Kaybolduk!

195 13 10
                                    

Eve gelmiştim.

Elim kalbimin üzerinde bir o yana bir bu yana volta atıyordum.Kendimi dizginlememin bir yolu olmalıydı fakat bu bir türlü benim aklıma gelmiyordu.Öpüşmüştük ya öpüşmüştük!Bundan daha sakinleştirici ne olabilirdi ki?

Fakat içimdeki huzursuzluk beni deli ediyordu.Er ya da geç gidecektim ve bir sevdaya tutulmanın ne yeri ne de zamanıydı.Ama olmuştu işte.Bir haftayı zar zor doldurduğum bu güzel şehirde bir de aşık olmuştum.Hemde deli gibi!

Düşüncelerim ile kendimi karartmak ile meşgulken telefonum çaldı.Belki Kıraç'tır diye saçma bir düşünce ile koltuğa doğru koştuğumda telefonumu elime aldım.Arayan babamdı.Gözlerimi devirdim.Babama tabiki seviyordum fakat ben böyle düşüncelerden uzaklaşmaya çalıştıkça evren sanki beni bunlara daha çok itiyordu.

Hızla telefonu açtım.Kulağımı dolduran ses babamın özlem ile karışık sesi oldu."Balım"yüzümde bir gülümseme oldu.Babam bana genelde balım derdi.Çünkü beyefendinin en sevdiği tatlı bal kaymaktı.Bu yüzden bana da balım diyordu.Ne güzel aile bağlarımız var ya!

Gene de bu hoşuma gidiyordu.Bana sürekli balım desin,beni bağrına bassın istiyordum hep.Gözlerimin dolduğunu hissettim.Umarım ablam pembe bluzumu giymemiştir!

"Babiş"dedim ona taktığım garip ad ile.Genelde ona 'baba'yerine 'babiş'demeyi tercih ederdim.Bu bana göre ultra sevimlilik falan yerine daha çok yumuşaklığı hissetiriyordu.Babama lakap takmayı seviyordum.

"Biletini aldın mı?"bakışlarım dalgınlaştı.Bir cümle bile bana acı çektirmeye yeterdi.Aklımdan anılarım silik silik geçmeye başladı.İlk başta buraya geldiğim ilk günü hatırladım.Etrafıma şaşkın bir ördek gibi bakıyor,elimde tuttuğum koca valizi taşımaya çalışıyordum.

Kıraç'la karşılaşınca yüz ifadesi geldi aklıma.Bu ise ansızın gülmeme neden oldu.Beni ve pembe dünyamı eleştiriyordu.Sanırsınız kendisi küçük Emrah bir de bana racon kesiyordu!Yüzümdeki sırıtışın büyümesine neden oldu düşündüklerim.

Onun öncesine gidince aklıma Gamze geldi.Gidecek bir yerim yokken karşılaşmıştık onunla.Sığınacak bir limanım bile yokken sohbet etmiştik.Bir denizin karşısındaki bankta oturmuş, o anlık çaresizliğimi unutup çantam hakkında konuşmuştuk.Sonra bana eve uğrayacağını söylemişti.Ve beni farkında olmadan kurtarmıştı.

Sonra Serap ile tanıştım.Erkeksi özelliklerini saymazsak bence kafa kızdı.Yani benim için öyleydi.Biz tırnaklarımız ve kuaför randevulerimiz hakkında konuşurken o sürekli Beşiktaş maçları ve garip kadrosundan bahsederdi.

Hatta bir kere Cenk Tosun'dan bahsederken öyle bir dalmıştı ki kızın aşk ile bağının sıfır olduğunu bilmesem onunla aşk yaşıyor falan zannedicektim.Birbirimize zıt olsak da üçümüzde birbirimizi tamamlıyorduk.

Kızıl kafa bana küçüklükten beri avukat olmak istediğini anlatıyordu.Ben ise yaptığım elbiseler ve bana gelen ünlüler hakkında onunla konuşuyordum.Serap ile pek konularımız uyuşmasa da onunla da ortak birşeyler bulmaya çalışıyorduk.

Yangın günü geldi aklıma.Kıraç'a ilk sarıldığım an.Kokusunu en derininden içime çektiğim ilk an..Kıraç'ın donmuş yüz ifadesi hâlâ aklımdaydı.Bu daha çok gülmeme neden oldu.Onu her gördüğümde anlam veremediğim kadar yüksek çarpan kalbim geldi sonra aklıma.Daha sonra gitmek zorunda olduğum...

Gerçekten gidecek miydim?

İçimi kaplayan kederden rahatsız oldum.Bu beni huzursuz etti.Gitmek istemiyordum.En azından birkaç gün daha burada kalmak istiyordum.Tabiki iki gün sonra gidecektim fakat en azından biraz daha burada kalıyım istiyordum.

BOZUK SAATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin