Yorum yapar mısınız 🥺🥺
...
''Hm?''
''Diyorum ki dersin kaçta?''
Soobin kulağıma doğu bağırınca yüzümü buruşturup telefonu kulağımdan biraz uzaklaştırdım. Bazen gerçekten Tanrının beni onunla sınadığını düşünüyordum. Ama sadece birkaç saniyeliğine. Arkamdaki çocuk sırtıma atlayınca boştaki elimi arkaya atıp sırtını tuttum.
''Ya bilmiyorum, buradan oraya geçeceğim.''
Yavaşça ayağa kalkıp çok hızlı olmayacak şekilde etrafta koşuşturdum. Hem çocuklarla oynayıp hem telefonla konuşmak işkence gibi oluğu için dudaklarımı ıslattım ve telefonu kapatmadan önce ''Soobin yeminle hiç müsait değilim kapat.'' dedim.
Kapattığım telefonu masanın üstüne bırakıp sırtımdaki çocuğu daha sıkı tutarak ağzımla uçak sesi çıkardım. İki haftada bir çocuk yurduna ziyarete geliyordum, bu hem benim kafamı dağıtmama yardımcı oluyordu, hem de çocuklarla güzel vakit geçirebiliyordum.
Belki tam anlamıyla empati kuramam, benim annem ve babam yaşıyordu çünkü; ama onlarsız bir hayat düşünmek bile yardımcı oluyordu.
''Çocuklar, Beomgyu yorulmuş olmalı değil mi? Neden şimdi biraz resim yapmıyoruz.''
Görevli kadın yumuşak bir ses tonuyla konuşunca sırtımdaki çocuğu indirdim. Bana gülümseyen ifadesiyle bakınca ''Yolculuğu beğendin mi bakalım?'' diye sordum.
''Çok beğendim!''
Minik kollarıyla onun üç katı olan vücudumu sarmalamaya çalışması bana komik geldiği için gülerek sarılışına karşılık verdim. Birkaç dakika sonra hepsi ortadaki masada toplanmış, kadının getirdiği boyalarla resim çiziyorlardı. Ben de arada katkıda bulunup güzel yorumlar yapıyordum.
Bulunduğumuz odanın kapısı aralanınca kafamı otomatik olarak kaldırdım ve görevli kadın yerine genç bir oğlan içeri girince kaşlarımın hafifçe kalkmasına engel olamadım. Benim yaşlarımdaymış gibi duruyordu.
''Kai Hyung!''
Resim çizen oğlanlardan biri kalkıp ismini yeni öğrendiğim çocuğa koştu. Daha önce onu hiç görmemiştim, demek ki geldiğimiz günler kesişmiyordu.
Kai ona giden çocuğu kucağına alıp bir tur döndürdü ve saçına bir sürü öpücük bıraktı, gülümsediğimi fark edince boğazımı temizleyip yavaşça ayağa kalktım. Selam vermezsem ayıp olabilirdi.
''Merhaba.''
Hafifçe gülümseyerek Kai'ye yaklaştım, kucağından inen çocuk uzaklaşırken gülümseyip aynı şekilde karşılık vermişti.
''Merhaba, Huening Kai ben.''
''Beomgyu ben de.''
Kai kaşlarını kaldırdı, ''Ah, çocukların dilinden düşüremediği Beomgyu siz misiniz?'' sevecen bir ifadeyle daha fazla gülümseyince şaşırarak kaşlarımı kaldırdım. ''Benden bahsediyorlar mı?''
Huening hemencecik kafasını sallayarak beni onaylayınca çocuklardan uzak bir köşeye doğru geçtik. ''Elbette, bana o kadar çok bahsettiler ki birazcık kıskanmaya başlamıştım.'' Eliyle biraz ifadesini tanımlayınca kıkırdayıp çocuklara baktım. En azından artık onların beni sevdiğini biliyordum.
''Şuan bunun hoşuma gitmediğini söylersem büyük yalan olur.''
Kai gülüp kollarını göğsünde birleştirdi. İkimiz kenarda durmuş resim yapan çocukları izlerken görevli kadın odaya girdi. Önce hepsinin güzelce resim yapmasını izleyip hemen ardından omuzuma dokundu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maze in the mirror, beomjun
FanfictionBirinin bedeninde izler vardı, diğerinin kalbinde. |angst