1 • Tid Er Alt

40 5 6
                                    

Zaman Her Şeydir




Metrolar.
Metrolar kalan insanların sığındıkları tek yerdi. Yukarda onları bekleyen tek şey tehlikeydi. Yeraltına saklanmaktan başka çareleri kalmamıştı. Her metronun içinde kadın, erkek ve çocuklar belli kurallar eşliğinde yaşamlarını sürdürmeye çalışırdı. Artık hiçbir metro aracının geçmediği bu karanlık ve soğuk tünellerin içine küçük odalar inşa edilmiş, belli bir toplanma alanına sahip yeni bir yerleşke kurulmuştu.
Elbette her metroda bir yönetici bulunurdu. İnsan var oldukça bir lidere ihtiyaç duyardı, evet doğrusu bu. Bir lider vardı ve o metrodaki tüm insanlardan sorumluydu. Yaklaşık yüz-iki yüz kişiden yani. Ve bu yüz kişiden nerdeyse yarısı asker olarak yetiştiriliyordu.
Normal şartlarda bu metronun gidebileceği her istasyonda giriş çıkış vardı ve bu alanların korunması gerekiyordu. Kimden mi? Elbette insanların bu tünellere sıkışmasına sebep olanlardan.
Vampirler ve zombiler.

Gaz lambaları eşliğinde oturulan masada herkes düşünceliydi. Lider Vincent Deshawn birazdan burda olacaktı ve planın üstünden geçtikten sonra her biriyle göz teması kurarak bunun bir veda olmadığını söyleyecekti. Tıpkı geçen ay yaptığı gibi. Ama olmuştu, ekipteki biri rütbeli iki kişiyi kaybetmişlerdi.
Asker gibi yetiştirilip metroyu koruyorlardı yıllardır. Nöbetleşiyorlar ve dışarı çıkıyorlardı. Metrodaki malzemeler sonsuz ya da sınırsız değildi çünkü. Tükenmeden plan hazırlanıyor ve askerlerden bir ekip oluşturulup yukarı, malzeme almaya gönderiliyordu.
Yine böyle bir görevdeyken bir arkadaşları zombiler tarafından ısırılmış, diğeri de ortadan kaybolmuştu. Ki muhtemelen vampirlerin eline düşmüştü. Belki ölmüştü bile.

Miriam, iki yanında oturan arkadaşlarına baktı kısaca. Onlar da en az kendisi kadar korkuyordu, bunu görebiliyordu. Aslında bu yersiz bir korkuydu, kaderinde ölüm varsa her türlü ölecekti zaten. Evet, böyle düşünmek daha iyi hissettirmiyordu.

"Şu halinize bakın", dedi ayağa kalkıp. Bu halde yukarı çıkarsalar anında ölürlerdi.
"Unutuyorsunuz, biz bunun için yetiştirildik. İnsanlar ve kendimiz için çıkıyoruz dışarı. Bize gereken her şeyi biliyoruz, silahlarımız var. Biz korkarsak buraya sıkışıp kalan insanlar da korkar. Korkarsalar paniklerler ve paniklerlerse düzen bozulur, önünü alamadığımız şeyler olur. Dönebileceğimiz karanlık bir tünel olmaz artık. Toplayın kendinizi."

Masanın etrafındaki dört kişi için yeterli bir konuşmaydı bu. Karanlık, soğuk tüneller güvenli olan tek yerdi artık ve onu da kaybedemezlerdi.

"Adler'a katılıyorum", diyerek bir anda ortaya çıktı Vincent. Simsiyah, düzgün tıraşlanmış saçlarına tezat beyaz tenliydi ve buz mavisi gözleri beş askerde gidip geliyordu.

"Yukarı çıkmak yeterli beceri sahibi olmayı gerektirdiği gibi vicdan ve sorumluluk da istiyor. Sizde bunların hepsi var, korkmaksa zayıfların işi.
İş demişken, yakınlarda malzeme alınabilecek uygun bir yer olmadığını konuşmuştuk geçen ay. Sanıyorum metrodan biraz uzaklaşıyoruz artık. Bu size taşıma güçlüğünün yanında daha fazla tehlikeye atılmak gibi ağır bir bedel de yükler. Bu sebeple bırakmak isterseniz anlayışla karşılarım."

Beş askerden de tek kelime çıkmadı. Mimikleri bile oynamadı.
Vincent memnuniyetle gülümsedi ve masanın üstünde açılmış halde duran iki büyük kağıda indirdi bakışlarını. Hem metronun hem de gidecekleri bölgenin geniş haritasıydı bunlar.

"Haven Market, içinde listedeki çoğu şeyi bulacağınıza eminim. Doğru bir seçim. Uzaklığı canınızı sıkmıyor anladığım kadarıyla ancak o kadar uzak bir yere gidip geri dönememe ihtimalinizi düşünmek zorundayım. Bu bize hiçbir şey kazandırmaz."

Dyrebar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin