyı açtım. Telefonumu ve arkadan bavullarımı aldıktan sonra resepsiyondaki kadına bana bi taksi çevirmesini söylediğimde onayladı. Çıkışa doğru ilerlediğimde kolumdan durdurulduğumda derin bir nefes aldım. "Beraber geldik beraber gideceğiz, arabaya geç!"
Sinirlerimin hiç bu kadar gerilemeyeceğini hissettim. Derin bi nefes alıp sakin kalmaya çalıştım. "Bak, ikimizinde dinlenmeye ihtiyacı var belliki fazla hızlı ilerliyoruz, ikimizde bir şeyleri gözden geçirelim. Ben Egede kalacağım şu tatil bitene kadar. Senden tek ricam beni sadece şu tatil bittiği zaman ara eve beraber geçeriz sende, bende birilerine açıklama yapmak zorunda kalmayız." Bir şey demedi. Zaten biraz sonrada taksi gelmişti.
Bir şey demedi, birşey demedim.
Tatilimiz başlamadan bitmişti.
×××
Oha bölüm attım ÇÜŞ!
Neyse bi oy verseniz güzel olur.
Birdaha ki bölüm BorandanDüzenlemedim bu arada 3 kere falan watty sildi bunu. Sistemde sorun var sanırım.
Babayy