26. Bölüm: EĞİTİM

114 16 36
                                    

Kahvaltı için uyanmıştım ama uyku daha ağır basıyordu. Sıcacık yatağım gitme diye cilve yapıyordu adeta. Okul zamanımda da hep böyleydi. O sıcacık yatak hafta sonu hariç her gün cilve yapardı!

Homurdana homurdana kalkıp kahvaltı yapmaya gittim. Kahvaltıya oturacağım zaman kötü ruh gördü Hana. Kötü ruhlar tam zamanını buluyor he!

Kötü ruhları yakalamak için gittiğimizde her biri ayrı yerdeydi. Narae ile birlikte kötü ruhu yakalamayı gittik. Hana ve Jeokbong, Motak ve Chu, Jangmul ve Mun da grup olarak gitmişti. Narae'ye dikkat ederek kötü ruhla dövüşmeye başladım. Sonbaharda olduğumuz için rüzgar çıkmıştı birde. Ben diyorum hayat her şeyiyle benden nefret ediyor! 

Kötü ruh ani bir hamleyle beni yere düşürüp elindeki bıçağı kalbime saplamaya çalıştı. Bileğinden tutup zar zor engelledim. Narae ağlayarak ne yaptı bilmiyorum ama bir şey yapıp üzerimdeki vahşi adamın beni bırakmasını sağladı. Ayağa kalkıp adamı yere düşürüp ruhunu çıkarttım. Narae korkuyla sarıldığında uzun zaman sonra gerçekten sevginin sıcaklığını hissetmiştim. 

Benden ayrıldığında "Ağlamayı bırak. Bir şey olmadı." diyerek gözyaşlarını sildim. Yan taraftan "Narae halüsilasyon göstermeseydi zarar verecekti." diyen Hana'ya baktım. "Dikkatsizdim. Bir dahakine Narae'nin yardımına gerek kalmaz." diyerek arabaya doğru gittim. Abartı bir tepki verdim sanırım. 

Sığınağa geri döndüğümüzde şirkete gitmem gerektiği için bir iki lokma yemek yiyerek odama gittim. Siyah, elbise ve çizmemi giyerek saçlarımı taradım.

Tam giderken çiçeklere su vermeyi unuttuğumu fark ettim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tam giderken çiçeklere su vermeyi unuttuğumu fark ettim. Hemen lotuslara suyunu verdim. Pembe olan solmak üzereydi. Pembe tutku ve sevgiydi. Wong'un sevgisi de bitmişti. Yine de çiçeklere bakacaktım. Kurusalar bile. 

Tek başıma şirkete gittim.

Sehun'la görüşmek için odasına girecekken kötü ruhların enerjisini hissettim. Avcı olduğumu saklayıp gizlice dinledim. Bu aradığımız kötü ruhlar olmalıydı! Sanırım Amaya konuşuyordu şuan.

Amaya: Bu şirkette bizim de payımız var. Saçma salak insanlarla iş birliği yap diye yardım etmedik sana! 

Kız kardeşi de onu savunuyordu.

Darla: Ablam haklı. Yatak derdindeysen başka yerde yap. Başımızı belaya sokacak bir şey yaparsan ilk seni öldürürüz. 

Sehun: Yatak derdinde olursam seni arayacağımdan şüphen olmasın.

Amaya: Kız kardeşime yavşamayı bırak.

Sehun: Çıkarım olmasa iş birliği yapmazdım. Zekanı saklanmak için kullanmayı bırak da iş hayatına odaklan. O kadının zekasına güveniyorum. 

Darla: Iyy! Çiçek parfümü kokuyor burası. Çalışanlara parfüm sıkmak yasak demedin mi? Siktir olup gidelim şuradan kusacağım az kaldı. 

Sehun: Akşam buluşuruz.

Amaya: Yavşamasana kardeşime, şerefsiz! Yedi ceddine kadar sik*rim seni.

Onlar çıkarken belli etmeden yeni gelmiş gibi davrandım. "Bu arada parfümüm çiçekli değil, şekerli." diyerek Darla'ya gülümsedim. Amaya sanki hoşuna gitmiş gibi gülümsedi. Darla'yı susturarak gitti. 

Sehun'la iş konuşmamız bitince Ayaz'ın mesajına baktım. 

Ayaz: Dersim yok.

-Tamam. Atacağım konuma gelirsin.

Hemen sığınağa gidip eşofmanımı giydim. Tanıdığım birinin salonunda ona öğretecektim dövüşmeyi. Oraya vardığımda dudağının patladığını gördüm. O beni beklerken bende oksijenli suyla pamuk alıp geldim. "Yakar," diye inat etsede "Çok ve boş konuşuyorsun. Yaşın gereği olsa gerek." diyerek susturdum. Dudağındaki kanı silip yarasını oksijenli suyla temizledim. "Yakışıklısın ve zorbalık görüyorsun."

"İltifatın için teşekkür ederim." 

"Ben ciddiyim. Hani böyle sivilceli, sessiz, biraz kilolu olanlar olur ya. Onlar zorbalık görür genellikle. Sen neden görüyorsun?" diye sordum. Sessiz olduğum için ortaokulda gördüğüm zorbalıklardan nasıl bir acısı olduğunu biliyordum. 

Omuz silkti. "Bunun bir sebebi yok. Hepsi o Yunan çocuk tarih dersinde Konstantinopolis, dediğinde benimde karşılık olarak Evet, yüzmeyi öğrendiğiniz şehir dememle başladı. Ciddi bir olaya dönüştü sonra. Şu ergen tipler varya... Onlarda öyleler. Babam pek umursamıyor beni. Eve bile gelmez. Tek başıma on kişiye karşı koyamayacağım için zorlamıyorum. Hem acı kendime getiriyor beni." 

Pamuğu atıp "Babanla konuş. Tek başına buna katlandıkça kendi yalanlarına inanmaya alışacaksın." dedim tecrübelerime dayanarak. 

Gülümsedi. "Sen nereden biliyorsun? Güzelsin ya hani. Zorbalık görmemişsindir." diyerek gözlüğünü çıkarttı. Ringe çıkıp "Soru sormada gel şuraya bücür. Büyüklerinin dediklerini yapmalısın." dedim. 

Yanıma gelip üzerime eğildi. "1.50 boyunda bir minyonsun." 

Böbreklerine bir yumruk geçirdim. "170'im göt!" diye bağırdım. Gayet uzundum. O iki metreyse ben ne yapayım? Böbreklerini tutarak inledi. "Bu kadar gücü nereden topladın?" diye mırıldandı. Gülerek "Ciddi olalım hadi. Daha çok işimiz var." dedim.

Bir saat şakasız ona yumruk atmayı öğretmiştim ve elinin ayarsızlığı yüzünden yüzüme yumruk atmıştı! Tüm gücüyle. Yetmezmiş gibi tekme atacağı yeri bırakıp benim karnıma vurmuştu! Bu kadarla da yetinmedi. Kalbime yumruğunu çaktı!! Nefes alamadım onun yüzünden. 

Hava kararmak üzereydi. Son hareketleri gösterirken onu yere düşürmeye çalıştım. O düşmüştü ama ayağını ayağımın arkasına takıp beni de düşürmüştü. Üzerine düşürmüştü dingil! Sinirle kalkmaya çalışırken karnına tüm yükümü verdim yanlışlıkla. "Dur dur! Ben çekileyim. " diyerek altımdan çekildi. Oturur şekle gelip sırtımı yasladım. 

Bir anda Ayaz gelip yüzüme yaklaştı. Korkuyla ittim. "Öyle yaklaşılır mı?!" 

"Morarmış mı yüzün diye bakacaktım." 

Yüzüm yanmaya başladığında güldü. "Kısaca seni öpmeyecektim." 

"Öyle bir şey düşünmedim! Ders bitti." diye homurdanıp telefonumu aldım. Saçlarımı tekrardan sıkıca bağlayıp giderken Ayaz gülüyordu. Bir anda bir erkek size yaklaşsa. Hemde yüzünüze yaklaşsa ne düşünürdünüz? 

Yüzüme bakacaktı diye düşünmezdim herhalde. 

Ya da kısaca bende sorun var. 

--------------------------------------------------

Lgsye girenler bilir Türkçe de öyle sorular vardı ki cevabı belirsiz çözene kadar akla karayı seçiyor insan. Öğretmenlerin bile şıklar çok belirsiz, artık hangisini doğru seçerlerse o doğru olur dediğini duydum.

Ara derslerde de sayısalda da çok zor sorular vardı. Bence aralarında mantıksız birkaç soru vardı. Kısaca soruları böyle soranı sikym. 🤗 Geldiniz mutlu mutlu otururken kafama sıçan kuş gibi hayatımın ortasına sıçtınız.😍🥰

The Uncanny Counter Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin