Bölüm 11: ÖRDEK SENDROMU

26 1 1
                                    

Teyzeyle iki saattir bakışıp duruyorduk. Artık sıkılmıştım. Bir insan neden yünden kazak örmek isterdi ki. İki saat düğüm at dur. Ben sabırsız biriyim.
En sonunda teyze örmekten yorulmuş olacak ki elindeki şişi bıraktı." O adam senin neyin?"diye sordu.

"Hiçbir şeyim. Neden sordunuz?"dedim. Sakın düşündüğüm şeyi düşünüyor olmasın.

"Meraktan sordum."dedi teyze gözlerimin içine bakarak. Ne anlamaya çalışıyordu?

"Niye öyle bakıyorsunuz? Merak etmeyin eğer rahatınızı bozduysam birazdan giderim." Yok bir de Bora ile nişanlı olucaktık. Artık cidden insanların bizi beraber sanmalarından bıktım. Bora turşu ise ben pudingim. Kim turşu ile pudingi beraber görmüş ki? Eminim şuan inadıma bunu denemeyi bir saniyeliğine bile düşünen vardır ama neyse.

Teyze bana bakmayı kesip televizyonun yanındaki fotoğraf çerçevesini gösterdi. O tarafa baktığım zaman fotoğrafta on sekiz yaşlarında çok güzel bir kız gördüm. Yem yeşil gözleri adeta bir ormanı anımsatıyordu.

"Oradaki kişi kim?"

"O benim. Benim gençlik yıllarıma ait bir fotoğraf."

Açıkçası bu duruma şaşırdım. Sonra teyzenin suratına bakınca cidden fotoğraftaki kişinin o olduğunu anladım.

Teyze bana döndü ve dedi ki,"Gençken güç kuvvet var ama tecrübe yok, yaşlıyken ise tecrübe var ama güç kuvvet yok. Görüyorsun ki benim zamanım dolmak üzere. Diyorum ki evlat yaşlanmadan önce hayatını iyi geçir. Hayat sana sevmeyi de öğretir kırılmayı da, gülmeyi de öğretir ağlamayı da. Anlayacağın hayatını yaşarken pişman olacağın şeyler yapma. Yaratan seni görür ve bilir ama sen onu göremezsin.",sonra elini kalbine götürdü ve,"Hissedersin."dedi.

Teyzeye gülümsedim. Onu nedenini bilmem ama anlıyordum. Hayat iyisiyle kötüsüyle hayattı. Kimi zaman bize öyle zorluklar çektirirdi ki aklımıza intihar etmek gelirdi oysa bu yanlıştı. Bizim bu zorlukları yaşamamızın nedeni daha büyük zorluklar karşısında ayakta kalabilmekti. İntihar ancak pes edenlerin sonuydu.

***

Tam tamına dört saat oldu. Kafamın altına yastık koyup uyumaya çalışıyorum çünkü bu konuşmadan sıkıldım.

Teyze,"Bi ters bi düz."diyerek elindeki şişle atkı örüyordu. Teyze yine bana dönerek,"Beni dinliyorsun değil mi kızım? Bi ters bi düz yaparak örgü örüyorum. Bu arada sana da zahmet oldu. Kimse beni bu kadar uzun süre dinlememişti. Seninle iyi arkadaş olduk."

"Hı hı."dedim uyku sarhoşu. Bu teyzenin ne dediğini anlamıyorum. Tek istediğim Bora'nın hemen gelmesi. Umarım cidden Kuzgun ile olimpiyatlara katılmayı düşünmüyordur. Ben onu şakasına söylemiştim.

Birden zil çaldı. Hemen ayağa kalkıp kapıya yürümeye başladım. Kapıyı açtığım zaman Bora ile arkasında çok çekingen duran bir kız vardı.

Ben dizlerimi hafif kırarak,"Bu ne büyük bir onurdur majesteleri. Yüzünüzü gören cennetlik. Ne istersiniz çay kahve getiriyim mi?"dedim. Bu adam saygı felan hiç bir şey haketmiyor ama her neyse.

Bora ayakkabılarını çıkarıp eve girdi. Bana dikkatle baktı. Evet, şuan tam anlamıyla uyku sarhoşuydum ama şimdi sizde doğruyu söyleyin. Resmen burada dört saattir bir teyze tarafından ruhsal darp yiyiyorum.

"Sen bana az önce majesteleri mi? dedin yoksa ben mi yanlış duydum? Ayrıca sen iyi misin? Akşam sokaklar da dolaşan sarhoşlara benziyordun da."

Elimle ileride oturan teyzeyi gösterdim. Teyze kapı zilinin çaldığını duymamış olacak ki örgü örüp bir şeyler anlatmaya devam ediyordu. Teyze,"Beni iyi izliyor musun? Bak evladım sizin nesil bitmiş örgü örmeye felan üşeniyolar. En azından sen öğren. Bi ters bi düz gördün değil mi? Aynen, böyle öreceksin. Sen de iyi dayandın sesin soluğun çıkmıyor. Neyse ben anlatmaya devam ediyorum..." diyerek söylenmeye devam etti. Bu durum karşısında Bora gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. HAYİN NE OLUCAK!

ADALETİN GÖLGESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin