Klozetin üstünde, nereye basıp kabinden çıkacağımı kafamda tarttıktan sonra kabinin üstüne tutundum.
"Bir, iki..."
Zıplayıp kendimi yukarı doğru çektim. Ayağımı basacak yer bile yokken buradan çıkmayı düşünmem aptallıktı.
Dizim kabinin üstündeki yerini alınca derin bir nefes verdim, çantam öne doğru biraz ağırlık yapıyordu ve yere çakılmam an meselesiydi. Parmaklarımı biraz daha sıkılaştırıp diğer ayağımı yavaşça öne doğru attım.
Tam o sırada kapının aniden açılması yüzünden dengemi kaybedip kabinin dışına doğru sendeledim.
Yeonjun kollarını uzatıp yüzüm yerle bir bütün haline gelmeden önce beni belimden yakaladığında refleks olarak omuzlarına tutundum.
"Aptal mısın Beomgyu?!"
Yüzüme doğru bağırdı, gözlerinden okuyabildiğim belli belirsiz endişeyi görünce yutkunmaktan alıkoyamadım kendimi. Ellerim asla oraya aitmiş gibi hissetmediği omuzların üstünde gerilince gözlerimi kaçırdım.
"Bırak." Diye mırıldandım, birkaç dakika öncesinde kendim için yarattığım cesur çocuk öylece kaçıp gitmişti. Arkasına bile bakmadan hem de.
Omuzlarındaki ellerimle onu ittirecekken açılan tuvalet kapısı dikkatimin dağılıp oraya yönelmesine neden oldu.
Taehyun içeri girer girmez olduğu yerde kaldı, böyle bir manzara görmeyi beklemediği belliydi. Gözleri ikimiz arasında mekik dokumaya başlamadan önce Yeonjun'un omuzlarından ittirdim.
O da yeni farkına varmış gibi bir süre bana baktıktan hemen sonra Taehyun'a döndü.
İçimdeki utanç büyümeye devam ederken ortamın gericiliğinden terleyen alnım bana hiç yardımcı olmuyordu. Taehyun'a bu şekilde yakalanmış olmak beni kötü hissettirmişti.
Kim bilir benim hakkımda ne düşünüyordu.
"Nasıl çıktın?"
Dakikalar sonra Taehyun'ın sorduğu soru beni kendime getirdi. Parmağımla kabinin üstüne işaret ettim.
"Atladım, o da şans eseri içeri girdi ve beni düşmekten kurtardı."
Kelimeler hızlıca ağzımdan dökülürken Taehyun'a gördüğü görüntünün sandığı gibi bir şey olmadığını açıklamaya çalışıyordum sanki. Bu benim için önemliydi.
Kaslarını çattı, eli koluma dokunurken "Neden beni beklemedin? Ya düşseydin?" diye mırıldandı, hala gitmeyen Yeonjun beni rahatsız etmeye başlayınca boğazımı temizledim.
Gerginlikten titreyen elimi gizlemek adına Taehyun'ın elini tutup "Çıkalım, hadi." dedim. Bayılacak gibi hissediyordum ve öyle bir şey yaşanırsa bu rezaletten daha fazlası olmazdı.
Yeonjun birleşik ellerimize sadece birkaç saniye baktıktan sonra "Ben gideyim." Diyerek kapıya yöneldi. İçimden tanrıya şükürler etmeye başlarken Taehyun onun kolunu tuttuğunda erken davrandığımı fark ettim.
"Teşekkürler."
Ona benim yerime teşekkür edince daha fazla nasıl rezil olabileceğimi düşündüm ama bu mümkün değildi.
"Rica ederim."
Yeonjun sonunda tuvaletten çıkıp gitti, ben de derin bir nefes verip saçlarımı geriye doğru taradım. Taehyun ellerimizin hala birleşik olduğunu fark edince rahatsız olduğunu düşünerek geri çekildim fakat gözleri aksini söylüyormuş gibi baktı.
"İyi misin?"
Ceketinin cebinden bir mendil çıkarıp alnımdaki ter damlacıklarını yavaşça sildi. O bana bu şekilde davrandıkça kendimi daha da kötü hissediyordum.
Gözlerimi kaçırıp elimi kaldırdım, Taehyun'ın bileğini tuttuğumda kaşlarını hafifçe kaldırdı. Aralık dudakları birkaç kelam etmek istermiş gibi hareket etse de sonunda hiçbir şey söylemeden bekledi.
Elini aramızdaki boşluğa indirdim. Eğik kafamı kaldırmadan yüzüne bakmaya çalışarak, "Teşekkür ederim." Diyebildim sadece. Ne için teşekkür ettiğime anlam veremediğini sanıyorken bana doğru bir adım attı, ben de bir adım geriye doğru gittim.
"Siz..." dedi ve sustu, koyu gözleri gözlerimin içine bakarken yerinden çıkacak gibi atan kalbime sus demek istedim. Sus yoksa bir şeyleri anlayacak.
"Tanışıyor musunuz?"
"Nereden tanışalım ki?"
Gözlerimi yere indirip duvarla arasından çıktım. Lavabonun musluğunu açarken konuşmaya devam ettim.
"İlk gün çarpıştık sen de biliyorsun zaten, sonrasında özür diledi ve şimdi de bu. Biraz fazla denk geliyoruz."
Ellerimi peçete yardımıyla kurularken Taehyun ile aynadan göz göze geldik, ellerini göğsünde birleştirip omuz silkti.
"Bakışları biraz yoğundu, bu yüzden sormak istedim."
Yutkunup çantamın sapını düzelttim ama bozuntuya vermeyerek hafifçe gülümsedim. Saçlarımı yavaşça savururken, ağzımdan dökülmesini istemediğim o sözleri söyledim.
"Belki de güzelliğimden etkilenmiştir."
Bunu söylemek içten içe beni yiyip bitiriyordu, onu hayatımdan tamamen sileceğim derken sanki gün geçtikçe biraz daha dahil oluyordu. Bunun olmasını ikimiz de istemiyorduk, hem de hiç. Taehyun'ın bahsettiği o yoğun bakış benim için hiçbir şey ifade etmiyordu, yalnızca dışarıdan böyle gözükse de benimle ilgili ufacık bir şey bile tutmuyordu içinde.
Tutsa böyle olmazdı. Tutsa biz bu hale en başından grlmezdik. En başından beni yarı yolda Soobin ile bir başıma bırakmazdı, bizi bırakmazdı.
Taehyun'ın dudakları yavaşça kıvrılırken gözleri yüzümün her bir noktasında dolandı.
"Bu ihtimal oldukça olağan geliyor."
Gözlerimi kaçırıp onu kolundan tuttum ve tuvaletten çıkmak için sürükledim. Dersim çoktan kaçtığı için yapabilecek tek şeyim eve gitmekti, benim aksime Taehyun'ın ise dersi henüz başlamamış olmalıydı.
"Derse gidecek misin?"
Kafasıyla beni onayladı, çıkış kapısının eşiğine gelince yavaşladık. Hafifçe gülümseyip "Bugün seni biraz fazla uğraştırdım, üzgünüm." Dedim.
Göz devirip bir kez saçımı okşadı. "Haydi, eve git dinlen biraz."
Kafamla onu onaylarken kısaca el salladım, o da karşılık verdiğinde sonunda çıkabilmiştim.
Eve gidip direkt olarak duşa girmek ve yarın sabaha kadar öylece oturmak istiyordum. Sıcak su yaralarımı sarabilirdi, yani ben öyle düşünüyordum.
...
Kısa oldu biraz uzgunum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maze in the mirror, beomjun
Fiksi PenggemarBirinin bedeninde izler vardı, diğerinin kalbinde. |angst