Üç hafta sonra
"Biraz konuşabilir miyiz?"
Yanıma gelen Kai, son günlerde iyice kısılmış olan sesiyle konuştu. Yeonjun'un kapısının önündeki sandalyelere oturup içeri girmeyi bekliyordum ama geçen üç hafta sonra konuşma isteğini reddedecek değildim.
Yanımda oturan Taehyun sırtıma küçük bir dokunuş yaparak bana cesaret verdiğinde ayağa kalktım, birlikte koridordan yürüyüp bahçeye çıktık.
Hastanenin arkasına gidene kadar ikimizden de ses çıkmamıştı fakat geldiğimizde Kai konuşmayı başlatan taraf oldu.
"Seni tanıyorum Beomgyu."
Durdu, kendine konuşmak için biraz zaman tanıdı. İkimiz de birbirimizin yüzüne bakmıyorduk.
"Yeonjun ile dokuzuncu sınıfın başından beri sevgiliyiz, o zamanlar çok küçüktük ama sevgi denen şeyi anlayabiliyorduk. Yeonjun, senden bahsederdi. Hatta arkadaş olmak için ilk adımı sen atmışsın, o gün çok mutluydu biliyor musun? Bana seni anlatırken o kadar mutluydu ki çok merak etmiştim, ben de seninle tanışmak istemiştim Beomgyu."
Banklardan birine geçip oturduğumuzda ellerime diktim gözlerimi. Benden mi bahsetmişti Kai'ye?
"Her geçen gün arkadaş olarak nasıl yakınlaştığınızdan bahsetti bana, senin ne kadar iyi kalpli biri olduğundan ve onu hiç yargılamadığından da öyle. Arkadaş edinebildiği için nasıl mutlu olduğumu sana anlatamam Beomgyu. Soobin ve sen, ikiniz de onu çok sevdiniz."
Hafifçe gülümsedi fakat yanağından akan göz yaşı o gülümsemeyi gölgeledi. Tırnaklarımı dizlerime bastırdım, konuşacak gücüm yoktu benim. Kai kadar güçlü değildim.
"Sonra ondan hoşlandığını itiraf ettiğini söyledi, bir şey diyemedim. Yeonjun benim sorun edip etmediğimi sordu ama yaptığın onca iyiliği gözardı edemedim. Bir şey demedim o yüzden, Yeonjun'a bıraktım. Ama içimde bir yerlerde hep korktum beni bırakmasından biliyor musun Beomgyu? Bırakmayacağını bilsem de korktum."
Burnunu çekip eliyle yüzünü silerek devam etti konuşmasına. "Anladı bunu, fark edince kendini yavaş yavaş senden uzaklaştırmaya başladı. Zaten uzaklaşacaktı, ona yapma desem de uzaklaşırdı. Yeonjun kendini hep insanlardan uzaklaştırır, onlara da zarar vermek istemediği için yapar bunu. Kolay bir hayatı yoktu, seni de içine daha fazla dahil etmek istemedi belki de, bilmiyorum."
Kafasını iki yana salladı, ağzımdan kaçacak olan hıçkırığı engellemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Soğudu senden, biraz benim yüzümden belki de. Bilmiyorum üzgünüm, ama zaten gidecekti senden ve bunun başka bir yolu yoktu. O gün son kez seninle konuştuktan sonra kaydını bizim okula aldırdı ve bunun konusunu açmadık. Mutlu olduk, bu mutluluğumuz o gün seni görene kadardı."
Bakışlarımı ona çevirdim, tam dudaklarımı açıp iki kelime edecekken beni durdurdu ve konuşmasına devam etti.
"Beomgyu sana bunları anlatmamın nedenini belki anlamamışsındır, o zaman söyleyeyim. Yeonjun seni bir arkadaş olarak zar zor atlattı, sen tekrar girene kadar güzel olan hayatı yeniden boka döndü. Her şey için tekrar tekrar kendini suçlamaya başladı, şimdi benim sevgilim orada yatıyor ve ben hiçbir şey yapamıyorum tamam mı?"
Gözünden tekrar yaşlar akmaya başlarken kabanına geçirdi tırnaklarını. Benim yüzümden, o da diyordu işte; senin yüzünden.
"Eğer onu biraz önemsiyorsun, git. Git Beomgyu, bu sefer sen çık hayatımızdan. Git çünkü ona bir şey olursa eğer, kendimi tutabileceğimi sanmıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maze in the mirror, beomjun
FanfictionBirinin bedeninde izler vardı, diğerinin kalbinde. |angst