Timur'un damarlı kolları🩷ben ve sizler
Ata
Kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm üçlüye pekte samimi olmayan bir gülüş sundum. Onları henüz tanımadığım için samimi olamıyordum. Üçü de beni gördüklerine şaşırır bir şekilde ilk başta bana baka kaldı, sonrasında Cenk hariç gülümseyip içeri gidiler. Tanımadığım çocuk bana bakıp,
"Selamünaleyküm, ben Ertuğrul. Nasılsın Ata?"
İsmimi bilmesiyle şaşırmıştım ama kendimi hemen toparlayıp, "Tanıştığımıza memnun oldum, iyiyim. Sen nasılsın?"
Bir süre kapının önünde konuştuğumuzda Cenk'in yanında ki kişinin Cihan olduğunu öğrenmiştim. Cenk hariç diğerleriyle iyi anlaşacağımı anlamıştım, özellikle Ertuğrul çok samimi bir insana benziyordu. Salona geçtiğimiz de aç olduğumuz için direkt masaya geçmiştik, Cenk ve ben hariç masadaki herkes konuşuyordu. Cenk bana kötü bakışlar atarken bende diğerlerini dinliyordum. Masanın başında Ertuğrul oturuyordu, sağında Timur ve ben solunda ise Cihan ve Cenk vardı.
"Ata Burak ile nasıl gidiyor?" Cenk'in sırıtarak sorduğu soruyla gözlerimi devirip ona döndüm, bilerek yaptığını anlamıştım ve ona istediğini vermeyecektim. Yüzüme bir gülümseme takıp, "Ayrıldık Cenk ama istersen aranızı yapabilirim, çok ilgili gibisin" Bu söylediğimle bozulmuştu ama hemen kendini toparladı. "Sağ ol ya, sizin açık ilişkiniz maalesef bana göre değil" dedi sinsi bir ses tonuyla. Söylediklerine anlam veremezken bir anda aklıma Esra'ya lavaboda söylediklerim geldi, sarhoş ve sinirli halimle çok saçma konuşmuştum.
"Üzülme bu kadar tam Burak'ın tipisin, senin gibi varoşlara bayılır o" dedim sakin bir tavırla. Masada derin bir sessizlik olurken Cenk ve benim aramda soğuk rüzgarlar esiyordu. Cenk asabi bir tavırla elindeki çatalı tabağına fırlatıp, "Bana varoş mu dedin sen?" bağırarak sorduğu soruyla ona bakıp güldüm. "Anlama kıtlığı da var biraz" alayla söylediğim cümlelerle iyice sinirlenirken parmağıyla beni gösterip,
"Ben varoşsam sen nesin? Bütün okul seni boynuzlarınla tanıyor be, ağırlık yapmıyor mu kafana?" dedi. Sinirle bir nefes aldım ve gülümsedim, "Canım unutun mu açık ilişki ya bizimkisi, aldatılmaya girmiyor yani" dalgaya vurup geçmeye çalışıyordum ama takmıştı bir kere. "Sende onu aldattın yani, ne diye o kadar duygu sömürüsü yaptın o zaman?"
"Cenk sana hiç bilip bilmeden konuşulmaması gerektiği söylenmedi mi? Ne bu magazin merakı?" Benim konuşmama izin vermeden araya Ertuğrul girdiğinde Cenk sinirle ona dönüp susturdu, bana yeniden bakıp. "Ne oldu bir sustun sanki?" dedi gülerken. "Dalga geçtiğimi anlamadığın için salak olduğunu varsaydım ve konuşma ihtiyacı duymadım. Ama hala anlamadıysan aptala anlatır gibi anlatıyım. Biz açık ilişki yaşamıyoruz, hatta ortada ilişki denilebilecek bir şeyde yok. Babalarımızın işi için birlikteydik ama ayrıldık, ağlama sebebime gelecek olursak en yakın arkadaşımla olan sorunum yüzündendi. Anladın mı bö-Cenk?"
Tane tane anlattıklarımla Cenk sonunda sustuğunda derin bir nefes alıp yemeğime geri döndüm. Tartışmamızdan sonra masada bir daha kimse konuşmamıştı. Yemeklerimizi bitirdikten sonra hep birlikte masayı toplayıp koltuklara geçmiştik. Ben daha birinci biramı içerken diğerleri çoktan ikinciye geçmişlerdi. Timur'un omzuna yaslanıp onların konuşmasını dinlerken bir yandan da elleriyle oynuyordum. Çok büyüklerdi, yani en azından benim ellerimle kıyaslayınca baya büyük duruyorlardı.
"Ata, sen hangi bölümde okuyordun?" Cihan'ın sorusuyla kafamı kaldırdığımda ona döndüm. "Mimarlık okuyorum 1.sınıfım" dedim. Cihan kafasını sallayıp "Cenkle aynı bölümdesin yani" dediğinde kafamı salladım. Maalesef...