Bonehill'in batı kıyısında, Brimheln Denizi'nin körfezinde, terkedilmiş bir deniz feneri vardı. Birkaç sene önce Caira, bir deniz canavarının izini sürerken bu deniz fenerini görüp, merak edip içeri girmişti. Taş duvarları, dar parmaklıklı pencereleri ve ağır demir kapılarıyla bu deniz feneri, tam da Caira'nın ihtiyacı olan yerdi. O zamandan sonra Caira bütün boş vaktini bu deniz fenerine adamıştı. Pencereleri mühürlemiş, kırık kapıları onarmış, kendine bir yatak ve yemek depolayabileceği bir de dolap getirmişti.
Caira, on bir yaşıdan beri dolunayda kendini kaybetmemişti, ama iki yıl önce çok yorgun ve uykusuz olduğu bir dolunayda camdan dışarı atlamaya çalışmış, Alvis ona engel olunca da ona saldırmaya kalkışmıştı. Alvis için endişelenmese de kontrolünü kaybetmenin ne kadar tehlikeli olduğunu bildiği için Caira dolunayı, yalnız ve insanlardan uzak geçirmenin en iyisi olduğuna karar vermişti.
Dolunaydan iki gün sonra Caira, deniz fenerinin üçüncü katındaki odasındaki yatağında, dinlenmiş ve enerjik hissederek uyandı. Bir haftayı tek başına taş duvarlar arasında geçirmek Caira'nın bütün yorgunluğunu gidermiş, uzun zamandır keyfini çıkaramadığı uykusunu dolu dolu almıştı.
Dolunaydan iki gün önce yanında getirdiği yemeklerin sonunu kahvaltıda yedi ve üzerini giyindi. Uzun bıçağını belindeki deri kınına taktıktan sonra şapkasını alıp deniz fenerine veda etti. Kapıyı arkasından kilitledikten sonra, doğuya, kasabanın içindeki apartmana doğru yola koyuldu.
Eve vardığında daha kapıdan girmeden içerideki konuşmanın sesini duydu.
Gelirken marketten aldığı içki şişelerini salondaki küçük masaya bırakıp tartışma seslerini takip etti. Griff'in odasının açık kapısından içeri girdi.
"Saçmalamayı keser misin?" Liz ellerini beline koymuş, Griff'in karşısında dikiliyordu. Caira'yı görünce rahatlamış gibi nefes verdi.
"Caira, tam zamanında geldin. Şu gerizekalılara laf anlatamıyorum."
"Yine n'oldu?"
"Griff'e yaralı haliyle bir yere gidemeyeceğini söyler misin?"
Caira Lizden Griff'e döndü. Ayağındaki sargı bezi çıkarılmış, yaralı olduğunu belli eden hiçbir şey görünürde değildi. Aslan ayaklarındaki tüylerden yarayı görmek imkansızdı. Ama Caira, Griff ayağının üstüne basabiliyorsa iyileşmiştir diye düşündü.
Griff kollarını göğsünde kavuşturmuş Liz'e bakıyor, Liz ise Caira'nın kendisine hak vermesini bekliyordu.
Caira ikisini de görmezden gelip yerde çömelmiş, ellerini dizlerine koymuş kafasını bir yana yatırmış kendisini izleyen Alvis'e döndü.
"Nereye gidiyorsunuz?"
"Gidiyorsunuz değil, gidiyoruz. Delphi bize harika bir iş buldu."
Caira derin bir nefes alıp odada ilerledi. Griff'in yatağına oturup şapkasını eline aldı. Alvis'e devam etmesi için eliyle işaret verdi.
"Réveil çetesinden birileri çok değerli bir kılıç bulmuş. Brimtzen ailesi kılıcı açık artırmaya çıkaracakmış."
"Bize ne bundan?" diye sordu Caira bıkkın bir sesle.
"Açık artırma, Sphellend'de düzenledikleri bir baloda olacakmış."
"Öyle bir kılıç bizim ne işimize yarar? Üstelik açık artırmaya girecek paramız yok."
"Açık artırmaya girmeyeceğiz zaten." Alvis yerde bağdaş kurup sağa sola sallanmaya başladı. "Kılıcı çalacağız." Alvis'i tanımayan biri yüzündeki gülümsemeyi görse, kendine akşam yemeği bulmuş bir yamyam olduğunu sanırdı. Ama Caira, Alvis'i tanıyordu. Ve Alvis'in yüzündeki ifade, işin içinde çok miktarda para olduğunu söylüyordu.
"Kılıcı çaldık diyelim. Ya sonra?"
"Centhepha'da Bheliuq'a satacağız. Onların, açık artırmaya katılmayı bırak, baloya bile girmeleri yasak. İşi onlar için yapabilecek birilerini arıyorlarmış."
"Bheliuq için çalışıyor olacağız yani."
"Kılıcı alıp onlara satacağız. İstersek daha sonra kılıcı isteyen başka birilerini bulup, en yüksek fiyatı verene satarız. Hatta çaldığımız aptallara geri bile satabiliriz."
"Balo ne zaman?"
"Bir hafta sonra."
"Davetiyeler?"
"Delphi halledecekmiş."
Caira kafasını sallayarak yataktan kalkıp şapkasını başına koydu.
"Üç gün içinde yola çıkıyoruz."
"Caira-" Liz itiraz etmeye başladı ama Caira elini kaldırıp onu susturdu.
"Kimsenin gelmek için izne ihtiyacı yok. Gelmek istiyorsa gelir. Kendi kararı." Liz'in cevabını beklemeden odadan çıktı.
Salondan geçerken masaya bıraktığı şişelerden birini aldı ve odasına gitmek için merdivenleri tırmandı.
İki gün sonra Caira, Delphi'den davetiyelerle birlikte dört tren biletini aldı. Delphi'nin ısrarlarıyla birkaç tılsım torbasını da cebine sıkıştırdıktan sonra eve geri döndü.
Liz, son iki gündür surat asıyor, Griff hafif egzersizler yaparak yolculuğa hazırlanıyor, Alvis de kafasına göre takılıyordu.
Ertesi sabah tren istasyonuna doğru yola çıktıklarında Caira'nın içinde kötü bir his vardı. Liz ve Griff birbiriyle konuşmuyor, Alvis ise susmak bilmiyordu. Her geçen dakika Caira, Alvis'e yumruk atmaya daha da yaklaşıyordu. Eğer onu susturacağına inanıyor olsa, yıllar önce yapardı.
Caira için acı dolu dakikaların sonunda tren istasyonuna vardılar. Alvis'in dikkati diğer insanlar tarafından dağıldığı için huzur dolu bir sessizlikle trene bindiler ama oturdukları an Alvis yine bir şeyler gevelemeye başladı. Liz ve Griff, sesten rahatsız olmuyor gibi gözükseler de Caira, Alvis'in sesi her yükseldiğinde Griff'in kanatlarının seyirdiğini görebiliyordu. Liz'in aklı başka yerde olsa gerek, Alvis'in ona yönelttiği sorulara artık cevap bile vermiyordu. Kafasını cama dayamış dışarıyı seyrediyordu.
Tren niyahet hareket ettiğinde, Alvis de camdan dışarıyı izlemeye başladı. Yavaş yavaş cümleleri kısaldı ve sonunda kompartıman tamamen sessizliğe gömüldü.
Caira derin bir nefes alıp şapkasıyla suratını örttü, oturduğu yerde geri yaslanıp kollarını göğsünde kavuşturdu. Huzurlu bir uyku çekmeye hazırlanmıştı ki koridordan gelen gümbürtüyle yerinden sıçradı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Ardında - Bronz
FantasiaCanavar avcısı dört arkadaş, intikam peşinde birine yardım etmek için yola çıkar. Peşinde oldukları canavardan ve peşlerini bırakmayan geçmişlerinden nasıl kurtulacaklar?