Bölüm 14: Doğum Günü

21 1 1
                                    

Bazen hiç kendinizden nefret ettiğiniz zamanlarınız oldu mu? Ben aslında kendimden ninem öldükten sonra hep nefret ettim. Belki de benim yüzümden öldü diye düşündüm. Belki de benim yüzümden sokaklara düştü. Böyle düşündüm çünkü insanlar hep beni suçladılar. Ben ise saygısızlık olmasın diye sustum ama sustukça da daha fazla dibe battım. Onları kendimden daha fazla önemseyince ben onların gözünde bir hiç oldum. Ben bunları hak etmiş miydim? Kendimi acınacak hale sokarak ne hale gelmiştim? Asla anlaşılmayan ve kendi acılarının içinde dem çekmesini bekleyen biri. Bunlar bir yana şuan kendimden daha fazla nefret ediyorum. Kendimi ifade edememek belki de benim yıkımım oldu. İlk defa birini sevdim ama o da benim katilim oldu. Bir insan nasıl kendi katilini sevebilir. Bu saçmalık değil miydi? Kalbimi söküp ayakların altında çiğnemek istiyorum ama bu mümkün değil. Ben gittikçe solan bir çiçek gibiyim, gitmek için sadece bir rüzgarın esip beni ve yapraklarımı savunmasını bekliyorum. Eğer bir insan acı karşında ağlamayıp gülüyorsa bunun nedeni acıya alıştığı için değil, artık akıtacak göz yaşı kalmadığı içindir. Ben de aynı durumdayım. Artık ağlamak yerine hep gülmeye başladım. Hiçkimse benim maske taktığımı anlamadı çünkü ben öyle istedim.

"Ne düşünüyorsun?"dedi Büş. Bugün onun doğum günüydü ve bizimkiler benden onu oyalamamı istemişlerdi. Ben de bu yüzden bugün onunla kız kıza gezmeyi tavsiye etmiştim. Beni sürüklemediği mağaza kalmamıştı. Şuan ise onunla beraber bir kafeteryada oturuyorduk. O kahvesini keyifle yudumlarken ben sadece su isteyebilmiştim. Adaletin batsın dünya.

"Sen olsaydın seni öldürmek isteyen birini sever miydin?"dedim. Büş bu soruma epey şaşırmıştı.

"Sanırım sevmezdim ama sonuçta kalp bu. Senin sözünü dinlemiyor ki ama bana sorarsan bazen kalbi bile dinlememek gerekiyor."

"Sanırım haklısın. Peki sana göre aşk ne? Cidden aşk diye bir şey var mı? Çünkü ben inanmıyorum."dedim.

Büş biraz düşünüp,"Aşk dediğimiz şeyin günümüzde malesef anlamını kaybettiğini düşünüyorum. Aşk sadece bir erkekle kızın arasındaki çekim değil. Aşk sevdiğin uğruna kendi aşkından vazgeçebilmektir. Eğer aşık olduğun kişiye senin aşkın zarar veriyorsa onun uğruna kendi aşkından vazgeçebiliyorsan işte bu gerçek aşktır çünkü onu kendi canından daha çok seviyorsundur. Evet, bence aşk bu ama malesef çoğu insan bunu anlamıyor. Aşk denilen kavramın sadece şeyden ibaret olduğunu sanıyorlar. Şeyin ne olduğunu anlamışsındır ben söylemek istemiyorum."dedi Büş.

Ben ona gülümsedim,"Bence de aşk sevdiğin uğruna kendi aşkından vazgeçebilmek. Peki sence Rıfat seni gerçekten seviyor mu?"

Büş bu soruma karşı afallayarak,"Emin değilim. Erkekler konu sevgi olunca onu pek göstermiyorlar. Bunun nedeni ise reddedilme korkusu. Rıfat benim onu sevip sevmediğimden emin olmadığı için benden uzak duruyor. Kabul, şuan neden gidip ona sevdiğini söylemiyorsun diyeceksin ama bildiğim bir şey varsa bir erkek bir kıza ne kadar zor ulaşırsa o kadar zor bırakır ve onu kaybetmekten korkar. Üzgünüm ama gerçekler bunlar. Erkekler kolay elde ettiği bir kızı daha kolay harcayabiliyor."

"Bunu nerden biliyorsun?"dedim şaşırarak. Büş'ün böyle bir cevap vermesini hiç beklemiyordum.

"Tecrübelerime dayanarak söylüyorum fakat tabi kız olarak naz kısmını biraz fazla kaçırırsan da sevdiğin çocuğu başka bir kızla görürsün. Bence her şey ayarında güzel."

Gülümsedim ve elini tuttum. Büş bana gülümsedi. Onun bu gülüşü benim de içimi ısıttı. Kız dayanışması dedikleri şey sanırım bu oluyor. İki kızın birbirini anlamaları hatta beraber aşk hakkında konuşmaları. Bu cidden insana değer verildiğini hissettiriyordu.

ADALETİN GÖLGESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin