The Biggest Love

371 36 6
                                    

Yüzündeki gülüşe bakarken elimin üzerindeki elinin başparmağı ile tenimi okşadı sanki tüm duygularını o hafif dokunuş ile bedenime aktarıyordu.

Gözlerimi gözleri ile birleştirdiğimde onun gözleri zaten üzerimdeydi.

Bir kaç saniye gözlerimizi birbirine kenetlemiştik ki arabanın ani fren yapması ile kocaman bedeni yere yığıldı ve ben o bedenin altında kaldım.

Ellerimle omzunu kavrayıp bir kaç kez salladım ama ses yoktu Jungkook'u üzerimden kaldırmaya çalışırken minibüsün kapısı açıldı, birkaç adam Jungkook'u seslendikten sonra cevap vermeyince acele ile tekrar yerine oturttular.

Bir dakika ben az önce ona adı ile mi hitap etmiştim.Bu kadar çabuk alışmış olmam biraz tuhaftı ama isminin dudaklarıma çok yakıştığını farkettim aynı zamanda benim ismimimde onun ince dudaklarına çok yakışmıştı.

Aman tanrım! Delirmiş olmalıyım bu düşüncelerde neyin nesi böyle.Az önce onun dudaklarına iltifatmı etmiştim yoksa, hayır hayır öyle değildir.

Ohh! olamaz şimdi ise kendi duygularımı inkar mı ediyordum noluyor bana böyle neden bir düşünce elimi ayağımı bağlamıştı.

Bir konu hakkında doğruyu söylemem gerekirse dudakları gerçekten güzeldi ama sadece dudakları çünkü bu karanlıkta sadece dudaklarını ve o güzel sırıtışını net olarak görmüştüm.

Ama  onu her zerremde hissettiğime yemin edebilirim.

Sesi kulağımı doldururken düşüncelerimden sıyrılarak yüzümü çevirdim "Ne-Düşünüyorsun?" Kelimeleri arasında derin nefesler almıştı belliki bana farkettirmek istemesede canı çok yanıyordu.

Bunu hissedebiliyordum.

Karşısındaki koltuğa geçip öne doğru çıktığımda bedenini oynatamasa da gözleri ile takip ettiğini hissedebiliyordum.

"Şimdi konuşmamalısın Jungkook"Bu adamın ismine iyice alışmıştım halbuki beni kaçırmıştı ben ise onun ile gayet rahat bir şekilde sohbet edebiliyordum.Ama şuana kadar hiç birşey olmamıştı.

Onun gülümsemesi ile gözlerimi gecenin karanlığında zar zor gördüğüm gülümsemesine çıkardım"İsmime iyice alıştın bakıyorum" dediği ile hafif gülerek başımı onaylar bir biçimde salladım.

Derin bir nefes aldı ama bu sefer acı barındırmıyordu.

Başını kaldırarak boğuk sesi hiç çıkmadığı bir tonda çıkarak"Hızlı sür şu lanet arabayı!" Dedikten sonra tekrar geri yaslandı öndeki adam "Peki efendim" birkaç saniye sonra araba az öncekine kıyasla çok daha hızlıydı.

Elimle koltuğu kavrayıp sıkıca tutundum şuan çok hızlı ilerliyorduk ve bu hiç iyi değil di kaza yapabilirdik.

Eski koltuğuma geçmek için kalktığım da arabanın virajı döndüğü an kendimi yerde buldum yumuşacık ve ıslaktı bir dakika yer ıslak değildi ki.

Başımı kaldırdığında Jungkook'un üzerine düşmüştüm.Hassiktir tamda yarasının üzerine hemen toparlanarak kalktım.

Utancımdan yerin dibine girmiştim.Jungkook'un bu halime güldüğünü farkedip kalktığım yere geri oturdum.Yüzümü cama çevirip karanlık olan ama arada ayın ışığı ile aydınlanan yola baktım aslında yol bahane asıl amacım elma gibi olmuş yanaklarımı saklamak.

Uzun süre sonra minibüs durdu.Adamlardan biri kapıyı açıp Jungkook'a uzandı fakat Jungkook adama elinin tersini sallayarak gitmesini söyledi.

Adam başını eğip gittikten sonra başımı minibüsün kapısından çıkarıp etrafa baktım bir dağ evine gelmiştik dışarıdaki hava ile gülümsediğimde Jungkook'un sesi ile ona döndüm.

The Biggest Love |JİKOOK|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin