14 • Blod og Gjenfødt

11 3 16
                                    

Kan ve Yeniden Doğuş




Karanlıkta bir şey vardı. Parlıyordu, bembeyazdı. Giderek yaklaştı, göz kamaştıran ışığı yavaşça soldu ve yüzü göründü.
Miriam sarsılarak gözlerini açtı. Soğuk eller yanaklarındaydı.

"İyisin", dedi resmen endişeli sesi.
"Seni çıkaracağım burdan."

Miriam anlam veremiyordu. Soğuk nevale neden gelmişti? Rüya mı görüyordu?
Birden son olanlar geldi aklına. Kıpırdamaya çalıştı ama farketti ki hala arabanın içindeydi. Alnından burnuna kadar uzanan sıcak sıvıyı hissedebiliyordu artık, bedenindeki acıyı da.
Silah sesleri de dolmaya başladı kulağına. O zombiler hala peşinde miydi? Elliot...araba ona çarpmış mıydı?

Yana dönüp sürücü koltuğundaki yağmacıya baktı. Kırılan ön camdan birkaç parça boynunda parlıyordu. Aracın tavan kısmı başına kadar çökmüştü. Belli ki ölmüştü, gözleri açık halde öylece duruyordu.
Arabanın ön kaportası burdan da iyi görünmüyordu. Sol tarafı komple direğe geçmiş ve çökmüştü. Miriam sağda oturduğu için şanslıydı, bu yüzden hayatta kalmıştı.

Aaron'ın kapıyı yerinden çıkarıp çıkışı için yol açmasını izledi. Hareket etmeye çalıştı ama canı çok yanıyordu. Soğuk kolların bir kez daha bedenine dolanmasına izin verdi. Aaron onu bacakları ve sırtından destekleyerek kucağına aldı.
Miriam ona tutunmak istedi ama kolundaki acı yüzünden vazgeçti. Zaten her halükarda Aaron'ın onu taşıyabilecek güçte olduğuna emindi.

Tamamen kararan gökyüzüne baktı. Diğer vampirler de dışarı çıkmış olmalıydı. Kimle savaşıyorlardı?

"Elliot'a zarar vermeyin", dedi sayıklar gibi. Ne dediğinin farkında değildi. Gözleri ağırlaşıyordu ve giderek acıyı hissetmemeye başlıyordu.

"Miriam, sakın kapatma gözlerini."

Duyduğu tanıdık sese itiraz etmek istedi. Artık gücünün tükendiğini söylemek istedi.
Başı yumuşak bir yere değdi ve silah sesleri azalırken stabil bir şekilde sallanmaya başladı.

Miriam bilincini tamamen yitirmeden yetişemeyeceklerinin farkındaydı Aaron. Bunu yapmayı asla tercih etmezdi ancak başka çaresi kalmamıştı.
Hançerini çıkardı ve sol elinin bileğine derin bir kesik açtı.

Arabayı süren Arthur "Bay Kennedy", dedi hayretle.
"Bunun sonuçlarını biliyorsunuz."

Koyu kırmızı kanı yavaşça sızmaya başladı kesikten. Aaron bir kez daha düşünmedi ve hançeri bırakıp parmaklarıyla Miriam'ın çenesine bastırdı hafifçe. Bileğini, aralanan dudaklarına götürdü, koyu kırmızı sıvı yavaşça damla şeklini aldı ve düştü. Ardından bir damla daha.

Aaron, kanı pıhtılaşmaya başladığı için bileğini çekti ve kapanmaya başlayan kesiği, kolunun yenini indirerek gizledi.
Miriam'ı koltukta geriye yaslarken hafiften kırmızıya dönen dudaklarına baktı. Geç kalmamayı umdu.

"İyi olacak mısınız efendim?"

Aaron başını geriye atıp arabanın camından dışarı bakmaya başladı. Vivian için bir şey yapamamıştı, bunun ağırlığını hala taşıyordu. Ama Miriam için yapabileceği bir şey vardı ve yapmıştı. Pişman değildi.

"Merak etme", dedi yanındaki uyuyor görünen bedene bakıp.
"Hiç olmadığım kadar iyi olacağım."







...







"Bir daha böyle bir şey olmasına izin veremeyiz. Ne olursa olsun onu göndermelerini engelleyeceğiz."

"Stefan lütfen anlık öfkeyle bir şey yapayım deme. Bunu engellemenin çok basit bir yolu var zaten. Bir dahakine bizi dışarı göndermelerini isteriz tamam mı, sakin ol."

Dyrebar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin