1.1

98 12 23
                                    

"Biraz neşelen artık."

Soobin bilmem kaçıncı kez yanaklarımı tutunca elini ittirmeye bile çalışmadım. İki gündür dersim olmadığı için evde ruh gibi yatmış fakat üçüncü günde fakülteye gelmek zorunda kalmıştım.

"Soobin, sence ben aptal mıyım?"

Yanaklarımdaki ellerini indirip koluma bi' tane yapıştırınca yüzümü buruşturdum. "Nereden geliyor aklına böyle sorular durup dururken?"

Omuz silktim, aklıma geleni direkt sormaktan alıkoyamıyordum kendimi. Dün de 'sence ben orospu muyum?' Diye sorarken hiç mi hiç düşünmemiş, sonucunda kafama terliği yemiştim.

"Bak, o gün olanlar yüzünden gidip Yeonjun'a dalmamak için kendimi zaten zor tutuyorum. Bu kafadan çıkamazsan eğer gidip onu döveceğim."

Kaşlarımı çattım. "Sakın," dedim. "Sakın bir şey yapma Soobin, onun hesabı neyse ben keserim, dövmek gibi bir aptallığa girişme. Zaten karışık her şey."

Parmaklarımı sertçe saçlarımdan geçirirken başımı çarptığım kısmı hesaba katmadım, sonucunda yüzümü buruşturup elimi ordan çektim.

"Sikeyim ya, bi' bu eksikti."

Soobin gözlerini devirerek yara bandını kontrol etti. "O Jongseong'u da geberteceğim."

"Sen iyice şiddet yanlısı olmaya başladın bakıyorum, ne bu haller?"

Kaşlarımı kaldırdım, karşılığında göz devirip çantasını aldı masadan. "Bebeğim, hep böyle olduğumu bilmiyor muydun?"

Yanağımdan makas alıp göz kırpınca güldüm ve elini ittirdim. Soobin de dersi olduğu için yanımdan ayrılmak zorunda kalmıştı.

Tek başıma oturmak istemediğim için gitarımı takıp çalışma odamıza gitmek üzere ayaklandım.

Elim benden bağımsız alnımdaki bantta dolanırken bizim kapının önüne gelmiştim çoktan. Birkaç saniye bizim kapının hemen karşısındakine baktım, yani Taehyun'ların çalışma odasına.

"Gitsem mi?"

Kendi kendime mırıldandım. Onunla aramızın bozuk olması içimdeki sıkıntıyı arttırıyordu, sonra konuşalım demişti.

Derin bir nefesle onların kapısına ilerledim ve beklemeden açtım. İçerideki herkesin bakışları bir anda bana yönelince birkaç saniyeliğine utandım ama bu utanç hemen yok oldu.

Taehyun arka tarafta duran piyanonun başında duruyordu, gözleri bana dönmeyen tek kişiydi ki muhtemelen fark etmemişti birinin içeri girdiğini.

Jeongin parlak gülümsemesiyle hemen yanıma damladı.

"Gyu, hangi rüzgar attı seni buraya?" Yüzümde dolanan gözü başımdaki yara bandına gittiğinde kaşlarını çattı.

"Bu nasıl oldu? İyi misin."

Alnıma giden elini tutup kocaman gülümseyerek "İyiyim Jeongin, ufak bir kaza sadece." Dedim. Biraz da kestirip atmak istemiştim.

"Taehyun için gelmiştim, bir şey konuşmam gerek."

Yüzünde beliren hınzır gülümseme yüzünden bir şey yapmamayı için kolunu tuttum ama çoktan geç kalmıştım.

maze in the mirror, beomjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin