🌒
Babası tarafından eline tutuşturulmuş sepet ile ormanın içindeki patikadan ilerlerken hava güzeldi. Güneş ne kadar dalların gerisine saklanmış olsa da tüm sıcaklığını yayma konusunda geri durmuyordu. Kuşların ötüşleri, yeni açmış çiçeklerin arasında yürüyordu. Aklı bulanıktı. Dün gece görmüş olduğu rüya, kendine dokunuşu, onun aklının bir köşesine taht kurması tuhaf hissettiriyordu. Jungkook ilk kez kendini utanmış hissediyordu. Sanki gözlerinin içine baktığı anda dün gece yaptıklarını öğrenecekti Alfa ve gerilmesine sebep oluyordu bu durum. Babası hakkında gerçekler hakkında konuşmanın bitmesi ile ona ismini söylediğinde ne yapacağını bilememişti. İsmi zihninin içinde tekrar edip duruyordu ve en son onun ismi dudaklarından dökülmüştü kendini bırakırken.
Düşüncelerini kontrol etmek zorundaydı, onun yanında aklının yanlıs yerlere kaymasına engel olmalıydı. Jungkook ne kadar Betalara karşı bir savunma mekanizmasına sahip olsa da konu Alfalar olduğunda kendini beceriksiz hissediyordu. Büyükbabasının evi uzaktan göründüğünde kendino toparlamak için biraz zaman verdi. Bir ağacın yanında mola vererek sepete konulmuş su dolu matarayı aldı. Soğuk su ona biraz iyi gelirken kokunun etrafa yayılmadığını fark etti. Babasi haklıydı, gardenyalar Alfa'nın kokusunu gizliyordu.
Eve girdi, sessizlik dikkatini çekerken gözlerini salonda gezdirdi. Sepeti masanın üzerine koydu. Kendi odasına ilerlediğinde kapının aralık olduğunu gördü, Alfa ayaktaydı ve küçük bir çocukken büyük babası için yapmış olduğu resimleri inceliyordu. Gardenyaların kendi kokusunu saklayıp saklamadığını merak etti. "Merhaba." dedi Alfa ona dönerek, elinde babasının bir çiçek saksısı tuttuğu resim vardı. "Yetenekli görünüyorsun, resme devam ettin mi?" diye sordu ona, gri gözlerinde düne göre canlılık vardı. Ayaktaydı ve iyi görünüyordu. "Arada yapıyorum." dedi Jungkook, ona yaklaşmak ve resmi elinden almak istedi ama bunu yapamazdı. Ona yakın durmaması gerektiğini bağıran bir yan vardı kalbinde. "Ah, sevindim. Bu yeteneğin harcanması yazık olurdu." Alfa elindeki resimleri yerine koydu.
"Babam senin için bir şeyler gönderdi, daha çabuk iyileşirmişsin."
Alfa'yı odasında bırakarak salona döndü, adım sesleri onun da peşinden geldiğini gösteriyordu. Sepetin üst kısmında bulunan annesinin hazırladığı yemek dolu kapları çıkararak kenara koydu. "Sağlıklı beslenmelisin." dedi Jungkook ona bakmadan, Alfa bedenini duvara yaslamış ona bakıyordu. Babasının koymuş olduğu iki kavanozu çıkardı. Biri tamamen içilmek için hazırlandığı belli olan, kavanozun dibinde bitkilerin olduğu bir içecekti. Küçük kavanozun içindeki kiremit rengi, insanın baktığı anda midesini bulandıran bir macun vardı. "Bunu yarana süreceğim, önce yemek yemelisin." dedi, yemek kaplarının kapaklarını açtı, bir kısmını gece acıkırsa yemesi için kenara kaldırdı.
Alfa ile salondaki masanın etrafına karşılıklı oturdular, Jungkook onun yemek yemesini beklerken bir yandan da oturuyor ve gözlerini ondan uzak tutmaya çabalıyordu. Parmakları sıkı bir şekilde yemek çubuklarını kavramış, lokmalarını çiğnerken dudakları öne doğru büzülüyordu. Gözlerinde canlı, delice bir bakış vardı. "Nasıl hissediyorsun?" diye sordu, biraz daha sessizlik içinde onu incelemeye devam ederse o gri gözlerin içindeki ateşin onu yakıp küle çevirmesinden korkuyordu. "İyi hissediyorum, birkaç gün içinde tamamen iyileşirim. Sana nasıl teşekkür edebilirim, bilmiyorum Jungkook. Hayatımı kurtardın, benimle ilgilendin." Arkasına yaslanmakla yetindi Jungkook, bu iyiliklerin hiçbirini karşılık beklemeden yaptığının Alfa da farkında olmalıydı. "Bir şey yapmana gerek yok." diyebildi sadece, onun yemeğini bitirmesini bekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yıldızları yakalamak' taekook
Fanfiction•Omegaverse• Jeon Jungkook hayatında ilk defa bir Alfa'nın feromonlarının tadına baktığında kendini kontrol edebileceğini sanmıyordu.