5 • Frykt og Tapt

18 4 9
                                    

Korku ve Kayıp



Aaron eliyle içeriyi işaret etti ve Miriam tereddütünü bir kenara bırakıp içeri geçince kapı arkasından kapandı. 

"Otur bakalım."

Miriam bu tonlamadan nefret ediyordu. Vincent bile onunla böyle konuşmazdı, sanki bir çocukmuş gibi.
Kendine ne için burda olduğunu hatırlatarak sakinliğini korumayı başardı. Her zamanki gibi.
Geçip tekli koltuklardan birine oturdu. Pencereye en yakın olana. Ki o bile epey uzak kalıyordu. Masa ve sandalyeler, kanepeler... hepsi herhangi bir soruna karşı özenle yerleştirilmişti sanki.

"Ne konuşmak istiyordun", diyerek lafa girdi Aaron. Masanın arkasında kalan koltuğa değil, Miriam'ın tam karşısındaki diğer bir tekli koltuğa oturdu.

"Kyle Wood", dedi Miriam bir mimik yakalamak için duraksayarak.
"Ekibimizden biriydi ve bir ay önce çatışmada kayboldu. Burda olmadığını düşünüyorum ama bunu doğrulayacak tek kişi sensin."

Aaron ona bir şeyleri ölçer gibi baktı. İnsanların duygularıyla hareket ettiğini biliyordu ancak bu durum biraz ilginçti.
Bakışları merakla dolarken öne eğildi ve dirseklerini dizlerine dayadı.

"Korkmuyor musun", diye sordu.

Miriam onun sadece gözlerine bakarken bile aslında ne kadar korktuğunu, diken üstünde hissettiğini yalnızca kendi biliyordu. En iyisi de buydu zaten. Çünkü o bu ekibin en yüksek rütbelisiydi ve sorumlulukları vardı.

"Korkuyu birçok duygunun arkasında bıraktım. İnsan önceliklerini bilmeli."

Hem sonuç olarak burdaydı ve burası, herkesin sıcak kana erişimi yasak olan, düzenli beslenme zorunululuğuyla düzenli olarak kan verilmesi gereken bir yerdi. İlk gün gözleri önünde bir vampirin eli kesilip yere yapışmıştı. Sırf dondurulmuş kandan usandı diye. Yani aykırı birileri çıkmadığı sürece burda ölmeyeceğini anlamıştı.

"Evet, bu dışarı çıkan insanların başındaydın anlıyorum. Liderlik ediyorsun. Böyle bir durumda bile yapabilmen garip geldi sadece. Biliyor musun orda, diğerlerini kurtarmak için kendini feda etmen inanılmazdı. Tabi yetersiz kalman dışında."

Yine o alaylı tonu kullanmıştı. Kullanmasa bile örtülü laflarıyla ne anlattığı gayet açıktı.
Sinirini kontrol etmenin ekstra zor olduğu bu dönemde, gittikçe sınırları zorlayan biriyle konuşmak ve ondan medet ummak Miriam'ın canını fazlasıyla yakıyordu.
Kirpiklerini ağır ağır kırpıştırıp onun çabucak ifadesizleşen yüzüne bakmaya devam etti.

Bir süre sadece birbirlerine baktılar. Sonra Aaron diklenip koltukta geriye yaslandı ve bir bacağını diğerinin üstüne atarken ortada kalan masaya bakıp göz temasını kesmiş oldu.

"Başka vampirler de var. Dışarda, bu gruptan bağımsız. Belki onların elindedir aradığın insan."

Miriam böyle bir şey olabileceğinden haberdardı. Bu yüzden saçma olduğunu bile bile bir fikir üretmişti. Yapmak zorundaydı.

"Burda olmadığını öğrendiğine göre", deyip kapıyı gösterdi bir eliyle.

Miriam gözlerini devirmek istese de kendini tuttu ve "Beni kovmadan önce teklifimi dinle", dedi çabucak. Bu hareketle kibar olduğunu düşünüyordu herhalde ama resmen kovuyordu işte. İlk geldiklerinde de aynısını yapmıştı.

Herhangi bir tepki vermeyip ellerini birleştirdiğinde devam etti Miriam:

"Eminim senin için Kyle'ın hangi vampirlerin elinde tutulduğunu bulmak çok kolaydır. Onu bul, sonra beni yem olarak kullan ve bu vampirleri tuzağa düşür. Böylece ben Kyle'ı alırım ki bu sana bir insan daha kazandırır, sen de bir düşmandan kurtulmuş olursun."

Dyrebar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin