37. Bölüm: KURTULUŞ

78 12 10
                                    

Adamlar kadının yerini tespit ettiklerinde avcılarla birlikte oraya gittik. Başka bir şehirde ve çok garip bir yerdeydi. Gittiğimizde tedbirli davranarak kapıyı açtı Motak. İçerde sadece acı içinde kıvranan Wong vardı. Koşarak yanına gittim. Telaşla ona sarıldım.

 Telaşla ona sarıldım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"İyiyim. Sadece yaralandım." dedi Wong. 

Ondan ayrıldığımda Bayan Chu gelip hemen yarasını iyileştirdi. Hana, Wong'un sırtına elini koyduğunda anılarını görüp elini geri hızla çekti. Benimle göz göze gelince gözlerini kaçırıp etrafı aradı. Wong'u alıp geri döndük.

Kötü ruh korktuğu için kaçmıştı!

Sığınağa döndüğümüzde Wong odasına gidip kanlı kıyafetlerini değiştirdi. Hana'yı durdurup "Anılarında ne gördün?" diye sordum. Hana yutkunarak "Kötü ruh olduğunda yaptığı vahşetleri." dedi sadece. 

"Çocuk mu kandırıyorsun?"

"Ari... Görmesen daha iyi."

"Gördüğün şeyi bana da göster Hana."

Hana istemeyerek Wong'un kanlı kıyafetini alıp odama geçti. Elimi kıyafetin üzerine koyup kendi elini elimin üzerine koydu. Wong'un oradaki anına gitmiştik. O kadına baktım ilk önce. Sarı kahve karışımı saçları vardı. Benim kadar uzundu ve beklediğimden gençti. 

Yeni yeni kendine gelmeye çalışan Wong'un yanına gitti. Wong hala kendinde olmadığı için ona yaklaştı. İlk önce dudaklarını öptü. Daha sonra yavaşça öpücükleri boynuna gitti. Elleri vücudunda gezerken o boynundan öpmeye devam etti. Öpücükleri bu seferde omzuna doğru indi. Wong yavaşça kendine gelirken "Günaydın," diye fısıldadı dudaklarına yaklaşırken. Dudaklarını Wong'un dudaklarına tekrar bastırdığında gözümden akan yaşlar hızlandı. 

Hana elimden tutup "Yeter bu kadar! Gidelim hadi." dedi. Kadın aniden bana döndüğünde Hana şaşkınca ona baktı. Kadın boğazımı sıkmaya başladığında karnına tekme attım. Anidan çıkıp başka bir yere gitmiştim. 

Kadın gülerek "Öpücüklerimden memnun olup olmadığına ona sorar mısın? Memnunsa tekrar beklerim." dediğinde yüzüne yumruk attım. "İğrençsin!"

Beni geriye ittiğinde anıya geri döndük. "Başkalarını öpmemiş gibi konuşuyorsun." dedi Ayaz olayını yüzüme vurarak. "Ben kimseyi taciz etmedim." diye itiraz ettim. Hana kadını itip geri dünyaya döndürdü. 

Hana ağladığımı görünce "Görmesen daha iyiydi." diye mırıldandı.

"Ama o kadının nerede kaldığını gördüm." 

Wong aniden odaya girince Hana "Siz konuşun. Daha sonra dersin." diyerek odadan çıktı. Wong ağladığımı fark edince "O kıyafet de Hana da buradaydı... O anılara gitmek zorunda mıydın?" dedi yorgunca. 

"Seni öpmüş." diye mırıldandım. 

"Felç gibi hissediyordum. Kolumu bile kaldıramadım. Engelleyemedim." diyerek yatağıma oturdu. Yanına oturup gülümsedim. "Senin suçun değil." Dudaklarından nazikçe öptüm. Onun izleri kalmamalıydı. Başka bir kadının izi olamazdı. Onun öptüğü yerleri nazikçe öptüm. Ellerimle yüzünü sardım. "Benden başka bir kadının izi kalmasın." 

Gülümseyerek ellerimin üzerine ellerini koydu. "Asla kalmayacak. Ben sana aitim." Gülerek "Evet, sen bana aitsin. Başka birine bakarsan gözlerini oyarım. O gözler benden başkasına bakmayacak anladın mı? Bakmayı denediğinde o kadını öldürürüm." dedim. 

Kafasını sallayıp "Bakarsam acıma." diyerek alnımdan öptü. Kafamı dizine koydum. "Wong neden bilmiyorum ama korkuyorum." dedim endişeyle. 

"Yanında biz varız."

"Biliyorum ama korkuyorum. Sanki başka kötü ruhlar bu olayları aratacak gibi geliyor. Gittikçe onlarda güçleniyorlar." diyerek içimdekileri döktüm. Saçlarımı okşadığında aklımdakilerle huzursuzca uyudum. 

Wong'un hareketlendiğini hissedince uyandım. "Ne oldu?"

"Bir şey yok."

"Bir şey olmuş demek ki."

"Başım ağrıyor sadece." dedi.

Ayağa kalkıp çekmecemden ilaç uzattım. "Bir şeyleri demek için zorlamam mı gerek? Çocuk gibisin." diye homurdandım. İlacı içip "Neden bilmiyorum ama bugün aşırı güzelsin." dediğinde gülümsedim. "Önceden güzel değil miydim yani?"

"Çook. Çok güzelsin."

Sarı sarı kaşlarına baktım. Ayağa kalkıp yanağıma öpücük bıraktı. Odamdan çıktığında mutfağa gittim bende. Chu ve Hana yemek yapıyorlardı. Onlara yardım ederken "Wong'un morali bozuktu." dedim.

Chu "Yaşadıklarından dolayı normaldir." diyerek bana döndü. "Ona en çok yardımcı olabilecek sensin." 

"Biliyorum ama farklı bir şeye morali bozulmuş gibiydi." diye itiraz ettim.

Mun arkadan gelip "Onunla konuşmamı ister misin?" dedi. "İyi olur aslında." diye mırıldandım. Sorunun ne olduğunu öğrenirsem daha çok yardımcı olabilirdim. 

Mun konuşmaya gideceğinde Hana "Kötü ruhlar..." dedi. Wong'un dinlenmesini istesek de gelmek istemişti. Arabada giderken Wong'a dönüp "Moralin neden bozuk?" diye sordum. Bir şeyler var gibiydi.

"Yorgun hissediyorum."

"Sığınakta kalmalıydın."

"Yardım etmem gerek." Gülümseyerek baktı. Durduğumuzda hemen inip kötü ruhu aramaya başladık. O kadın... Wong'u kaçıran.

Bana doğru gülümsedi. "Nasılsın Ari? Duyduğuma göre Amaya ve Darya seni iyi haşlamış. Ağrın falan var mı? Yoksa neden benimle dövüşmüyorsun? Bende sende telekinezi yapamıyoruz iyi bir şekilde." 

Hana kolumdan tutup "Tuzak olabilir." diye uyardı. 

"Bu arada adım Hanni. Bana hitap edecek bir şey arama diye dedim. Ah... Bu arada Wong sen nasılsın? Kendini yorgun hissediyor gibisin. Normal. Boynuna küçük bir iğne vurdum." Bir adım yaklaştı. "Ari? Karar verdin mi? Peki. Sorun yok. Ama demem gereken bir şey var." Bir daha yaklaştı. "Wong eşsiz bir erkek. Teni, yüzü, vücudu..."

Bir adım daha yaklaştığında arkasından küçük bir kız çocuğu çıktı. "Yardı-" derken Hanni ağzını kapattı. "Onu saniyeler içinde öldürebilirim. Eğer yanıma gelmezsen Ari. Senin kaderini de yaşatabilirim. Tacizler, aşağılanmalar..." dediğinde öfkeyle yanına gittim. Motak "Ari!" diye bağırsada daha fazla bu kadının konuşmasını dinleyemezdim. 

Hanni çocuğu köşeye bağlayıp yanıma geldi. "Güneş'e dikkat et. Wong'u göremeyebilirsin." Yüzüme yumruk atıp tekme savurduğunda bacağını tutup yere çektim. Hızla ayağa kalktığında karnına tekme attım. Tekmemi engellediğinde boğazımdan tutup binanın kolonlarına yasladı. 

Dirseğimi göğsüne geçirip ittim. Duvardan destek alıp kafasına tekme attım. Gülerek yere düştüğünde hemen ayağa kalktı ve binanın uç kısmına gitti. Yanına gidip yüzüne yumruğumu geçirdim. Tekme atıp beni uzaklaştırdığında bacağına vurup yere düşürdüm. Yere düştüğünde "4," diye bağırdı. 

Anlamsızca ona baktığımda köşedeki kıza bakıp ayağa kalktı ve aşağıya atladı. Bina sallanmaya başladığında köşede saklanmış kızı da alıp koşmaya başladım. Bina yıkılırken küçük kızın kafasını koruyup yere çömeldim.

Taşlar sırtıma çarptıkça nefes alamıyordum adeta. Ayağıma düşen taşla kırılma sesi duydum. Lanet olsun! Kırılmayan yerim kalmamıştı. 

-------------------------------------------------------------

Bugün iki bölüm atacağım için birini erken atayım dedimm.

The Uncanny Counter Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin