Sert toprak zeminde açılmış çukurlara rastladıklarında hava kararmaya başlamıştı.
"Şuraya bak," dedi Griff hayranlıkla. "Sanki buradan dev bir tavşan geçmiş."
Liz dirseğiyle Griff'i dürttü ama Aristide onları dinlemiyordu. Esneparaña'nın tahrip ettiği ormandaki tanıdık hasar Aristide'nin hislerini köreltmişti. Güneş battıktan sonra iyice soğuyan hava bile Aristide'yi rahatsız etmiyordu. Omzuna konan elin ağırlığıyla sarsılıp kafasını çevirdiğinde Alvis'in mavi gözleriyle karşılaştı.
"Hâlâ bizimle misin?" diye sordu Alvis. Konuşurken kafasını eğmesinin sebebi uzun boyundan mıydı yoksa boynuzlu bir hayvanın saldırıya geçmeden önce boynuzlarını düşmanına doğrultması gibi, alışkanlık haline gelmiş bir huy muydu, Aristide merak etti.
"Evet," dedi Aristide. Sonra kaşlarını çatıp, "Başka nerede olabilirim ki?" diye sordu.
Alvis çarpık gülümsemesiyle, "Güzel," dedi ve Aristide'nin omzunu sıktıktan sonra ileriye doğru birkaç adım attı. "Sana ihtiyacımız olacak."
Aristide neden diye sormaya fırsat bulamadan ağaçların arasından gelen sesleri fark etti.
"Tanrılar aşkına," dedi Caira yüzünü sıvazlarken. "Centhepha'ya varalı daha yirmi dört saat bile olmadı."
Liz ve Griff Aristide'nin hissettiği kafa karışıklığıyla birbirlerine bakıyorlardı.
Karanlık ormanda ağaçların ötesini görmek imkansızdı. Ama Aristide ormanda onları izleyen bir şey olduğuna emindi.
Alvis öne doğru bir adım daha atıp yüksek sesle konuşmaya başladı. "Bütün gece seni bekleyemem, dostum."
Sonra duyduğu şey Aristide'nin tüylerini diken diken etti. Omurgasından aşağı yayılan ürperti, soğuktan uyuşmuş parmak uçlarını tutuşturup, göğsünde tembellik eden kalbini harekete geçirdi. Doğal olamayacak kadar derin ve rahatsız edici derecede tatlı bir ses gölgelerin arasından Alvis'e cevap verdi.
"Merak etme, beklemeyeceksin."
Ağaçların arasından fırlayıp üzerlerine koşan çakalları görene kadar Aristide etraflarının sarılı olduğunu fark etmemişti bile. O konuşan şey her ne ise, Aristide'nin dikkatini kendi üzerine toplayıp tüm duyularını yanıltmıştı. Dizine saplanan ani acıyla kendine geldi. Dişlerini sıkıp bir yumruk savurarak kendini bacağını ısıran yaratıktan kurtardıktan sonra geriye doğru sendeledi. Yaralı sağ bacağı ağırlığını taşıyamadığından acıyla yere düştü. Kafasını kaldırdığında, üzerine atlayan çakalla göz göze geldi. Yaratık ağzını açıp Aristide'nin boynuna doğru atıldı. Aristide kolunu kaldırıp boynuna siper etti. Çakalın keskin dişleri bu sefer Aristide'nin bileğine saplandı. Hayatta kalma içgüdüsü ve can acısının sebep olduğu öfke ile Aristide, kolunu ve beraberinde bileğine yapışmış olan yaratığı yere savurdu. Sırtı yere çarpan hayvan Aristide'nin bileğini serbest bıraktı ama Aristide'nin işi henüz bitmemişti. Dizinin üzerine basamadığı için ellerini kullanarak yerde doğrulmaya çalışan hayvana yaklaştı ve üst çenesiyle alt çenesini tek hamleyle birbirinden ayırdı.
Yerde hareketsiz yatan yaratıktan gözünü ayırıp etrafına baktığında kavganın sona erdiğini fark etti. Diğer beş çakal arkalarına bakmadan karanlık ağaçlara doğru koşarken Aristide neden kaçtıklarını anlayamadı. Griff, Caira ve Alvis birbirlerinden birkaç adım uzakta dikiliyor, hareket etmeden aynı yöne bakıyorlardı. Aristide bakışlarını takip ettiğinde Liz'i buldu. Başta neye baktığını anlayamadı. İçinde oldukları açıklıkta ağaçlar seyrek olsa da ay ışığında birkaç metre öteyi görmek bile güçtü. Sonra Liz geriye doğru bir adım attı ve önünde dikilen figür yavaşça yere yığıldı. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki Aristide, Alvis'e yanıt veren sesin sahibinin Liz'in önünde yatan kişi olduğunu idrak edememişti. O kadar ürpertici varlığı olan birinin bu kadar hızlı yenilmiş olmasına ihtimal vermemişti.
Liz cebinden bir şey çıkarıp bıçağını sildikten sonra arkadaşlarına doğru yürüdü.
"Yazık oldu." Alvis'in sesinde herhangi bir duygudan eser yoktu.
"Yazık mı?" dedi Liz Alvis'in yanından geçerken. "Beni öldürmeye çalışıyordu. Hepimizi öldürmeye çalışıyorlardı."
"Ne bekliyordun?" diye sordu Caira uzun bıçağını elinde sallayarak. "Centhepha'ya hoşgeldiniz temalı bir geçit töreni mi?"
"Ürkütücü bir adam ve köpekleri tarafından saldırıya uğramayı beklemediğim kesin." Liz Aristide'nin önünde durup elini uzattı.
Aristide Liz'in elini tutup tüm ağırlığını sağlam bacağına vererek yavaşça ayağa kalktı.
Liz, Aristide'nin dizine bakıp yüzünü buruşturdu.
"Çakaldı onlar," dedi Caira tiksintiyle. "Köpek değil."
"Her neyse," dedi Liz Aristide'nin koluna girerken. "Ben onu öldürmesem onlar bizi öldürecekti."
"O adam," dedi Griff. Sesi o kadar alçaktı ki bi an için Aristide aralarındaki mesafenin görünenden daha büyük olduğunu sandı. Ama Griff yalnızca iki metre uzaktaydı. Derin bir nefes aldı ve Aristide Griff'in titrediğini fark etti. "O adam insan mıydı?" Griff Caira'ya döndü. "İnsan gibi gözüküyordu ama bir şeyler yanlış gibiydi. Yani eğer insan olsa bizden korkardı, değil mi? Caira?" Griff'in söylediği her kelime bir öncekinden alçak, aldığı her nefes bir öncekinden daha zayıftı. "Bir şey-
"Hayır." Alvis'in sesi sert ve kararlıydı. "İnsan değildi, Griff. Bheliuq insan olmayı unutalı çok oldu."
"Bheliuq mu?" dedi Liz kocaman gözlerle. "O adam Bheliuq muydu?"
"Evet," dedi Caira yorgun bir sesle. Griff'in yanına yürüyüp elini omzuna koydu. Griff derin bir nefes alıp başını kaldırdı. Ay ışığı bronz tenini solgun gösteriyordu. Ya da belki de yüzü gerçekten solgundu.
"Yani ben Bheliuq'u mu öldürdüm?"
Caira Alvis'e baktıktan sonra Liz'e dönüp, "Evet," dedi. Alvis omuzlarını silkip ormana doğru ilerledi. Caira tekrar Griff'in omzunu tuttu ve Alvis'in peşinden yürümeye başladılar.
Aristide ve Liz yavaşça ilerlerken Liz, "Bir dakika, bir dakika," dedi. Aristide dönüp ona baktı ama Liz önüne bakıyordu. "Bheliuq neden bize saldırsın ki?" Caira ve Alvis sessizce yürümeye devam edince Liz tekrar konuştu. "Onu kızdıracak bir şey mi yaptınız? Bize her an saldıracak düşmanlarınız varsa haberimiz olması daha iyi olmaz mı?" Kimseden ses çıkmayınca Liz oflaya puflaya yürümeye devam etti.
"İnsan değilse, neydi o?" Griff'in sesi herkesi yerine çiviledi. Griff birkaç adım daha yürüdükten sonra Caira ve Alvis'in yanında olmadıklarını fark edip arkasını döndü.
Caira Alvis'e bakarak cevap verdi. "Baş belasının tekiydi." Sonra herkes yavaş yavaş yürümeye devam etti.
![](https://img.wattpad.com/cover/368541900-288-k25041.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Ardında - Bronz
FantasiCanavar avcısı dört arkadaş, intikam peşinde birine yardım etmek için yola çıkar. Peşinde oldukları canavardan ve peşlerini bırakmayan geçmişlerinden nasıl kurtulacaklar?