1 AY 13 GÜN SONRA
Mun'la en hızlı kim erişteyi bitirir yarışmasındaydık. Kaybeden kazanana pasta alacaktı. 5 tabaklık erişteyi ilk önce Mun bitirmişti. Kusma noktasına geldiğim için yiyememiştim. Mun zafer sevinçleri yaparken dayanamayıp üzerine kustum.
Diğerlerinin de midesinin şuan bulandığına emindim. Jeokbong burnunu tutarak odasına gittiğinde Mun'la bakıştık. "Bir daha senle yarışmaya girersem!" diye söylenerek banyoya gitti. Gülmemeye çalışarak bende odama gittim. Elim yüzüm hep kusmuk olmuştu.
Banyomu yapıp üzerimi değiştirdim. Birazdan kötü ruh yakalamaya gidecektik. Siyah eşofmanımı giydim. Üzerine de takımını giyindim. Eşofman rahat olduğu için sorun olmazdı zaten.
(Tarif edemedim)
Odamdan çıkar çıkmaz Motak "Wong'u gördü Hana. Tam zamanında çıktın sende. Son seviyeye gelmiş. Öldürmemiz gerekecek." diyerek ayakkabısını giydi. Bende ayakkabımı giyerek arabaya bindim.
Wong'u uzun zamandır görmemiştim. Kimse görmemişti aslında. Wong uzun zamandır Kore'de değildi büyük ihtimalle. Hwang ve Gelly'de yoktu zaten. Ma Juseok'un ruhunu da çıkartmıştık. Baya zor olmuştu ama sonunda ondan da kurtulmuştuk.
Araba durduğunda Mun bölgeyi çağırdı hemen. Garipser bir bakış attı. "Yok. Wong burada değil." Hana da aniden "Bir çete kötü ruh... Burada değiller." diyerek bize baktı. "Ben burada etrafa bakarım. Kulaklığım yanımda zaten. Bir şey olursa duyarsınız zaten." dedim.
"Tek başına olmaz." diye karşı çıktı Bayan Chu.
"O kadar güçsüz değilim. Hem iyileştirirsiniz beni." diyerek göz kırptım. "Hemen halledip gelirsiniz zaten. Endişelenmeye gerek yok." Zar zor ikna edip Wong'u aradım. Onun adını duymak bile istemiyorum ama mecburdum. Ben avcıydım. Kötü ruhların ruhunu çıkarmam gerekiyordu.
O kişi Wong bile olsa.
Terk edilmiş camları kırık kapısı da dokunsan yıkılacak gibi duruyordu. Umarım üzerime çökmez.
Evin içine girdiğimde direkt olarak karnıma tekme yedim. Geriye doğru sendeleyip Wong'a baktım. Yüzüne yumruk atıp dizine arkadan vurdum. Wong gülerek "Beni dinlemedin." dedi. Anlamsızca yüzüne baktım. Ne saçmalıyordu?,
"Ha Jun sana dokunmuştu değil mi? Çok acı. Artık seni ben bile kullanmak istemiyorum. Acınası duruma düşmüşsün. Ne işim olur artık seninle?" Zar zor unuttuğum şeyleri bana hatırlatmak zorunda değildi. Sinirle tekme atıp duvara yapıştırdım. "O dokunulmuş kadın bile seni istemiyor."
O afalladığı için kulaklığımı açtım. Tam konuşacakken kulaklığımı öyle bir hızla alıp kırdı ki fark edememiştim. Sanki her şeyi bir saniyede yapmış gibiydi. Bu kadar hızlı olmasını beklemiyordum.
Yumruğumu yüzüne geçirirken cam parçasıyla bileğimi derin bir şekilde kesti. Yara geniş ve derindi. Gözlerim acıdan dolduğunda Wong elindeki camı yere attı. Duvara yaslandı. Eliyle başını tutup kendi kendine bir şeyler dedi.
Onunla ilgilenemiyordum bile. Damarlarımı kesmişti. Çok fazla kan akıyordu.
Bana yaklaştı. "Özür dilerim, özür dilerim. Kendimde değildim." Bileğimi tutup iyileştirmek istediğinde karnına tekme atıp geriye gitmesini sağladım.
Kötü ruhu zaptetmeye çalışıyordu. Kötü ruh tamamen ele geçirdiği için bunu yapamazdı. İmkansızdı. Çok geç kalmıştı.
Fırsatı değerlendirip sağlam olan elimle yüzüne yumruk attım. Bana karşılık vermiyordu. "Ruhumu çıkartacak mısın yoksa öldürecek misin?"
"Öldüreceğim."
"En güzel ölüm." Burnundan kan akmaya başlamıştı. Hayır, yine yalan söylüyordu. Kurtulmaya çalışıyordu. İnanmamalıydım.
Bileğimi tutarak "Yine numara yapıyorsun. Bu sefer kullanamayacaksın." dedim acı içinde.
Wong yere oturdu. "Hayır, Ari son kez dinle. Lütfen."
"Dinleyecek bir şey yok." diyerek üzerine eğildim. Ruhunu çıkarmak için elini kalbinin üzerine koyduğumda aniden dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
Omzundan ittim. "Hayatımı s*kmişim zaten! Öleceğim birazdan ve şuan sana yalvarıyorum! Dinle Ari. Dinle. Sikt*ğimin videosunu bir kenara at beni dinle!" dedi sinirle.
Avcılar geldiğinde "Ari ben seni çok sevdim. İlk başta kullanacaktım ama yapamadım! Sen diğerleri gibi değildin." diyerek bileğimi iyileştirmeye başladı.
Burnundan akan kanlar hızlandı. Zorlanıyordu. Bileğimi çektim. Telefonunu cebinden çıkarıp önüme attı. Avcılar ne olduğunu anlamamıştı hala.
Ruhunu çıkartacağımda bu sefer de Motak "Onu öldürmen lazım." diyerek engelledi. Bir anda ses kaydı açıldı.
Wong:Hayır, Ari'yi kullanmayacağım. Onu kullanamam. Başka bir yolu olmalı.
Yubin: Ona aşık değilsin herhalde.
Ha Jun: Kafayı yemişsin! Ona aşık olduğuna inanamıyorum. Avcıya birde.
----
Motak'ı dinlemedim. Sadece ses kaydına odaklandım. Hayır hayır ses kaydı yalan. Oyun. Ona haksızlık yapmadım.
Ama öyleydi. Ben Yubin'e inanmıştım. Ve geri dönemeyeceğim bir hata yapmıştım.
-----------------------------------------------------
Nasılsınızz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Uncanny Counter
Teen Fiction"𝘉𝘪𝘳 𝘴̧𝘦𝘺𝘥𝘦𝘯 𝘷𝘢𝘻𝘨𝘦𝘤̧𝘵𝘪𝘨̆𝘪𝘯𝘥𝘦 𝘩𝘦𝘱 𝘺𝘦𝘯𝘪𝘴𝘪𝘯𝘪 𝘮𝘪 𝘢𝘭ı𝘳𝘴ı𝘯?"