White Angel

294 31 10
                                    


Jimin'in Anlatımından:

Buhar olan aynayı avucumun içi ile silip aynadaki yüzüme baktım.Saç tellerimden akan damlalar vücuduma çarpıp, aşşağı doğru inip ince ve kıvrımlı yollar çiziyordular.

Ellerimle saçlarımı arkaya doğru tarayıp yüzümü daha net bir şekilde görebildiğim de şuan yaşadıklarımı ve neyin ortasında olduğumu düşündüm.
      
Şuan yaşadıklarımı kırk yıl değil yüzyıl dahi düşünsem aklıma gelmezdi.

Elimi yavaşca kalbimin üzerine götürüp neden bu kadar hızlı atıyorsun senin ritmini bozan şey ne? kalbim resmen tekliyordu ve içimde anlam veremediğim türden bir heyecan vardı bu heyecanın sebebi neydi?

Ahh!Birde düşünüyorum elbette kalbimin  ritminin bozulmasının sebebi  Jungkook'tu her bir zerresini gördükçe kalbim bozulmuş bir plak gibi aynı şekilde atmaya devam edip duruyordu.

Bu adam neden beni bu kadar etkiliyordu? Özellikle sesi,sesi aşırı derecede mükemmeldi.Gerçekten biri bu ses yüzünden günah dahi işleyebilirdi.

Tanrı aşkına resmen bugün Jungkook tarafından kaçırılmıştım ama  içimde istemsiz bir huzur vardı ve bu huzur ona karşı en ufak bir kin veya öfke duymama izin vermiyordu.

Acaba Jungkook şuan içeride napıyor.Kim bilir uyumuştur.

Nede olsa bir ameliyattan çıktı hemde benim daha önce hiç girmediğim bir ameliyat baygın değildi ve o iniltileri... Ahh gerçekten ne hissedeceğimi bilemiyorum.

Elimi yavaşca indirip umutsuz bakışlarımı aynada görünen beyaz bedenimde kısa bir süre gezdirdim.

Az önce Jungkook'un dolabından aldığım eşofmanı giymek için üzerimdeki havluyu gevşeterek yere düşmesine izin verdim.

Eşofmanı alıp yavaş hareketlerle üzerime geçirdim.

Şimdi birde Jungkook ile konuşmam gerekiyordu.Biran önce dönmeliydim artık hastanede ki işlerimi aksatamam nede olsa birçok hastam vardı.

Ama ya gitmeme izin vermezse? Hayır buna asla izin veremem bu zamana kadar hiç kimse beni kendi emri ile yönetemedi ve yönetemeyecekte.

Belki Jungkook'a güvene bilirdim.

Aslında içimde çok tuhaf ve anlayamadığım türden bir his  vardı her seferinde Jungkook beni hareketleri ve sesi ile etkileyebiliyordu hemde ilk defa tanışdığımız halde bence bu duyduğum hisler imkansızdı birinden bir günde hatta bir kaç saatte hoşlanamazdım.Yoksa bu imkansız değilmi?

Tişörtümün eteklerini düzeltip kapının kolunu tutup derin bir nefes aldım sanki ciğerlerimi tamamen doldururcasına bir nefes alıp kapıyı açtım.

Utançtan kızaran yüzümü saklamak için başımı eğerek yattığı yere ilerledim.Birşey söylemiyince konuşmaya başladım "Jungkook artık dönmem gerekiyor işlerimi aksatamam buna engel olmaya kalkışma lütfen."

Hâlen daha ses gelmeyince ince sesimle devam ettim "Birşey söylemeyecek misin?"

Dayanamayıp içimdeki telaşı ve heyecanı dindirip başımı kaldırıp  ona baktım.Siyah gözleri ile karşılaşmayı beklerken bomboş bir yatak ve üzerinde beyaz kareli bir not kağıdı ile karşılaştım.

Hiç düşünmeden yatağın üzerinde duran not kağıdını aldım güzel ve hoş bir el yazısı ile yazılmış bir not kağıdıydı tereddüt etmeden okumaya başladım notta;

Umarım bana kızmamışsındır.Seni bırakıp gittiğim için
üzgünüm ama böyle olması gerekiyordu.Her ne kadar seni kaçırmış gibi olsamda öyle olmadığını ikimizde biliyoruz.Bana yardım ettiğin için çok teşekkür ederim sana minnettarım.Şimdi gitmeliyim kendine iyi bak.
Lütfen dikkatli ol.
Sonra görüşmek dileğiyle Tatlı Mochi'm.
:)

The Biggest Love |JİKOOK|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin