29' İzler, nesneler, sen

514 79 2
                                    

Kan lekeleri ile uyanmak canını sıkmaya başlamıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kan lekeleri ile uyanmak canını sıkmaya başlamıştı. Tişörtleri banyosunda bulunan yeşil renk çamaşır sepetini sıra ile boyluyordu. Dolabının karşısına geçiyor, yeni bir tişört seçiyordu ve birkaç saat sonra kan ile bulanıyordu. Jungkook sıkılmıştı. Yaprak desenlerinden oluşan mühür izi her geçen gün kanlar içinde kalıyor, temizlediği an parça parça silindiğini görüyordu. Gözleri doluyor, ağlamanın eşiğine geliyordu. Jungkook yıpranmıştı. Bitkindi. Her şey bir an önce olsun ve bitsin istiyordu.

Beta ve Omegalar uyanışa geçmemişti. Bir sihrin etkisinde yaşıyorlardı. Bir an uyanacaklar ve Alfaların her yana dağıldığını göreceklerdi. Büyük bir savaşın ortasında kalacaklardı. Her zaman kurban en masumlardan seçilmez miydi? Jungkook da bu hikâyenin kurbanı olduğunu biliyordu.

Jungkook ceketini aldı. Evde tek başınaydı. Taehyung ve Namjoon, babası ile birlikte enstitüye gitmişlerdi. Annesi sağlık kabinindeydi. Jimin bugün Yoongi ile buluşacak, aralarındaki mesele için konuşacaklardı. Kasaba sakindi. Betaların hakimiyetinin aksine sokaklar sükunetle doluydu. İnsanlar her işini sessizlik içinde halleder duruma gelmişti. Orman yoluna girdi. Yeni açmaya başlamış yaseminlerin kokusu etrafa yayılıyordu. Bahar havası insanı iyi hissettiriyordu.

Orman yolu her zamanki sakinliğindeydi. Yapraklar esen rüzgâr ile dans ediyor, uçuşan kuşların sesi her yere yayılıyordu. Taehyung'u bulduğu geceyi hatırladı. Kamp alanının yanından geçti ve sinir ile kalktığı anı hatırladı. Jimin'i dinlemiş olsaydı şu an ruh eşi yanında olmayacaktı. Düşünceleri birbirine giriyordu. Büyükbabasını bir taburenin üzerine oturmuş, bastonuna yaslı hâlde buldu. Evin önüna yaptığı küçük taş ocağın üzerinde iki bitkinin bulunduğu tavayı karıştırıyordu. "Jungkook." dedi ona bakarak, tavayı karıştırmayı bıraktı, tüm dikkatini başında dikilen torununa verdi.

"Kanlar içindesin!"

Büyükbabasının sesi telaşlıydı. Bastonuna tutunarak zorluk içinde ayağa kalktı. Jungkook elini omzuna attı. Kanlar eline bulaştı. Ne zaman sona erecekti? "Mühür kendini silmeye çabalıyor." dedi gülerek, alay etmeye çabalıyordu ama zordu. Başı ağrıyordu. Midesindeki kramp günlerdir son bulmuyordu. Omzunda bir kanama vardı, asla geçmiyordu. "Tahmin etmiştim. İçindeki güç birine bağlanmayı kabul etmiyor." dedi büyükbaba, her şeyi zamanında söylemek yerine neden olayların gerçekleşmesini bekliyordu?

Jungkook kendine bir tabure çekti. Büyükbabanın yerine oturmasını bekledi. "O gücü kendimden atmak istiyorum. Onlar gelip almıyor ise ben kurtulurum. Bana nasıl yapacağımı söylemek zorundasın." Jungkook net bir cevap istiyordu. Karmaşadan sıkılmıştı. "Onları benden almanın bir yolu olmalı. Beni serbest bırakmaları gerek." diye sözlerine devam etti, büyükbaba onun gözlerinin içine bakıyordu. "Büyük bir gücü yönetmek yerine ondan vazgeçmek istediğine emin misin?" diye sordu büyükbaba, emindi. Kim Taehyung dışında kimseyi istemiyordu. Bir güce ihtiyacı yoktu. Alfa yanında olsun, elini tutsun, onu sevsin, yeterliydi.

yıldızları yakalamak' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin