The Biggest Love |JİKOOK|

Love To Death

Smut var okumak istemeyenler orayı geçebilir işaret koyacağım

İyi okumalar 💫

Hissettiğim koku çok güzeldi ve ayrıca çok tanıdıktı.Yüzümde gülümse oluşurken iyice kokuya doğru sokuldum.Galiba bu koku sayesinde hayatımda uyuduğum en güzel uykuyu uyumuştum.

Bir dakika!
Ben ne ara uyumuşumtum? Gözlerim kapalı bir hâlde neler olduğunu düşündüm.En son uyumadan önce Jungkook'un kucağında oturuyordum.

Jungkook?

Ah! Hatırladım en son herşeyi anlattığım da kalkmama izin vermeyip tüm yolculuk boyunca kucağında oturtmuştu tabii ben o yolculuğu bitiremeyip uyumuş olmamı saymazsak.Peki şuan neredeydim?Elimle yüzümü ovuşturup sersemce gözlerimi açtım.

Karşımda gördüğüm beden ile gülümsedim Jungkook şuan elini başına yaslamış bir şekilde beni izliyordu diğer eli ise saçımda geziniyordu.Kokunun sahibi belli oldu desenize.

Şuan Jungkook'un boynunu kokladığım gerçeği ile aydınlanıp bilinçsiz bir şekilde kokladığım yeri öptüm."Bakıyorum da çok hızlısın."Sersem olan aklımla ne dediğini anlamaya çalıştım.

Yine şifreli konuşuyordu hiç bıkmadan hemde.Kendime gelmek için kafamı salladığımda bütün herşey tek tek aydınlanmaya başladı .Hızla yerimden kalkıp şaşkın bakışlar ile etrafı süzdüm.Burası Jungkook'un odasıydı ve ben şuan onun yatağında onunla beraber uzanmış bir vaziyette olduğumu anladığımda sakince gözlerimi Jungkook'a çıkardım güneş eşliğinde daha güzel olan gözlerine baktım.Yanımda duran koca bedene karşı hafif bir çığlık eşliğinde bir tekme savurdum.Koca bedeni yataktan düştüğünde resmen sesi oda da yankılandı.

Yatakta geri geri gidip başlığa yaslandım.Ben ne ara Jungkook'un evine gelmiştim?Ve nasıl onun yatağında uyuyordum?Hem en son hava yağmurluydu şimdi ise güneş açmıştı duvardaki saate baktığımda saat altı buçuktu şimdiye dek güneşin batması gerekiyordu.Elimi sertçe alnıma vurup az önce ittiğim koca bedene bakmak için ellerimin üzerinde yatağın öbür ucuna ilerledim.

Kedi gibi kafamı yataktan aşşağı sarkıtıp sarı saçlarımın önüme düşmesine izin verdim.Jungkook biraz gülüp ellerini saçıma götürdü.Bir tutamı iki parmağının arasına alıp okşadıktan sonra hayranlık duyduğum gözlerini yüzümde gezdirip en son gözlerimde durdu "Her gün uyandığında bu kadar tatlı oluyorsan,seninle hergün yatabilirim"Gözlerimi kısıp saçımdaki elini ittirdim."Ben uyurken yeterince oynamadınmı?"sırıtarak uzandığı yerden kalktı.

Başımı kaldırıp ellerimi önümde birleştirdim."Kaç saattir uyuyorum?"Yatağın etrafından dolaşıp kapının önüne ilerledi"Yaklaşık iki-üç saat oldu"Demek o kadar uyumuşum halbuki bugün fazlasıyla uyumuştum.

Kapıyı açtığında "Hey, nereye gidiyorsun?"Başını sağ omuzuna yatırıp "Küçüğümüz uyandığına göre artık işlerime dönebilirim"

"Ben küçük değilim sen çok büyüksün."Dediğim ile kocaman bir kahkaha odayı kapladı.Yanıma gelip baş parmağını burnuma hafifçe vurdu."Haklı olabilirsin,eğer canın sıkılırsa istediğini yapabilirsin ya da...yine benimle oynayabilirsin."

Yataktaki yastığı yüzüne fırlattım yastığı yavaşça bana geri fırlattığın da elimle kapıyı işaret ettim "Hadi hadi git ben ilgilenecek birşey bulurum"Başını sallayıp odadan çıktı.

Bu çocuğun nesi var böyle bazen çok tuhaf olabiliyor.Ayrıca beni utandırmak için her şeyi hatırlatmak zorunda mı?Ben önünde kızarırken o eğleniyor.

Elimi enseme atıp pencereye doğru ilerledim.Güneş yavaş yavaş batıyordu şuan şehirde olmuş olsaydık çoktan gökyüzü gecenin karanlığına bürünmüş olurdu ama şuan bir dağ evindeyiz ve manzarası gerçekten güzel olan bir dağ evi .Art arda sıralanmış çam ağaçları, söğüt ve daha türünü bile bilmediğim ağaçlar vardı güneş batarken gölgeleri evin terasına ve verandasına düşüyordu.