Hemen doğruldum. Anne oluyordum. Anne...karnımda bebek vardı. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. "Ben... anne oluyorum." Hıçkırarak konuşmaya devam ettim. "Ve sen babasısın. Bu çok güzel..."
Wong sıkıca sarıldı. "Umarım sana benzeyen kızlarımız olur."
"Hayır hayır sana benzeyen yakışıklı erkek çocuklarımız olur. Onlara onu seven kızları kırmamalarını, sevdiği kızlara değer vermeleri gerektiğini anlatacağım." diye itiraz ettim. Wong gülerek "Sen nasıl istersen öyle büyüteceğiz." dedi. "Şimdi eve gitmeliyiz. Yorulma."
Arabayla sığınağa geri döndük. Jeokbong ağlayarak bana sarıldı. "Ben şimdi dayı mı oluyorum amca mı?" Bende ağlamaya başladım. "Dayı olacaksın!" diyerek salya sümük ağlamaya devam ettim. Motak aramıza girip "Ağlamayı kesin!" diye homurdandı. Kendi de ağlıyordu!
Gülerek yaşlarını sildim. "Siz neden ağlıyorsunuz?"
"Küçük bebeğimiz evleniyor ve anne oluyor çünkü!" diyerek burnunu çekti ve tuvalete gitti Motak. Mun "Yaşlandın sanırım." diyerek güldü. Bende gülerek "Siz yaşlanıyorsunuz bence." dedim.
Mun gülerek Wong'un yanına gitti. Hana gizlice ağlıyordu. Chu "Tamam artık. Ari sen odana gidip dinlen. Canının istediği bir şey olursa hemen söyle. Wong'a değil direkt bana söyle tamam mı? Sancın falan olursa buradayım." diyerek sırtımı okşadı. Odama gidip eşofmanlarımı giyindim.
Düğünden Bir Gün Önce
Diğerlerinin de ısrarıyla Wong'la ayrı bir eve geçecektik. Bu konuda en çok Hana ısrar etmişti. "Kötü ruhlar bitmedi. Sığınakta zarar görebilirsiniz." diyerek bizi bir eve çıkmaya ikna etmişlerdi. 6 günde 3 kilo almıştım! Motak ve Mun o kadar çok meyve alıyorlardı ki hepsini yemek zorunda kalıyordum. Chu ve Hana da sürekli güzel güzel yemekler yapıyordu.
Wong ve Jeokbong ise her gün manevi destek oluyorlardı. Jeokbong çocuk için şimdiden çizgi filme alışmam gerektiğini söyleyip çizgi film açıyordu. En eğlenceli olan kısmı burasıydı. Jeokbong ile her gün Winx, Damla'nın dolabı, Ben10 izliyorduk.
Wong ile eve karar vermiş yerleştirme işlerini Jangmul'a bırakmıştık. En güzel şekilde hazırlayacağından emindim.
Evi görmeye gidiyorduk Wong ile.
Heyecanla kapıyı açtım. Her şey çok güzeldi. Balkonlardan çocuk düşmesin diye korkuluk yapılmıştı. Hatta prizlere bile önlem alınmıştı.
"Çok güzel..." Gözlerim dolmuştu. Şu hormonlar yok mu?!
Hana elimden tuttu. "Sen birde odalarınızı gör. Sıra mutfakta." Mutfakta o kadar güzeldi ki... Hayallerimde bile bu kadar güzel düşünmemiştim evimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Uncanny Counter
Teen Fiction"𝘉𝘪𝘳 𝘴̧𝘦𝘺𝘥𝘦𝘯 𝘷𝘢𝘻𝘨𝘦𝘤̧𝘵𝘪𝘨̆𝘪𝘯𝘥𝘦 𝘩𝘦𝘱 𝘺𝘦𝘯𝘪𝘴𝘪𝘯𝘪 𝘮𝘪 𝘢𝘭ı𝘳𝘴ı𝘯?"