0.4

176 25 6
                                    

Unuttuysanız önceki bölüme kısa bir göz atmayı unutmayın <3

Üstümdeki örtüyü biraz daha kafama doğru çekip derin bir nefes verdim. Aklıma sürekli Yeonjun'un söylediği şeyler gelip duruyordu.

Aradan geçen onca zamanın ardından bunları söyleyecek yüzü kendinde nasıl  bulduğunu düşünmeden edemiyordum. Yanıma gelmeseydi eğer bu benim için şaşırtıcı bile olmazdı fakat bu fazlaydı.

İkimiz için de fazlaydı bu yaptığı. Aradaki nefret duygusunu artırmak için elinden geleni yapıyordu neredeyse.

Ellerimle yüzümü kapatıp oflarken kapının açılma sesini duyunca yerimden fırladım. Soobin çantasını vestiyere bırakınca ona doğru ilerledim küçük adamlarla.

"Soob."

Soobin kollarını etrafıma sarıp, "Ne oldu?" diye sorduğunda elini tuttum.

"Gel."

İkimizi salona doğru çekiştirdim, koltuğa oturunca "Yeonjun." dedim direkt olarak. Derin bir nefes alıp verdikten sonra elimi tutup üstünü okşadı.

"Beomgyu, onca zaman sonra karşımıza çıkması bizim için hiçbir şey ifade etmemeli. Bizi yok saydı, sen daha iyi biliyorsun."

Elini kaldırıp yanağıma koyunca gözlerimi yere indirdim dolduğunu görmesin diye. Çıkmadan önce yaşananları söyleyip söylememe konusunda biraz kararsızdım. Belki ben değil ama Soobin Yeonjun'un bana verdiği zarardan ötürü ona karşı büyük bir nefret besliyordu.

Benim aksime.

"Soobin."

Kollarını tutup kafamı onun göğsüne sakladım. "Bana söz ver öncelikle, hiçbir şey yapmayacaksın."

Başka türlü anlamış olacak ki ellerini etrafıma sarıp "Göz göze bile gelmeyeceğiz zaten, neden bir şey yapayım ki?" Dedi.

O bunu söyledikten sonra kararımı tekrar gözden geçirdim. Yeonjun'a karşı içinde hala bu denli bir nefret varken konusunu açmak bile tehlikeliymiş gibi hissettiriyordu. En iyisi bugünü kendime saklamak olacaktı.

Göğsünden geri çekilip hafifçe gülümsediğimde bana karşılık verdi. Parmakları saçlarımı okşarken rahatlayarak gözlerimi yumdum. Soobin benim her şeyimdi. Benim ilk arkadaşımdı, ilk dayanağım.

Bazen hayat o olmasaydı nasıl olurdu diye düşünüyor, bu düşüncelerimden anında vazgeçiyordum. Bugünkü konumda olma sebeplerimden biriydi, artık ciddi manada bir asosyal olmamamın tek nedeni oydu.

Benim bakış açımı genişleten, kaybettiğim özgüveni bulmama yardımcı olan, insanlarla kolayca iletişim kurmam ve daha nicesi Soobin sayesindeydi. Bu yüzden onsuz bir hayat düşünmek mantıklı gelmiyordu artık.

"Pekala, yemek yedin mi?"

Kafamı usulca aşağı yukarı sallarken yalan söylemenin bana verdiği huzursuzluğu dibine kadar hissediyordum. İştahım yoktu ve zorla yersem akşamına her şeyi çoktan çıkarmış olurdum.

Soobin saçlarımı dağıtıp koltuktan kalktı. "Öyleyse ben bir şeyler yiyeceğim."

"Tamam."

Koltuktan kalkıp mutfağa doğru yol aldığında esneyerek koltuğa geri uzandım ve gözlerimi öylesine bütün salonda gezdirdim, ta ki bedenim yavaşça uyuşup göz kapaklarım ağırlaşana kadar.

maze in the mirror, beomjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin