Timur
Ata ile geçirdiğim harika günden sonra eve dönüp uyumuştum. Daha doğrusu uyuyamamıştım çünkü tüm gece Ata'nın gözleri aklımdan çıkmamıştı. Sabah olduğunda uykusuz bir şekilde yataktan çıktım ve kafe için hazırlanmaya başladım. Bugün kafeyi ben açacaktım o yüzden gereğinden erken kalkmam gerekmişti. Hazırlanıp evden çıktım ve direkt kafeye geçtim.
Masaları düzenledim ve makinaları çalıştırdım. Kasanın arkasındaki koltuğa oturup müşterilerin gelmesini bekledim. Yaklaşık on dakika sonra kafenin kapısı açıldığında ayağa kalktım. Gördüğüm yüzlerle ister istemez gerildiğimde onlara bakıp kasaya yaklaştım.
"Merhaba Timur, günaydın. Nasılsın?" Dedi kasaya adımlayan Ata. Yüzünde her zaman orda duran gülümsemesi vardı. Onun gülüşüne karşılık verip,
"Merhaba Ata, iyiyim. Sen nasılsın?" dedim gerginliğimi üstümden atmaya çalışırken. Ata bana sevimli gülümsemesini sunup "Bende iyiyim" dedi. Yanındaki çocuk boğazını temizleyip ikimizin de ona dönmesini sağladı. "Bu kim güzelim?" dedi Ata'ya sinirle bakarken. Bir de utanmadan kıskanıyordu.
"Ben sizi tanıştırayım, Burak bu benim arkadaşım Timur. Timur bu da benim sevgilim Burak." dedi. Burak kısa bir kahkaha atıp bana döndü ve süzdü "Bir garsonla mı arkadaş oldun Ata?" dedi aşağılayıcı bir sesle. Ona cevap vereceğim sırada Ata buna izin vermeyip,
"Evet arkadaşım, hem bizimle aynı okula gidiyor. Ayrıca garson olması bir şeyi değiştirmez Burak" dedi. Tatlı tatlı ne kadar güzel savunmuştu beni.
Burak olduğu yerde kudururken Ata bana döndü, "Kusura bakma biraz kabadır neyse ben bir mocha alıyım. Burak sen ne istersin?" dedi. Burak sinirli gözlerini benden çekip Ata'nın omzuna elini attı ve iyice dibine girdi yüzünde piç bir sırıtış vardı "Seni" dedi gülerken. Ata omzundaki elini sinirle savurup, "Burak sinirimi bozma, ne istiyorsun?"
Sonunda ikisi de siparişini verdi ve bir masaya oturdular. Gözüm ister istemez sürekli onlara kayarken o piçin Ata ile olmasına dayanamıyordum. Niye ona karşı korumacıydım henüz anlamamıştım ama onu küçültüp cebime koyasım ve kimseye göstermeyesim vardı. Siparişlerini hazırlayıp yanlarına gittim ve bardakları masalarına koydum. Tam uzaklaşacağım sırada Ata'nın kibar sesini duydum.
"Timur hazır kafe boşken bize eşlik etsene, hem bir şeyler konuşuruz" dedi. Aslında reddedecektim ama Burak'ın bana sinirle baktığını görünce kabul edip masalarına oturdum. "Timur hangi bölümdesin?" dedi Burak. Hala sinirli gözüküyordu ama Ata yanında olduğu için bir şey diyemiyordu.
"Bilgisayar mühendisliği 3. sınıf, sen?" dedim. Burak ukala bir tavırla "Bende bilgisayar mühendisliği 2. sınıf" dedi. Ata aramızda ki gerginliği fark etmiş olacak ki lafa girip, "Aaa ne kadar güzel aynı bölümdesiniz. Keşke bende bilgisayar mühendisliği okusaydım gerçi hiç ilgi alanım değil ama olsun, zaten babam da çok istiyordu" dedi. İkimizde gülümseyerek Ata'ya bakarken ondan gözümü alamıyordum.
Ata ikimize de bakmayıp kahvesini yudumlarken sessizliği yine Burak bozmuştu, "Sevgilin var mı Timur?" dedi bana şüpheyle bakarken. Ona dönüp rahatça "Yok ama yakında olur belki kim bilir?" dedim. Ata dikkatini sonunda kahvesinden çekip "Ne demek o, hoşlandığın biri mi var?" meraklı bir şekilde sorduğu soruya gülüp ona döndüm.
"Galiba ama emin değilim Ata" dedim. Ata'nın bu söylediğimle yüzü düşerken Burak, "Niye yüzün düştü güzelim?" dedi yine şüpheci bir tavırla. Götü şuan üç buçuk atıyordu.
"Yok yüzüm düşmedi, niye düşsün ki?" dedi hızlı hızlı. Onun bu hallerine ister istemez güldüm. "Kim bu şansız kişi?" dedi Burak sırıtırken. Masaya kollarımı yasladım ve Burak'a yaklaştım, "Yakında öğrenirsin Burak" dedim onun gibi ukala bir şekilde. Burak da aynı şekilde masaya kollarını koyup bana yaklaştı, artık aramızda çok az bir mesafe vardı. "Söyle işte belki yardımcı olurum, sonuçta okulda tanımadığım kişi yok" dedi ukalaca. Dediği şeyle küçük bir kahkaha atıp, "Evet, haklısın. Sonuçta bütün okul altından geçti" dedim.