10 • Smerte

12 3 7
                                    

Acı



Owen ve Stefan, Miriam o gün geri dönmediğinde bir terslik olduğunu düşünmüş, her dakikayı endişelenerek geçirmişti. Yeniden onu sağsalim görünce hem şaşırmış hem de çok mutlu olmuşlardı.
Stefan hemen ona sarılmış, iyi olup olmadığını kontrol etmişti. Owen ise biraz azarlayıp hırpalamıştı. İyi haberi duyduklarında ise ne hissedeceklerini bilememişlerdi. Tüm bunların üç gün içinde gerçekleşmiş olması da cabasıydı.

Hasret giderme zamanı sona erdiğinde birlikte eksi birinci kata rahatça gidebilmiş ve hala uyutulan Kyle'ı kontrol etmişlerdi. Artık bir aradalardı ve onlara göre bu, her şeyden daha önemliydi.

"İnanması güç şeyler bunlar", dedi Stefan. Miriam'ın Linfalar'da kaldığı süre boyunca Kyle'ı bulmuş olması, Aaron Kennedy'nin onları resmen kurtarmaya gelmiş olması...

"Evet, yaşamak da öyleydi."

Hala boynundaki keskin dişleri hissedebiliyordu. Yarası yanıyor ve içi ürperiyordu. Owen ona uzanıp omzunu sıvazladı. Bunları yaşarken yanında olamadıkları için her ikisi de suçlu hissediyordu. Ancak elden bir şey gelmezdi ve geçmiş geride kalmıştı.

"Ben yokken siz ne yaptınız? Yeni bir şeyler öğrenebildiniz mi?"

Konuyu kapatsa çok daha iyi hissedeceği için bunu sormuştu. Nedense artık burdan kurtulabileceğine olan inancı epey düşüktü. Belki de Linfalar'da gördüğü muamelenin yanında burda rahat bir yaşamı olduğu içindi. Ama bu kabul edilemezdi. Belki hücrede tutulmuyordu evet, ama özgür değildi. Metroya, insanların yanına dönmeliydi. Orda durum farklı mıydı ki. Birkaç gün öncesine kadar metroda özgür olduğunu düşünüyordu ama şimdi fikri değişmişti. Vampir ve zombilerden tamamen kurtulmadıkları sürece insanlar, hiçbir yerde özgür olamayacaktı.

"Çok bir şey yok", dedi Owen.
"Margot'ya güvenebileceğimizi düşünüyorum. Bizimle oldukça ilgili, sohbet etmeyi de seviyor. Bilmediğimiz şeyleri anlatıyor."

Miriam başını iki yanda salladı yavaşça. Bunun bir deneme ya da tuzak olması çok daha olasıydı.

"Margot'yu hafife almayın. Asla aptal olduğunu düşünmüyorum. Bilmediğiniz şeyleri de öylesine anlatmadığına eminim. Şu an güvenebileceğimiz kimse yok, hele kaçma düşüncemizi paylaşabileceğimiz biri hiç yok. İnsanların nabzını yoklamaya devam edin. Bir şeyler düşüneceğim."

Her ikisi de başını sallayıp onayladı Miriam'ı. Ardından bulundukları alana nöbetçi vampir geldi. Etrafta kendi halinde takılan iki insanı çağırdı ve koridorda kayboldular.
Bu sırada Miriam takvimini tamamen unuttuğunu farketti. Kan verme işlemi sorunsuz geçiyordu ama bu her zaman böyle kalacak değildi. O açgözlü vampirleri gördükten sonra kan için neler yapabileceklerini düşünmek bile istemiyordu.

"Yöneticiyle görüşeceğim", dedi ve ayaklandı.
Stefan ona hayretle bakarken onun aklındakini Owen dile getirdi.

"Ne? Neden?"

Miriam ise aklındaki her şeyi dile dökmeme konusunda her zaman iyi olmuştu. Doğrusunun da bu olduğuna inanıyordu. Ekibi de bunun farkındaydı ve genelde böyle sorular sormazlardı.

"Siz dediğimi yapın, gerisi bende."

Koridoru geçip asansöre ulaştığında, koridorda volta atan vampir onun yanına geldi.

"Nereye?"

"Bay Kennedy ile konuşmaya", dedi gayet normal bir şeymiş gibi. Aslında Linfalar'da olanlardan sonra burda fazlaca tolere edildiklerini anlamıştı ama bunu görmezden gelecekti. Nasıl olsa onlar gibi değillerdi, bunu kullanmak için niye tereddüt edecekti ki.

Dyrebar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin