-
Konuşmanın gereksiz olduğu, sessizliğin kelimelere sahip olduğu zamanlar olurdu bazen. İnsanlar susardı, sessizlik bir rüzgâr olur, kelimeleri taşırdı.
Gardeyanların gizlediği küçük dağ kulübesinin içindeki sessizlik bu tanıma uyuyordu, Jungkook, ailesinin gerçek yüzü bir Beta tarafından tokat gibi yüzüne çarpılırken ne diyeceğini bilmiyordu. Betalara olan bu nefretinin asıl sebebi, ailesinin onun kalbine küçük yaştan beri işlediği bir nakış olabilir miydi? Kim olduğunu, ne yapmak istediğini, nasıl hareket etmesi gerektiğini bilmiyordu. Min Yoongi'nin neden ona yardım ettiğini de anlamıyordu. Küçük yaşından beri ondan ve türünden nefret ettiğini yüzüne haykırmaktan çekinmezdi.
Dizlerini karnina çekerek kollarını etrafına doladı, alnını dizine yaslayarak soluklandı bir süre. Başı ağrıyordu. Nedeni gerçekler miydi yoksa içtiği sojuların etkisi miydi? Eve gidecek miydi? Ailesine bildiklerini dile getirecek mi, yoksa susacak mıydı? Sorular zihninin içinde at koşturuyordu. Onları yakalamak imkânsızdı. "Jungkook." dedi Min Yoongi, sesi sakindi. Başını dizinden kaldırarak ona baktı, koltukta oturmaya devam ediyordu. "Ne yapmak istiyorsan, yapmalısın." dedi, "Bana neden yardım ediyorsun?" diye sordu Jungkook, bu sorunun cevabını gerçekten merak ediyordu. Jimin en yakın arkadaşı olarak hemen yanındaydı ama o, neden yapıyordu bunu?
"Jungkook, her gerçek kaldırılması zor bir alana adım atmana sebep olur. Bilmek istiyor musun? Büyükbabanı sevdiğini biliyorum, onun kötü biri olduğunu kaldırabilir misin?"
Min Yoongi'nin sözleri odanın ortasına güçlü bir şekilde düşerken Jungkook irkildi. Büyükbabasını severdi, ona karşı her zaman nazikti ve tatlı bir şekilde yanaşırdı. Onu özlüyordu. Hayatta olsaydı, onu elinden tutar ve babasının yaptıklarından uzaklaştırırdı. "Büyükbabam kötü biri değildi." dedi kendini tutamayarak, ona karşı hiçbir zaman kötü olmamıştı. Dağ kenarındaki bir kulübede yaşar, insanlardan uzak durur, kendi kendine bakardı. "Sana kötü olmaması, onun kötü biri olduğunu değiştirmez, Jungkook. Özür dilerim, ben sadece gerçekleri bil ve içinde yaşamaya zorladıkları bu balondan kurtul istiyorum." dedi Min Yoongi, gözlerinin içine bakıyordu, anlamasını istiyordu Jungkook'un. "Tamam, söyle bakalım. Büyükbabamın neden kötü olduğunu düşünüyorsun?" diye sordu bu kez, Jimin sessiz bir şekilde ikisini izlemekten başka bir şey yapmıyordu.
"Büyükbaban, kendi kızı bir Beta ile evlendiği için onun yüzüne bir daha bakmamış, onu hayatından çıkarmış bir adam."
Babası tek çocuktu, Jungkook bir kız kardeşi olduğuna dair tek bir kelime duyduğunu hatırlamıyordu. Babası tüm yaşamından bahsederken her zaman yalnız olduğunu vurgulardı. "Babamın kardeşi yok." diyebildi ama emin olamadı, kendisine her yalanı söylemiş olan birine nasıl güvenebilirdi ki? "Var, kendisi annem olur. Babamla evlendiği günden beri aileden kimse onunla iletişime geçmemiş. Birkaç kez bu kulübeye gelmesine rağmen bir Beta ile evlendiği için kovulmuş. Onların biricik torunusun, Jungkook. Omega'sın. Seni sevmeleri için yeterli." Jungkook derin bir nefes alarak duyduklarını sindirmeye çabaladı, "Siz kuzen misiniz?" diye sordu Jimin sessizliğini bozarak, herkes şaşkındı. "Evet, kuzeniz." dedi Yoongi, ayağa kalkarak ceketini düzeltti. "Gitmem gerekiyor, çok içmeyin. Jungkook, ne zaman yardım istersen, sana yardım ederim." dedi Yoongi son kez, kapıya ilerleyerek onlara bakmadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yıldızları yakalamak' taekook
Fanfic•Omegaverse• Jeon Jungkook hayatında ilk defa bir Alfa'nın feromonlarının tadına baktığında kendini kontrol edebileceğini sanmıyordu.